"İslami Yönetimi Talep Etmek Neredeyse "Delilik" Anlamına Geliyor"

"İslami Yönetimi Talep Etmek Neredeyse "Delilik" Anlamına Geliyor"

Bugün, hiçbir referans noktasına, hiçbir meşruiyet kaynağına sahip olmadıkları halde, Amerikan/İngiliz/İsrail çıkarlarına hizmet edebilecek bir zeminde konumlanan...

Atasoy Müftüoğlu / Yenişafak

Körlüğü Seçmek

Günümüzde, köksüzlük, aidiyetsizlik, kimliksizlik, başıboşluk küreselleşiyor. Modern panoptik tiranlık, bilimsel teknolojik güç aracılığıyla tahakkümünü sürdürüyor. Her alanda kuşatma altında yaşadığımız için, sahte meşruiyetler elde etmeye çalışıyoruz. Olması gerektiği gibi olamamak gibi bir problemimiz var. İçerisinde yaşadığımız toplumlarda, ancak, seküler/liberal asimilasyona katlandığımız takdirde, biçimsel anlamda toplumsal kabule mazhar olabiliyoruz. Seküler/liberal sisteme ne tam dahil olabiliyoruz, ne de tam uzaklaşabiliyoruz.

Egemen düşüncenin üstünlük ölçütü saydığı klişelerle ünsiyet halindeyiz. Modern zamanlar iyi ile kötünün, ahlaki olanla ahlaksız olanın organik bütünlüğünü normalleştirdi. Modernlik projesi, dünyayı anlamlandırma/biçimlendirme/yönetme tekeline sahip olduğunu iddia edebiliyor. Bu proje aynı zamanda farklı bütün dünya görüşlerini ve hayat tarzlarını da yargılama/dışlama/etiketleme hakkına sahip olduğuna inanıyor. Modernlikler nezdinde, farklı bir hayat tarzına sahip olmak cehaletle ilgili bir konu olarak değerlendiriliyor.

Modernlik, evrensel anlamda bir tahakküm projesi olarak hayata geçti, bütün bir insanlığı tek bir kalıba sokmak üzere benzersiz bir faşizm oluşturdu, dünyayı yapay bir biçimde tasarladı. Bütün dünyada olduğu gibi İslam dünyası toplumlarında da, Türkiye'de yaşandığı üzere, modern seküler aydınlar, zihin dünyalarımızı baskılamak üzere zihinsel kolluk kuvveti olarak faaliyet gösteriyor. Müslümanlar olarak belirsizliklerden kesinliklere geçememek gibi bir tıkanma durumu yaşıyoruz. Modernlik ve sekülerlik kendini mutlaklaştırdığı için, İslami bütün mutlaklar ne yazık ki, değersizleştirilmiş, sıradanlaştırılmıştır.

POZİTİVİST ÖNYARGI

İslami bağımsızlıklar da, kuşatılabilen, tehdit edilebilen, istikrarsızlaştırılabilen, biçimsel bağımsızlıklara dönüştürülmüştür. Müslümanlar olarak, kendi asli bağlamımızdan koparıldığımız halde, bu durumu tuhaf/garip/anormal olarak karşılamıyoruz. Çözümlenmesi mümkün olan sorunları çözümlemek yerine, bunları biriktiriyoruz. Karşı karşıya bulunduğumuz sorunların çözümü için harekete geçmek, bağımsızlaşmak için harekete geçmek anlamına gelir. Yetersizliklerimizle, bağımlılıklarımız arasında doğrudan bir ilişki olduğunu hatırlamalıyız. Hiçbir şeye karar verememek, hiçbir şeye akıl erdirememekle çok yakından ilgilidir.

Farklı düşünen, farklı hayat tarzlarına sahip olanları itibarsızlaştıran, aşağılayan ve değersizleştiren modern-seküler dilin tiranlığı sebebiyle, Müslümanlar İslami alanda değil, muhafazakarlık/sağcılık/gelenekçilik/Batınilik gibi alanlara geri çekilerek, bu alanlarda varoluş imkanı arıyor. Modernliğin modern kavram ve kurumların kendisini mutlaklaştırdığı günden bu yana Müslümanlara, Müslümanca yaşama/düşünme/eylemde bulunma hakkı tanınmamıştır. İslam kültür ve medeniyeti bugün müzelere ve araştırma merkezlerine kapatılmış bir kültür ve medeniyet olarak yaşıyor.

Hepimiz, pozitivist önyargıların baskısı altında düşünüyor ve yaşıyoruz. Modernlik, mitolojisini bütün boyutlarıyla sorgulamayı başaramadığımız için, modern-seküler sistem İslami inançlarımızı bir mitoloji konusuna dönüştürdü. Modern gerçeklikle yüzleşmeye cesaret edemediğimiz için, tarihsel gelişmeler/oluşumlar/hareketler karşısında ne yazık ki, körleşmeyi seçtik. Toplumlarımızın kaderi ile ilgili olarak ortak bir sorumluluk alamamak, ortak bir bilinç oluşturamamak bu körlükten kaynaklanıyor. Bugün karşı karşıya bulunduğumuz yeni siyasal/askeri/ekonomik güç dengesi karşısında, ilkel bencillikler nedeniyle paramparça olmuş bulunan İslami bünye hiçbir şey yapamaz. Hiçbir küçük parçanın, hiçbir şekilde bir geleceği olamaz. Kendini dayatan çok rahatsız edici, çok rencide edici yeni gerçeklerin bizleri nereye sürüklediği üzerinde derinlikli anlamlandırmalar yapmıyoruz.

'HER ŞEY MÜBAH' NOKTASI

Tarihin yönünü belirleyen gelişmeler etrafında çok hazırlıksız olduğumuz apaçık görülebiliyor. İçerisinde yaşadığımız bölge ile ilgili hiçbir gelişmeyi öngöremedik. Karşımızda İslam'a karşı, Müslümanlara karşı bilinçli bir tavır alan bütüncül bir irade var. Sözünü ettiğimiz bu bütüncül irade, elinde tuttuğu elektronik iletişim ağları aracılığıyla, küresel bir mühendislik projesi doğrultusunda halkların zihin dünyalarını istediği doğrultuda şekillendiriyor. Günümüzde, İslami anlamda bir yönetim biçimini talep etmek neredeyse 'delilik' anlamına geliyor. Bu tür taleplerde bulunanlar 'nörotik kişilikler' olarak görülüyor. Müslüman aydınlar da, İslami gelecekle ilgili bir kaygıları kalmadığı için, kişisel ibadetlerle sınırlı bir dini hayatın yaşanabildiği toplumlarla/siyasetlerle bütünleşebileceği kanaatini açıkça paylaşabiliyor.

Bugün, hiçbir referans noktasına, hiçbir meşruiyet kaynağına sahip olmadıkları halde, Amerikan/İngiliz/İsrail çıkarlarına hizmet edebilecek bir zeminde konumlanan, kendi kendilerini 'kainat imamı', 'mehdi', ya da 'halife' ilan eden, Mısır örneğinde yaşandığı üzere, faşist/zalim askeri diktatörlükleri destekleyen tasavvuf önderi mübarek zatlar toplumlarımızda, kalabalıkların zihin dünyalarını, ruh dünyalarını kontrol edebiliyor. Bir diğer yanda da, sömürgeci kültürü temsil eden seküler aydınlar da, seküler kesimlerin zihin dünyalarını biçimlendiriyor.

Toplumlarımızın zihin ve ruh dünyalarını kontrol eden, sözünü ettiğimiz sahte dini otoriteler, Türkiye'de hep görüldüğü üzere, dindar halkı maddi ve manevi alanda sınırsız bir biçimde sömürmüş ve dolandırmışlardır. Sahte otoritelerin kontrol ettiği cemaatler yalancı umutların mekânı haline getirilmiştir. Buralarda temsil edilen din algısı 'her şey mübah' noktasına gelmiştir. Bütün bir insanlığa musallat olan seküler/neo-liberal kültür bugün, niteliksel anlamda hiçbir yeni değişimin yaşanmayacağını iddia ederken, toplumlarımızda yaşanmakta olan bilinç körlüğünden, algı körlüğünden, ahlak körlüğünden cesaret alıyor.