İran-Türkiye Savaşı Ümmetin Felaketi Olur

İran-Türkiye Savaşı Ümmetin Felaketi Olur

Doğruhaber Gazetesi’nde 2 hafta önce yayımlanan makalesinde Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyonun Yemen'e saldırı

Doğruhaber Gazetesi’nde 2 hafta önce yayımlanan makalesinde Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyonun Yemen'e saldırı düzenleyeceğini öngören HÜDA PAR Genel Sekreteri Mehmet Yavuz, Amerika'nın Suud ve Türkiye öncülüğünde yeni bir “Sünni” blok kurduğunu, bununla İran ve Türkiye'nin karşı karşıya getirilmek istendiğine dikkat çekti.
 Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyonun, Amerika'nın desteğini de arkasına alarak geçtiğimiz Çarşamba günü Yemen'e 200 Savaş uçağıyla saldırı düzenlemesinin yankıları sürerken, Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Genel Başkan Yardımcısı ve Genel Sekreteri Mehmet Yavuz'un, Yemen'e düzenlenen saldırıyı önceden öngördüğü ortaya çıktı.
 Gazetede 2 hafta önce yayınlanan “Girift bilmeceler” başlıklı yazısında bölgedeki son gelişmelere ışık tutacak tespitlerde bulunan Yavuz, “Karmaşık ve birbirine dolaşık anlamına gelmektedir giriftlik. Son dönemde yaşanan yerel ve küresel gelişmeler tam da böyle bir vaziyet arz ediyor. Silah bırakma çağrısı sonrası Öcalan ayrı bir telden çalıyor, Kandil ve Kandil'in güdümündeki HDP'liler ayrı bir telden. Hükümet/devlet, Öcalan ve HDPKKCK içindeki elemanları aracılığıyla ipleri elinde tutmaya çalışıyor. Kandil'deki uluslararası espiyonaj faaliyetleri ise zirve yapmış durumda. Oyun kurucu veya bölgesel güç olan/olmaya çalışan her bir devletin kontrolünde bir klik var. Çözüm sürecinde sık sık yaşanan yol kazalarının ana sebeplerinden biri de bu.” şeklinde görüşlerini dile getirdi.
 NATO ve ABD'nin yüzden fazla üssünün bulunduğu Türkiye'nin durumu da çok farklı olmadığını yazan Mehmet Yavuz, “İktidara oynayan her güç veya kliğin yumuşak karnının bu üslerde pişirilerek uygun bir kıvama getirildiğini bilmeyenimiz yok. Dolayısıyla Çözüm Süreci de dahil olmak üzere yerelde yaşanan hiçbir siyasi gelişme, küresel ajandalardan asla bağımsız değildir. 60 İhtilali, 71 Muhtırası, 12 Eylül faşizmi ve 28 Şubat Post-modern darbesinin hangi küresel güç odakları tarafından gerçekleştirildiğini artık sağır sultan bile biliyor.” dedi.
 Ortadoğu'da meydana gelen yerel ve küresel her siyasal hamlenin, bir pazarlığın veya yeni bir ittifakın sonucu olduğuna dikkati çeken Yavuz, “Bu kapsamda Türkiye'nin Peşmerge'ye kapılarını açması, önce karşı çıkıp sonradan IŞİD'e karşı konumlanması, terörist dediği PYD'nin yüzlerce yaralısını ülkesinde tedavi etmesi... PKK'nin eski ve etkili yöneticilerinden Nizamettin Taş'ın “PKK, Şii-İran çizgisinden uzaklaş(tırıl)mıştır” tespiti, Obama'nın IŞİD özel temsilcisinin İncirlik Üssü'nün kullanımı özel gündemiyle Türkiye'yi ziyareti, yeni Suud Kralı'na yönelik rutin dışı özel görüşmeler, Sisi ve Erdoğan'ın arasını bulma çabaları, Nisan-Mayıs gibi Musul'u IŞİD'den kurtarmak(!) için düşünülen geniş kapsamlı kara harekâtı... Bütün bunlar ve daha fazlası Ortadoğu denilen İslam coğrafyasındaki her bir ülkenin iç dengelerinde taşları yerinden oynatacak hamlelerdir.” ifadelerini kullandı.
 Büyük Şeytan olarak nitelendirdiği ABD'nin, Bağdat ve Şam'da İran'ın nüfuz artışına suskun kaldığını, öte yandan Suud ve Türkiye öncülüğünde kurulacak yeni bir Sünni bloğa da yeşil ışık yaktığını yazan Yavuz, “ Klasik tahtırevalli siyaseti... Öngörülerim doğrultusunda bu iki bloğun Şam sahasında değil, Yemen üzerinden kapıştırılacağını söyleyebilirim. İki hafta önceki yazımda da dikkatleri çekmeye çalıştığım gibi İran ve Türkiye'nin doğrudan veya dolaylı olarak karşı karşıya gelmesi ümmet için tam bir felaket olacaktır.” uyarısında bulundu.
 Yavuz, yazısının geri kalan bölümünde Filistin meselesini değinerek şunları kaydetti:
 “Bundan da önemlisi asıl felaket, şu an tekrar yavaş yavaş gündeme getirilmeye çalışılan Filistin'e yönelik çözüm(!) meselesidir. Bu çözüme(!) göre Filistin'de iki devletli bir mekanizma işletilecek. Başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devleti kurulacak. Kulağa belki hoş gelebilir ama bu, siyonist israil'in de bir devlet olarak tanınması veya meşruiyeti anlamına gelecektir.
 “Bahr'den nehre (Akdeniz'den Ürdün Irmağı'na)” Filistin toprakları özgür olmadıkça, mülteciler memleketlerine dönmedikçe, zindandaki mücahitler serbest bırakılmadıkça bırakın çözümü, bu çözümsüzlük dayatmasıyla çok daha büyük felaketlerin eşiğine gelinecektir.
 İki devletli çözüm fikrinin siyonistler başta olmak üzere dünya istikbarının çözüm önerisi olduğunu net olarak bilmemiz gerekir.
 Kendi iç meselelerimizi çözelim derken başka sorunlara davetiye çıkarmak, “Komşuda yangın çıksın da yumurtamızı pişirelim” anlayışına hizmet edecektir.
 Hiçbir Müslüman bilerek veya bilmeyerek bu oyunun bir parçası haline gelmemelidir. Çünkü Kudüs, gafleti de ihaneti de kabul etmez.”