Nureddin Şirin

Nureddin Şirin

İran Masum Mu ki Hiç Hata Etmesin? Diye Soranlar, Peki Siz Ne Kadar...

İran Masum Mu ki Hiç Hata Etmesin? Diye Soranlar, Peki Siz Ne Kadar Masumsunuz?

İran İslam Cumhuriyeti ve Hizbullah"ın Suriye konusundaki tavrı ile ilgili olarak bazı kardeşlerimiz ve ağabeylerimiz, çeşitli vesilelerle sıklıkla "İran hiç hata etmez mi?" diye sorup, İran İslam Cumhuriyeti ve Hizbullah"ın yanında duranları eleştiriyorlar.

Selahaddin Eş ağabey de "yanlış yapılması imkan ve ihtimali yok mudur? Her ne yapılırsa, mutlaka doğrudur demek ne kadar sağlıklı bir bağlılıktır?" diye soruyor.

Her kim sorarsa sorsun, sonuçta bu sorunun dönüp dolaşıp aslında bizlere sorulduğunu biliyoruz. Biz de usül ve edep dairesinde önce bir soru sorarak, sorulan soruyu cevaplandırmak istiyoruz:

"Acaba, "İran hiç hata etmez mi?" diye soranların kendileri hiç hata etmez mi? Onların İran konusundaki suçlamaları mutlaka doğrudur demek ne kadar sağlıklıdır...?"

İslam Cumhuriyeti"nin Suriye konusundaki tavrını destekleyenlerin anlayışını "İran ne yaparsa doğru ve haklıdır ve onun kararlarına kayıdsız -şartsız bağlılık gösterilmelidir" şeklinde tanımlayan Selahaddin ağabeyin kendi sözleri için "ne derse doğrudur" demek mümkün mü?

Şimdi cevabımıza geçelim"

Her şeyde önce İslam İnkılabı rehberi İmam Hamanei, İran İslam Cumhuriyeti yönetiminin yaptığı birtakım hataları yüksek sesle dile getirerek, bu hususların telafi edilmesini istemektedir.

Haberini velfecr"de de yayınladığımız üzere, İslam İnkılabı İmam Hamenei, devletin önde gelen siyasi ve askeri ricaline hitaben yaptığı konuşmada "Hatalarımız ve zaaflarımız oldu. Bazı problemleri aşamadık. Bu bir gerçektir. Hatta direkt olarak düşmanın dayattığı tehditler karşısında darbe yemişsek, kendi hatamız yüzündendir. Yetersizliğimiz ve yanlışlarımızdan kaynaklanmaktadır. Bir yerlerde görevimizi yerine getirmedik, gerektiği şekilde denetlemede bulunmadık. Kaçınılması, uzak durulması gereken konularla meşgul olduk: Siyasi çekişmeler, kapışmalar... Bunlar zaaf noktalarıdır. Refah ve konfor peşine düştük, saraylılara özendik, cihad ve fedakarlık ruhunu gaflet içerisinde yitirdik. Düşmanın kültürel saldırısı karşısında gaflet, düşmanın pusuya yattığı konusunda gaflet, medya atmosferine düşmanın sızması karşısında gaflet..." diyerek İslam Cumhuriyeti yönetiminde ortaya çıkan birtakım hataları sıralıyor.

İslam Cumhuriyeti nizamının başındaki bir rehberin bu beyanı, acaba "İran hiç hata yapmaz mı?" şeklindeki sorunun, bizzat İran"ın kendisi tarafından en üst düzeyde tekzib edilmesi anlamına gelmiyor mu? Yani su soruya herkesten önce İmam Hamenei"nin kendisi cevap veriyor.

Selahaddin ağabeyin de ifade ettiği üzere, bizler İslami referanslarımız olarak asr-ı saadete gittiğimizde, örneğin Hz. Ebubekir"in hilafete gelmesinin hemen ardından okuduğu hutbesinde "üzerimden gözünüzü eksik etmeyin. Sırat-i mustakim üzerindeysem bana yardım ediniz. Yoldan saparsam beni düzeltiniz. Ben bir beşerim, doğruda yapabilirim, yanlış da. Eğer doğru yaparsam Allah"a hamd edin. Hata yaparsam düzeltin" şeklindeki sözleri ile, Hz. Ömer'in "eğer ben bir hata yaparsam ne yaparsınız?" sorusuna "seni şu kılıcımızla düzeltiriz" cevabını alınca Allah"a hamd edişini görürüz.

Burada Hz. Ali"den de bir örnek vermek gerekir.

Birileri gelip Hz. Ali"ye "Ya Ali, senin hilafetin zamanında yaşanan bu sıkıntılar Ebubekir ve Ömer zamanında yaşanmıyordu" dendiğinde Hz. Ali o kişiye şu anlamlı cevabı verir: "Onlar benim gibi insanları yönetiyorlardı, ben ise sizin gibi insanları yönetiyorum..!"

Konuya dönecek olursak; birilerinin ısrarla iddia ettiği üzere, acaba, İran İslam Cumhuriyeti ve Hizbullah"ın Suriye"ye yönelik politikasını destekleyip de Suriye"deki rejimi aklayıp paklayanlar, bu rejimi benimseyip savunanlar kimlerdir?

Suriye konusunda ortaya koyduğumuz tavır ve yaklaşımın, Suriye"deki baas rejimini ve uygulamalarını desteklediğimiz anlamına gelmediğini, bilakis bundan teberri ettiğimizi, esasta, İslami olmayan her rejimden, tüm despot yönetici ve diktatörlerden uzak durmanın İslami, insani ve vicdani bir sorumluluk olduğunu defalarca belirttik.

Bu durumda, bir taraftan Suriye halkının haklı ve meşru taleplerinin yanında durduğumuzu belirtirken, diğer taraftan da Suriye"deki yönetimin yıkılmasını isteyen muhalefete yüklenmemizin bir çelişki olduğunu düşünen dostlarımız, niçin ısrarla dikkat çektiğimiz noktaya gözlerini kapatıyorlar?

"İran"ın, Hizbullah"ın çıkarı" sözünü sıklıkla dile getirip "İran ve Hizbullah"ın kendi çıkarları adına zalim ve katil bir rejimi destekliyorlar" yargısında bulunanlar, "İran ve Hizbullah"ın çıkarları"ndan neyi anlıyorlar? İran"ın ve Hizbullah mensuplarının yıllık milli gelirlerinin artmasını mı? İran"ın daha müreffeh hale gelip Hizbullah mensuplarının gecekondulardan apartmanlara geçmesini mi?

Eğer İran ve Hizbullah böylesi bir "çıkar" ve "yarar" peşinde ise, bunu 30 yıl öncesinden yapar, siyonist rejimin ortadan kaldırılıp Filistin"in bütünüyle özgürleşmesini savunmaz, direniş hareketlerini destekleyip Amerika"nın her yıl yayınladığı "terörü destekleyen haydut ülkeler" listesinin başında yer almaz, kendi içinden de bazı ulusalcıların ve siyasi akımların "İran"ın parası Lübnan ve Filistin"e akıyor" gibi suçlamalarla karşılaşmazdı.

Eğer İran"ın böyle bir çıkar hesabı olsaydı, devrimin hemen ardından "Özgürlük hareketleri" diye bir birim oluşturup Suriyelilerin de dahil olduğu, dünyanın her bir yanındaki İslami kurtuluş hareketlerine kucağını açmazdı.

Eğer İran"ın böyle bir çıkar hesabı olsaydı, emperyalizm ve siyonizmin karşısına dikilip İslam ümmetinin özgür geleceği adına, 30 yıldır dayanılmaz ambargolarla, kuşatma ve saldırılarla karşılaşmazdı.

Eğer İran"ın böyle bir çıkar hesabı olsaydı, siyonist rejimin Gazze"deki İslami direnişi bütünüyle ortadan kaldırmak için başlattığı savaşta yenilgiye uğrayıp geri çekilmesinin hemen ardından Tahran"a giden Hamas lideri Halid Meşal"in "bizim bu zaferimizde en büyük pay İran"ındır" demezdi"

Gerçekte İran, kendisini ümmete adamanın bedelini en ağır bir şekilde öderken, hem dış baskı, yaptırım ve tehditlere hem birtakım iç itirazlara rağmen bu duruşunu değiştirmeksizin sürdürürken, birilerinin kalkıp "İran kendi çıkarları adına hareket ediyor" sözleri de ne anlama geliyor?

Diğer yandan, meseleye İslam cihad hukuku ve siyaset fıkhı açısından bakıldığında, bütün İslam mezheplerinin "eğer büyük zarar ile küçük zarar" bir araya geldiğinde, "küçük zarar" tercih edilir hükmü yok mu?

Buna bir örnek olarak, Ehl-i Sünnet"in müçtehitlerinden İmam Muhammed"in "Siyer-i Kebir" kitabının "cihad babı"nda "eğer bir kafir bir Müslümanı kendine siper edinirse, o kafirin öldürülmesi ile Müslümanlar için büyük bela def edilecekse, o Müslüman da onunla birlikte öldürülebilir" hükmünü biliyor musunuz?

Şimdi burada "Kim bir mü'mini kasden öldürürse cezası, içinde ebedî kalıcı olmak üzere, cehennemdir" (Nisa 93) ayetini "Müslüman, elinden dilinden emin olunan kimsedir" hadis-i şerifini nereye koyacağız? İslam ahkamının temel bir esası olan, "bir Müslümanın canının dokunulmaz olduğu" hükmü, burada niçin geçerli olmuyor?

Kuşkusuz ki İran İslam Cumhuriyeti, "masum" olmayanlar tarafından yönetilen bir nizamdır; hata yapması mümkün olduğu gibi, yapılan hatalar da bu nizamın en üst düzey yetkilisi tarafından açıklıkla dile getirilmektedir. Ayrıca başında "masum" olan bir yönetim içinde de hatalar olabilir; Hz. Resul-i Ekrem (s.a.v) "in bazı ordu komutanları ve zekat memurları tarafından yapılan hatalar gibi.

İran İslam Cumhuriyeti"ni destekleyen birisinin kalkıp ne İslam Cumhuriyeti nizamı mesullerinin de de rehberinin hata yapmayacağını söylemez ve savunmaz. Mesele, İran"ın hata yapıp yapmayacağı tartışmasından öte, mesele, "İran"ın Suriye konusundaki tavrının ardındaki gerekçeleri ve nedenleri anlama sorunu"dur.

Eğer Suriye yönetiminin yıkılmasını isteyen uluslararası ve bölgesel güçlerin neyin peşinde oldukları, gerçekleştirmeye çalıştıkları planlar ile ümmete neleri kaybettirecekleri anlaşılmak istenmiyorsa, eğer yıkılışın eşiğine gelmiş siyonist rejimin güvenliğini sağlayabilmek için sürdürülen çabaların, siyonist rejimi meşrulaştırma projelerinin, gizli-açık ihanet görüşmeleri ve anlaşmalarının boşa çıkarılması fazlaca bir anlam ifade etmiyorsa, eğer Tunus ve Mısır"daki devrimlerle sarsılan emperyalizm, siyonizm ve bölgesel müttefiklerinin bu süreci tersine çevirme hesapları göz ardı edilecekse, eğer Amerika"nın Büyük Ortadoğu projesi ile ulaşmaya çalıştığı hedeflerin önünde durulmayacaksa, eğer Suriye muhalefeti adına yapılan açıklamalarda, Suriye"nin Amerikan cephesi olan Suudi Arabistan ve körfez ülkeleri bloğuna sokulacağı ifadeleri, Suriye"ye yönelik NATO hava saldırısı çağrıları, Suriyeli silahlı güçlerin NATO kamplarında eğitildiği, Fransa, İngiltere tarafından silahlandırılıp Suriye"ye sokulduğu haberleri, fazlaca bir anlam ifade etmeyecekse, tüm bu olan bitenler bir rahatsızlık oluşturmuyor ve kaygı vermiyorsa, o zaman, "fırsat bu fırsattır" deyip "İran ve Hizbullah kalesine gol atma" gayretkeşliğinize, "İslam inkılabı ve hizbullah misyonun İslam dünyasındaki tezahürlerini nötralize etme" heveslerinize devam edebilirsiniz"

Yolunuz açık olsun.

Bu yazı toplam 3523 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar