Abdullah Büyük

Abdullah Büyük

İNSANIN BEDENÎ İHTİYACI VE SOSYALLEŞME

Tek kelime ile özetleyecek olursak insanın bedeni ihtiyacı sosyalleşmesidir.Çünkü insan tekâmül yasasına tabi olarak yaratılmış, bunun alameti olarak da bedenî, kalbî ve zihnî dünyasıyla daima tekâmül halinde yaşamaktadır. Şöyle ki, 3 kilogram civarında dünyaya gelen insan, doğduğu andan itibaren kilo artışı göstererek bedeni tekâmül; istiğfar, Kur’an tilaveti, teheccüde devamı ile de kalbi tekâmül içerisindedir. Bu tekâmül insanın bedenî, kalbî ve zihnî dünyasında sürekli devam etmektedir.

Bu ihtiyacın karşılanması için neler yapılması gerektiğini yine mutlak örneğimiz Peygamberimiz (s.a.v)’den öğrenebiliriz. Zira O, dağda koyunlarını güden çobanları önce Rabbani bir eğitime tabi tutmuş, sonra da o dönemin şartlarına göre onların sosyalleşebilmesi için Mescidi Nebi’de yaklaşık kırk adet sosyal faaliyet düzenlemiştir. Bundan bin beş yüz sene evvel sadece hayvancılık, ticaret ve ziraatın geçim kaynağı olarak kullanıldığı bir dönemde Allah Rasulü (s.a.v) mescidinde, güreşten gözyaşına, sohbetten ticari anlaşmalara, diğer devletlerden gelen delegelerin ağırlanmasından kültürel hizmetlere kadar, sosyal hayatta insanın ihtiyaç duyacağı her şeyi bir revizyona tabi tuttuktan sonra ashabına sunmuş ve bunun neticesinde manevi olarak tekamül etmenin yanında ashaptan şairler, tüccarlar, komutanlar, valiler yetişmiştir. İşte böyle bir ortamda eğitilen ve sosyalleşen yüz yirmi bin kişi, dinlerini bütün dünyaya duyurabilmişlerdir. 

O halde bizler de bu davranışı örnek almak mükellefiyetinde olan şahsiyetler olarak, ülkemiz şartlarına göre, eğitmekle sorumlu olduğumuz insanlar hususunda bu ayrıntıları gözetmek durumundayız. Örneğin çocuklarından mesul olan bir babanın, tatil gününde çocuklarını bir camiye götürmesi, imamı, minberi, mihrabı yaşlarına hitap edecek şekilde tanıtması, diğer hafta kabristana götürmesi sosyalleştirmek açısından ciddi önem taşımaktadır. Fakat söylediğimiz bu faaliyetler çocuklarını ‘sosyal medya’ adı altında teknolojik aletlere bağımlı yapan ebeveynler için değil aksine çocuklarını müslümanca yetiştirmek isteyen, onlar üzerinde en az iki yüz öğretmen gücüne sahip olduğunun farkında olan ve onların sosyal hayattan bihaber, korkak bireyler olmaması için çalışan bir anne baba için geçerlidir. Bu şekilde meşru olan çerçevede bedenî ihtiyaçları karşılanarak tekâmülü gerçekleştirilen çocuklar, önce Allah’a güzel bir kul, İslam ümmeti için örnek bir şahsiyet, sonra da ülkesine ve kendisine yararlı bir birey haline geleceklerdir. 

Sert tabiatıyla tanınan Hz. Ömer’in babalara, eve geldiklerinde çocuklaşmalarını tavsiye etmesi de çocukların babalarından istifadesini artırmak içindir. Zira disiplini sıkı tutma düşüncesiyle çocuklarına karşı sert davranan bir babanın, onların bedenî ihtiyaçlarını karşılayamayacağı açıktır. Eğitimde kullanılacak ve getirilerine paha biçilemeyecek olan bu metotlar, Allah’ın meccanen kullarına bahşettiği ve karşılığında bizden hiçbir götürüsü olmayan uygulamalardır. Bunlar yerine getirilmediği ve bireylerin bedenî ihtiyaçları karşılanmadığı takdirde duyarsız, içine kapanık, kendiyle kavgalı, cesareti olmayan, kendini ifade edemeyen, Peygamberimizin de hoşnut olmadığı korkak bireylerden bir toplum oluşmasının önüne geçilemeyecektir. Mü’min’den istenen bunun aksine hareketli, aktif bir hayata uyum sağlayabilmesi ve ferasetiyle olayların iç yüzünü görebilmesidir. 

Bu ihtiyacını karşılamış ve sosyal hayata ayak uydurmuş bir çocuk, bindiği toplu taşıttaki şoförde gördüğü bir hatayı veya öğretmeninin yaptığı bir yanlışı ifade etmekten çekinmez, korkmaz. Çünkü anne babası ona bu bilinçle sosyal bir ruh kazandırmıştır. İşte ancak bu ruhla yetişen şahsiyetlerin oluşturduğu toplumda emr-i bi’l-maruf, nehy-i ani’l-münker vazifesi gerektiği biçimde icra edilebilecektir. Bu şuurun yerleşmediği birey, yanında yanlış namaz kılan bir kardeşini dahi uyarma konusunda kendisinde cesaret bulamayacağından, vereceği İslamî mücadelede kendisinden büyük şeyler beklemek de imkânsız hale gelecektir. Bu ihtiyacı doğru adreslerde karşıladığımız ve sosyal ruhu geliştirdiğimizde kazanan, insan, ülke ve ümmet olacaktır.

yeniakit

Bu yazı toplam 990 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar