Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

‘İnsan’ mı dediniz; yani sadece kendileri...

Bütün her şeyi yaratanın tek ezeli ve ebedî güç sahibi bir Yaratıcı, Allah olduğuna inanan bir kimse, -başkalarının hayatlarını söndürmeye, hayat haklarını yok etmeye yönelik zulüm uygulamalarına kalkışanlar hariç- diğer insanların hayat hakkını kutsal bilir.

Hele de müslümanlar.. Ama ne yazık ki, müslümanlar bugün, kendilerini tek bir millettek bir ümmet halinde gösteremediklerinden, ifade edemediklerinden, başsız kaldıklarından, kendileri adına konuşacak, görüş ve irade beyan edecek şer’î mânâda bir başkan’a, lidere sahip olamadıklarından dolayı, en ağır suçlamaları, en ağır bühtanların, en haksız şekilde kendilerine yöneltmesine karşı etkili bir tavır sergileyemiyorlar.

Daha da acı olan şu ki, İslam adına mücadele ve hattâ cihad ettiklerini sanarak mâsum ve mazlum insanları, savaşlardan habersiz insanları düşman sayarak ateşler içinde kavurmayı İslam adına caiz bilen bir takım fanatik kişi ve grupların yaptıklarını İslam adına şer’an geçersiz sayacak bir makamı da yok bugün müslümanların.. Böyle olunca da nice zulüm uygulamaları da müslümanlara ve İslam’a fatura ediliyor.

Halbuki, ‘Bir insanı haksız yere öldüren, bütün insanlığı öldürmüş gibidir..’ hükmünü getirmektedir İslam...

***

Hucûrat-13’deki, ‘İnne ekremekum indallahe etqâkum..’ (Sizin en üstününüz, en faziletliniz, Allah’dan en çok sakınanızdır..) ilahî ölçüyü hatırlayalım.

***

Hz. Peygamber (S)’in Vedâ Haccı Hutbesi’nden.. ‘Ey insanlar hepiniz Benî Âdem’siniz, Âdem’in çocuklarısınız. Âdem ise topraktandır..’ (Hiçbirinizin maddî cevheri farklı değildir; hepimiz aynı çamurdanız.) nebevî ölçüyü de hatırlayalım. 

***

Kezâ, Sâ’dî-i Şirazî’nin, 700 yıl öncelerde dile getirdiği, ‘Benî Âdem, azâyı yekdigerend, / Der aferiniş, z’yek covherend.’ , (Âdem’in çocukları, birbirinin organları gibidirler; hepsi de aynı cevherden yaratılmışlardır..) beytini de...

***

Aynı şekilde, Ahmed-i Hâni’den, Şeyh Sa’dî’nin beytindeki aynı mânâyı içeren kürdçe ‘Mewcûdi kirin dema ji me’dum, / Em pekve di lâzimîn, di melzûm. ‘beyti ve Yûnus Emre’den Yetmişiki millete bir göz ile bakmayan, / Halka müderris (bile) olsa, Hakikat’e âsîdir.’ mısralarını da hatırdan çıkarmayalım.

***

Ki, Şeyh Sa’dî’nin beyti Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın New York’taki merkez binasının duvarlarında da yazılıdır.

***

Böylesine deriin inanç ve kültür normlarına sahip olan müslümanlar bugün, kendi içlerinden ve bütün müslümanlar adınaymış gibi bir iddiayla, ne yazık ki, hem müslüman coğrafyalarında, aynı inanç grubundan olan birbirleriyle; hem de başka coğrafyalardaki sivil ve genelde savaş-dışı ve savaştan haberi bile olmayan insanları bile eriten bir savaş yangınının körükleyicisi durumunda gözüküyorlar ve buna da ‘küresel cihad’ gibi yaldızlı isimler veriyorlar.

***

Halbuki bizim sorumluluğumuz, Allah’ın bütün yarattıklarına merhamet ve adâletle yaklaşmaktır.

***

Belçika’nın ve aynı zamanda AB’nin de başkenti ve NATO’nun da merkezi olan Brüksel’de 22 Mart günü bombalar patladı; 40’a yakın insan hayatını kaybetti. O insanların yerinde biz de olabilirdik.

Bu bakımdan Brüksel’deki saldırının kurbanlarının acısını da yüreğimizde hissederiz, biz.. Onların sevdiklerinin, yakınlarının acısını paylaşmak isteriz. Velev ki, onlar benzer saldırılar müslüman coğrafyalarında olurken bir de sevinseler bile.. Çünkü, bizim ölçümüz onların insanlık anlayışı değil... Onların insanlık anlayışları, ‘Cehennem, yani diğerleri...’ ve de ‘Homo homini lupus (İnsan insanın kurdudur..) anlayışıdır..  

Onlar genellikle sadece kendi nefis ve menfaatlerine tapınan ve digergâm olmayan bir materyalist dünyanın insanları.. Bizim ölçümüz ise ilahî..

***

Amerika’da Brüksel saldırısı münasebetiyle, bayraklar yarıya indi; Paris’te Eyfel Kulesi Belçika bayrağındaki renklerle ışıklandırıldı.. Başka yerlerde ise umurlarında bile değildi.

Ama onların tepkileri bize örnek olamaz. Bizim yüreğimiz, mâsum ve mazlum bütün insanlar için de dağlanır.

Çünkü, biz müslümanız..

stargazete

Bu yazı toplam 807 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar