İlker Başbuğ da “asimetrik savaş”a katılmalı

1. Anayasal düzene karşı suç işleyen, terörist faaliyetlere karışan, çetecilik yapan askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasını ve sivillerin hiçbir kayıt ve şart altında askeri mahkemelerde yargılanmamasını öngören kanun maddesi, sivil bir devrimdir.

2. Bu devrimde bazı değişiklikler (generallerin yargılanması için cumhurbaşkanından izin şartını getirmek gibi) yapılsa da, işin özünü değiştirecek bir revizyona asla gidilmemeli!

3. Askeri vesayet lobisinin karşısında gösterilecek en ufak bir zafiyet emaresi, genişletilmek istenen sivil otorite alanının daralmasıyla sonuçlanacak bir süreç başlatabilir.

4. "İrtica İle Mücadele Eylem Planı" iddiasının üzerine ısrarla gitmeyi sürdürmek de sivil alanın korunması ve genişletilmesi için şart. Ergenekon soruşturmasının seyrinden rahatsız olan cihet-i askeriyenin istediği 'kelleler'i vermemek, hakeza.

5. Bu konularda sebat edeceği intibaını uyandıran Başbakan Erdoğan'ın gözü "devletin kurumları arasında çatışma" söylemiyle korkutulmaya çalışılıyor.

6. Hükümet ve Genelkurmay Başkanlığı arasındaki fikir ayrılıklarını "devletin kurumları arasında çatışma" diye nitelemek, demokrasi düşmanlığıdır. Demokrasilerde bunlar birbirine denk kurumlar değildir. Asker, hükümete bağlıdır. Üstüne vazife olmayan konularda konuşmaz, üstüne vazife olan konularda ise hükümete sadece fikrini söyler. Hükümetle çekişmez. Hele çatışmaya hiç girmez. Girerse, bunun adı, "devletin kurumları arasında çatışma" değil, meşru otoriteye isyan olur.

7. Demokrasilerde başbakanla genelkurmay başkanının bir araya gelmesine "zirve" veya "zirve toplantısı" demek de kabul edilemez. Konumları birbirine denk olan kimselerin "zirve"si olur. Müsteşarla daire başkanının "zirve"si olmaz. Generalle teğmenin "zirve"si olmaz. Başbakanla genelkurmay başkanının hiç "zirve"si olmaz. Başbakan üst, genelkurmay başkanı asttır.

8. Askeri vesayet düzeninden şikâyet eden siyasetçiler, aydınlar, gazeteciler bile "devletin kurumları arasında çatışma" ve "Erdoğan-Başbuğ Zirvesi"nden dem vurabiliyor, üstelik generallere "paşam" diye hitap edebiliyorlar. Askeri vesayet düzeninin 'psikolojik zeminini' besleyen bu 'terminoloji' mutlaka değişmeli!

10. İşbu yazı türünden yazıların "silahlı kuvvetlerimize karşı yürütülen asimetrik savaş"(!)la hiç alâkası yok. Sivil otoriteye ve bazı toplum kesimlerine karşı "topyekûn savaş" yürütme geleneğiyle ise çok alâkası var.

11. Genelkurmay Başkanı'nın orduya karşı asimetrik savaş olarak gördüğü şey, ordunun bir daha asla siyaset ve toplumsal hayata müdahale etmemesi, bir daha asla cuntacılık faaliyetlerine sahne olmaması, bir daha asla darbe yapmaması / darbeye alet edilmemesi için verilen soylu bir mücadeledir.

12. Bu mücadeleye karşı çıkmak, haliyle, siyaset ve toplumsal hayat üzerindeki askeri vesayetin devamını savunmak, cuntacılık ve darbecilik geleneğine de sahip çıkmak anlamına gelir.

13. Başbuğ "demokratik hukuk devletine bağlılık" söyleminde samimi ise, "asimetrik savaş"tan şikâyet etmeyi bırakmalı. Zira, demokratik hukuk devletine bağlılık, onun "asimetrik savaş" dediği şeyi zorunlu kılıyor.

14. Başbuğ'u "asimetrik savaş"ta yer almaya davet ediyorum.

Yeni Şafak

Bu yazı toplam 1236 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar