"İki Dünya Arasında Bocalama"

"İki Dünya Arasında Bocalama"

Milli Gazete yazarı Ali Haydar Haksal, 'İki Dünya Arasında Bocalama' başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Yazının tamamı şu şekilde:

İki Dünya Arasında Bocalama

Karmaşık bir dönem. Bu dönemin en önemli özelliği kaosa ve kargaşaya dayanıyor olması. Bu da bir sistem ve sanki bir ideoloji. Yeryüzünde karmaşa çıkarma, ortamın deyim yerindeyse toza dumana bulanmasıyla insanların yol tercihlerinin olmaması sağlanıyor. İnsanların seçeneksizliklerle ortada bırakılması ve etkisiz kılınması.

Batı düşüncesinin çıkmazı sağlam bir temele dayanmaması. Şöyle izah edelim. İnsanlığı yeterince tatmin edemeyişi. Sürekli değişimler ve kimi ideolojik önermelerle ayakta durmaya çalışması. Bunlardan bir sonuç elde edilemiyor. Yeniden başa dönülüyor.

En keskin ideolojiler büyük çatışmaların nedeni oldu. Bunda da kendileri zarar gördü. Üretilen her ideolojinin çıkmazından kurtulmanın yolları arandı. Sonuç gene bunalım. Komünizm ile faşizm büyük sarsıntılar sonrası yıkımlar getirdi. Hâlâ etkileri sürüyor. İnsanlığın bu denli keskin birbirine hasım olması ve büyük ölümlerin yaşanması bir süreliğine oyalayıcı olsa da sonuçlarına hiç de iyi olmadı.

Büyük savaşlara neden olundu.

Müslümanların manevi birliktelikleri, aradaki ayrılıkların büyük olmaması gene de insanlık için büyük bir şans. Bu yeni dünyayı yeniden inşa edecek insanlığa çıkış yol sunmak Müslümanların elinde.

Öteden beri Müslümanların en temel ayrılıkları ve kalıcı kılınan ayrılıklar daha çok mezhep ve meşrep gerilimine dayanıyor. Bu da yüzyıllar boyunca belli sınırlar içinde kalınarak büyük gerilimlerin nedeni olmuyor.

Müslümanların karmaşası Batılılaşma süreciyle başlıyor. Batılıların metafiziği hayatın dışına çıkarması, kuru ve katı bir yaşama biçimi sunması insanlığın başının belâsı. Müslümanların sorunlarına İlâhi olanın dışında bir mantık ile çözüm araması hiçbir sonuç getirmiyor. Bu mantık, mucizelerin hatta zamanı gelince İlâhî olan Kitab-ı Kerim’in inkârına kadar götürüyor insanları. Ve bunlar Müslümanlar . Ayetlerin, hadislerin tartışma konusu edildiği bir zamanda Müslümanların teslimiyetleri ve aklî çözüm arayışları bir başka bunalımın nedeni.

İslâm medeniyetinin büyük birikimi bu yolla hayat dışı bırakılmak isteniyor. Yerine, kuru, dayanaksız, Batıcı ruha dayanan mantık ve düşünüş biçimi insanlığı ortada bırakıyor. Kendine çözüm üretemeyen bunalımdan bunalıma sürüklenen Batı düşüncesine kapılma da karmaşanın ve kaosun bir başka yanı.

Akılcı felsefe, pozitivist bakış bunalımların en büyük nedeni. Batı, İlahi olanın dışında kendine bir yer arıyor hâlâ. Bunalımların üstünü örtmek için de karmaşa ve kaosu büyütüyor. İnsanlığı savaşlara sürüklüyor ama kendisi kenarda duruyor.

İnsanlığı iliklerine kadar sömürüyor, sömürü adına sağlıksız olan ne varsa üretiyor. Bile bile insanlığı ölüme sürüklüyor. Batı kimi durumları putlaştırıyor ve dokunulmaz kılıyor. Bilim putu bahane. Asıl neden insanların metafizik olan ile bağlarını kesmek.

Müslümanların burada çözüm araması sağlıklı sonuçlar getirmedi.

Müslümanlar iki arada bir derede. Düşünce bağlamında böyle. Kendilerine güvenleri ve inançları yok. Korku ve rızık endişesi ise çok daha büyük bir sorun. Tüketim girdabında debeleniyor. Kendisini kaptırmış gidiyor. Sonuçlar ve gelecek düşüncesi hiç de önemli değil.

Müslümanlar böyle bir ortamda sağlıklı bir ortamdan yoksunlar. Dalgalara kapılıyorlar. Güçlü olanları insanları kapıp götürüyor.

İnsanların kişiliksizliklerinin temel nedeni de bu. Belirsiz ve sonu olmayan dalgalara kapılıyor olmaları. Sağlıklı bir düşünce ortamında olmayışları.

Siyasal oportünizm çok daha baskın . Aklın almayacağı, karşılığı olmayan hamasi duygular etkili olabiliyor. Bir anlamda düşüncesizlik ve fikirsizlik günümüz hayatının bir gerçeği. Bu da insanın en büyük çıkmazı.