"İçten Patlama"

"İçten Patlama"

Milli Gazete Yazarı Burak Kıllıoğlu'nun yeni yazısı...

Gazetelerin 3. Sayfa haberleri ve haber bültenleri insana daha da iğrenç daha da kötü daha da rezili olmaz dedirtiyor artık. İşin kötüsü daha iğrenç daha kötü ve daha rezillerini de görüyoruz memleketimden insan manzaralarının.

Bu çok ciddi bir savruluştur toplum açısından. Bu toplumu içten içe yiyen bir şeylerin varlığına işarettir. Bu, adı konmamış bir sosyal patlamadır. Bu, bildiğimiz türden bir sosyal patlama değildir ama çok daha sinsisi, çok daha tehlikelisidir.

Sosyal patlama deyince Latin Amerika ülkelerindekileri düşünüyoruz hep. Hayat pahalılığına, yolsuzluğa ve yoksulluğa, siyasilere kafası bozulan halkın sokaklarda tedhiş eylemlerine girişmesi, bankaları, marketleri yağmalaması diye bir klişe var kafamızda. Bunun haricinde bir sosyal patlama olmaz diye düşünüyoruz.

Halbuki, toplumu bir ur gibi içten kemiren o kadar çok faktör var ki şu an, bunları es geçmek ciddi bir hatadır. Suça itilen çocuklar, uyuşturucu kullanımın yaygınlaşması ve  kullanım yaşının ilkokula kadar inmesi, her türden taciz, tecavüz, ahlaksızlığın her türlüsünün görülebilmesi, hırsızlıklar, gasplar, cana kastetmeler, dolandırıcılıklar vs vs..

Suç yelpazesi giderek genişliyor ve işin kötüsü suça, yanlışa bulaşanların çoğunun da tam anlamıyla “Allah’tan korkmaz, kuldan utanmaz, cezadan çekinmez” bir noktaya gelmesi. Misal bir cana kıymak, adam öldürmek birçok kimse için vaka-i adiyye bile değil artık. Bir hiç uğruna, gündelik basit bir mesele yüzünden cinayet işleyen birçok kimseyi görüyoruz. Trafikteki basit bir mesele yüzünden birbirini öldüren insanlara alıştık çoktan.

Aynı şekilde namusa tasallutlar da korkunç boyutlarda seyrediyor. Kadınlara, çocuklara, engellilere… İnsanın aklının hafsalasının almadığı, vicdanının kaldıramadığı birçok rezalet, ahlaksızlık, vicdansızlık yine birçok kimse için “anlık bir pişmanlık” sadece. Her türlü melaneti işleyip de “pişmanım” demekle her şeyi halledebileceğini düşünen mahluklar dolaşıyor aramızda. Allah’tan korkmayan, kul icadı cezadan hiç çekinmiyor.

Burada şöyle bir durum da ortaya çıkıyor. Bilgisiz, cahil ve en önemlisi de şuursuz insandan kimseye bir hayır gelmiyor. Birkaç yıl önce bir ildeki “teröre lanet” yürüyüşünde bir grup, gidip solcu bir kitabevini basıyor, camını çerçevesini kırıp ateşe veriyor. Yakalanıp hakim karşısına çıktıklarında verdikleri ifadeler hayli ilginç. Hemen hepsi alkollü olduklarını belirtip olay anını hatırlamadıklarını söylüyorlar. Hem din, iman, vatanseverlik temalarıyla sokaklara dökül, hem de alkollüyüm diye ifade ver. Çünkü bizim memleketimizde namus bekçiliğine soyunanlar, bir de bakmışsınız başkalarının ırzına namusuna musallat oluvermiş. Ağzından din, iman, vatan, millet sözleri çıkıp da her türlü melanete bulaşanlar da maalesef yok değil.

Türk televizyonlarının “en çok izlenen” bir haber bültenine denk geldim geçen haftasonu. Halka istediğini verdiğinden olsa gerek reytinglerde ilk sırada demek. Gazetelerin 3. sayfa haberleri ve magazin ağırlıklı bir bülten… Haberlerin ekserisi taciz, tecavüz, cinayet, ahlaksızlık, hırsızlık, uğursuzluk, dolandırıcılık ve rezaletler üzerine…

Türk toplumu içten içe kaynıyor. Toplum muhafazakarlaşıyor deniyor ama yaşanan zemin kaybı görülmüyor. Bir kere toplumun muhafazakarlaşması başka şey, dindarlaşması başka bir şey. Dindarlık özle ilgiliyken, muhafazakarlık şekille ilgili ve kof. Yaşanan süratli yozlaşmayı doğru değerlendirmeyi bırakın neredeyse yadırgamıyoruz bile.

Tek sermayemiz var; Türk toplumunda sosyal patlama olmaz! Arjantin, Brezilya’daki gibi olmuyor ama ateş içten içe yakıyor! Gidişat hayra değildir.