Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

İçeriden, dışarıdan saldırsalar da!

Durum vehametini koruyor. Bu defa yanlış hesap Şam’dan dönecek gibi sanki.. Bana bu işin içinde bir iş varmış gibi gözüküyor. Batı Rusya’yı  ve DAEŞ’i bahane ederek Suriye’yi ve Irak’ı işgal etmek ve Türkiye’ye gelmek istiyor. Rusya da Suriye’yi bahane ederek bölgeye gelmek istiyor.. Bölgenin haritası yeniden şekillenirken masada olmak istiyor. Batı ile bu anlamda Suriye, Irak, PKK üzerinden Türkiye’yi bir hesaplaşma alanı haline getirmek istiyor..

İran bugün Esed’in, PKK’nın, Rusya’nın yanında yer aldı.

Göreceksiniz Davudoğlu’nun dediği gibi, Rus ve İran halkları işbaşındaki iktidarlarına Türkiye konusunda izledikleri politikaya “dur” diyecektir.

Batı bu vesile ile petrol fiyatlarını aşağı çekerek, Putin yönetimini iktisaden çökertmeye çalışıyor.. Yani bir Türk-Rus hesaplaşması gibi gözüken bu gerilim aynı zamanda bir Avrupa-Rusya hesaplaşmasıdır. NATO Putin’i dizginlemeye çalışmaktadır.

Bu gerilimin batı açısından bir diğer anlamı, Esed sonrası Suriye’yi BM adına NATO üzerinden Bosna örneğinde olduğu gibi kontrol etmenin kapısı açılmıştır. Batı DAEŞ ve Rus tehdidi, İran yayılma siyaseti bahanesi ile Suriye’yi işgale hazırlanıyor.

Bu süreçten en çok memnun olan İsrail gibi. Bölgede ne kadar çok kan dökülürse, İsrail o kadar mutlu olacaktır. İsrail onun için Esed’i de, DAEŞ’i de, PKK’yı da bunlara destek verenleri de çok seviyor.

Hele şu Amerikan seçimlerini bir görelim. Neocon’lar gelip koltuğa otursunlar, daha siz o zaman görün dünya kaç bucakmış.

Bakın bu alemde kimin eli kimin cebinde belli değil. Derin İngiltere ile, St. Peterbsurg asilleri ile de, Moskova’daki oligarklarla da yakın işbirliği içinde. Derin Almanya ile derin Rusya da yakın temas içindedir.. Derin Amerika, derin Fransa, hepsinin Rusya ile bir şekilde teması var. Kimse kimseyi ilk planda yoketmek değil ele geçirmek, kontrol etmek istiyor. Eğer zarar verdiğinizi, onların önünde bir engel oluşturduğunuzu, tehdit oluşturduğunuzu düşünüyorlarsa, kimse gözünüzün yaşına bakacak değildir..

Dikkat ederseniz, paralel yapı artık hoşgörü ve diyalogdan söz etmiyor. Peki batılılar, demokrasi, insan hakları, hukuk devleti, milli iradeden, katılımcılıktan, şeffaflıktan söz ediyorlar mı? Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye.. Dün dünde kaldı. Dün dündür, bugünse bugün.. Bu kulağa hoşgelen büyülü sözler sadece oltaya takılan bir yem, ya da makyaj malzemesi idi birileri için.

STK’lar onlar için iyi bir Truva atı idi. Media dediğiniz şey de öyle.. Oyun bitti. Maskeler indiriliyor. Meğer o insan hakları savunucuları, o çevreciler, o demokrasi havarilerinin, çoğu ajanmış. Yerli ve yabancı ajanların tarikatları da vardı. Paralel yapı neyin nesi idi!  Kalkancı örneğinde olduğu gibi Müslümanlar aldatıldı. Demokrasi ile de liberaller, solcular, laikler aldatıldı. Ağuyu altın tas içinde sundular, bal da onun suç ortağı idi.

İşin aslı şu; 1. ve 2. Dünya savaşı sonunda oluşturulan sınırlar, rejimler ve iktidarlar çözülüyor. İmtiyaz sözleşmelerinin sonuna gelindi. Faşizm yıkıldı derken, Fransız seçimleri yükselen ırkçılığın geldiği seviyeyi gösterdi. Komünizm yıkıldı derken, Çin ve Rusya’nın bugün geldiği nokta ortada. Kapitalizm de yolun sonuna geldi. Batının cici demokrasisi de iflas etti. Tarihin sonunu getirecek bir medeniyetler arası çatışmanın eşiğine geldik. Bütün bu hercümercin içinde insanlığa söyleyecek sözü olan tek topluluk İslam milleti. Ve bu milletin sözcülüğünü de tarih fiilen bize verdi. Biz artık sadece Müslümanların değil, yeryüzündeki tüm mazlumların, erdemli insanların sözcüsü ve hamisi olacağız. Bugün, adaletten, barıştan, özgürlükten söz eden biziz. Biz Müslümanlarla vahdet üzre olacağız. Aynı zamanda yeryüzünün bütün mazlumları ve erdemli insanları ile ittifak üzre olacağız. İşte asıl birilerini çılgına çeviren bu. Bununla da kalmayacağız, yeryüzünde değer üreten herkesle nimet ve külfet dengesine dayalı itilaflar gerçekleştireceğiz.

Durum çok içaçıcı gibi gözükmese de, karanlığın içinden aydınlığı sıyırıp çıkaran gören, duyan, bilen, hüküm sahibi, kuyudaki Yusuf’u Mısır’a sultan eden Allah bizi yeryüzünün varisi kılmak istiyor. O zaman ne gam.

Bize hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelen şeyde Allah hayır murat etmiş olabilir..

Bakın, bütçe çıkacak. Şurada 20 gün kaldı, muhalefet uzlaşmayı kabul etmiyor. Bu durumda geçici bütçe çıkacak. Sonra asıl bütçe. Bir gün değil, bir saat bile kaybetmeye tahammülümüz yokken, muhalefetin anlaşmaz, uzlaşmaz tavrı ile, göz göre göre bir ay daha kaybedeceğiz. Bütçe müzakeresi sırasında da her türlü engellemeyi yapacaklar, bütçe dışında her şeyi konuşacaklar bunlar, göreceksiniz..

Dışarıdan birileri, içeriden birileri saldırmaya devam ediyorlar. İçeridekiler aslında dışarıdakilerin işbirlikçisi gibi. Birileri içeriden, birileri dışarıdan 300 yıldır tamamı ile yıkamadılar bu milleti, bu memleketi. Bir imparatorluğu yıktılar ama hâlâ öfkeleri dinmedi. Ama artık gelinen noktada, servet ve iktidarı halklar ve ülkeler arasında evirip çeviren Allah bugün Müslümanlara zafer vaad ediyor sanki.

Allah (cc) bizi mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir. Öyle sanıyorum ki, bundan sonra servet ve iktidarla imtihan olacağız.

Selâm ve dua ile.

yeniakit

Bu yazı toplam 1051 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar