Abdullah Büyük

Abdullah Büyük

İç dünyası bozuk olanlar

Devlet yönetiminde iktidarı bilgiye dayananlarla, iktidarı kuvvete dayananlar çok farklıdır. Eğer insanın iktidarı bilgi ile olursa adil; kuvvet ile olursa zalim olur. Bu acı gerçeği ülkemizde bilmeyen kalmadı. 17 Aralık 2013 gününden itibaren söylenen sözler, yapılan işler, hal ve gidişatlar, her şeyi ortaya koymuştur ve koymaya da devam etmektedir.

Saf Suresi 5. Ayeti her şeyi açıklamaya kâfidir: “Onlar haktan sapınca Allah da onların kalplerini haktan ayırdı.” Bir insan, bir idareci yamuk yumuk işlere, hareketlere tevessül ettiğinde, Allah da onların kalplerini yamuklaştırır. Konuşması, hareket tarzı sürekli eğri büğrü hale dönüşür.

Sadece bu kadar mı? İlgili konumuzla alakalı bir başka acı gerçek vardır. O da Neml Suresinin 14. Ayeti ile dile getirilmiştir. Allah katından gelen gerçekleri bildikleri halde, zulüm ve kibirleri yüzünden hepsini inatla inkâr edenler…

Haftalık mesajımızın son üçüncü acı gerçeğini de hatırlattıktan sonra, tüm okuyucularımızı derinden düşünceye davet edeceğiz ki, bu ülkede olup bitenleri medya dilinden değil, ilahi buyrukların ışığı istikametinde anlamaya çalışalım.

Çoklarımızın hatırlayacağı bir mantık vardır. O mantığın adına Firavun mantığı denir. Mümin Suresinin 26. Ayeti kıyamet kopuncaya kadar devam edecek zamanda, Firavun mantığının da devam edeceğine dikkatimizi çeker. Kısaca Firavun mantığı, Müslüman insanı, hayatın gerçeklerinden olan siyasi, iktisadi, hukuki ve sosyal hayattan koparıp, sadece dinin dua, zikir, ibadet alanına mahkûm etmek ister.

Emevi döneminden günümüze kadar ve kıyamete kadar devam eden bu mantığa yönelik sadece iki örnek vermek istiyorum: Bunlardan biri, yakın tarihimizde Eskişehir’de politikacı bir aday seçmenine şöyle hitap etmiştir: Biz imamlarımızı severiz. Onlar mübarek insanlardır. Onların ellerini öper ve dualarını alırız. Ne zaman ki ellerini minberden, kürsüden, camiden dışarıya çıkardıklarında ellerini kırarız.”

İkinci örnek: Meclis kürsüsünde konuşma yapan bir politikacı adam diyor ki: Allah göklere karışsın, yeri biz idare ederiz… Bu ifadeyi kullanan insanla, Firavun arasında ne fark var…

    Değerli okuyucularımız. Biliyor ve inanıyoruz ki, doğal afetler, İslam Âlemini birbirine yakınlaştırdı. 10 senedir iktidarda bulunan hükümet, inanan insanların yerini, statüsünü tespit etmeye çalışıyor. Çünkü Müslümanların bu ülkede yeri, konumu yoktu. Ya çağın dışında görülüyordu ya da irtica dehlizlerinde.  İrtica, laiklik, Atatürk gibi kavramlarla işlerini yürütenler, istismarcılar, içi, kalbi yamuk-yumuk olanlar şu anda şokta. Bağırıyorlar, tepiniyorlar, vuruyorlar, her türlü hile ve tuzağı kuruyorlar. 

    Anladılar ki irtica, laiklik, Atatürk kendilerine bir menfaat sağlamıyor, şimdi de dinimizin bazı konularına sığınmaya başladılar. Allah yanında pislik böceği kadar değeri olmayanları, içinin bozukluğu suratına yansımış insanları görünce, seslerini duyunca nerede ise iştahımız kesiliyor, yemek yemekte bile zorlanıyoruz.

    Kedinin fare ile oynadığı dönemlere dönmek isteyen ve iktidarını kuvvete, tuzaklara, hilelere dayandırmak isteyenlerin dönemi hızla bitiyor. Rabbimiz bu milleti Demireller, Yılmazlar, dönemine döndürmesin. Âmin.

    “Kâbe Arab’ın olsun, Çankaya bize yeter”, diyen zihniyet, tarihin çöp tenekesine atılmıştır. İmam Hatip nesline” ölü yıkayıcısı” diyen zihniyet, “Başörtüsü, ülke kalkınmasına engel” diyen mantık, namaz kılan memuruna, askerine “örümcek kafalı” diyenlerin sığındıkları tüm sığınaklar, bir bir başlarına patlamıştır. Ve bugün ülkemiz başta olmak üzere, tüm İslam Âlemi, İmam Hatip nesline muhtaç hale gelmiştir. Devamı haftaya. Selam ve sevgilerimle, Allah’a emanet olunuz.

yeniakit

Bu yazı toplam 1008 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar