Abdullah Büyük

Abdullah Büyük

Huzurun Adresi Evlerimizdir...

İnsanoğlunun misafirhanesi olan yeryüzü coğrafyasında evlerden başlayan savaş ve şiddet meydanlara ve cephelere ulaştı. Dünyanın birçok bölgesinde fiili bir savaş durumu yaşanırken tamamında ise bir huzursuzluk ve şiddet hüküm sürüyor. Yaşanmakta olan ahlaktan yoksun bu şiddet ve savaşları durdurmanın tek yolu ise başladığı yerdeki yangını söndürmektir. Yani evlerimize barış ve huzuru hâkim kıldığımızda dünyadaki barış ve huzurun da ilk ve en önemli adımını atmış olacağız. 

“Allah, evlerinizi sizin için bir huzur ve sükûn yeri yaptı.” (Nahl, 16/80) ayet-i kerimesinde Yüce Allah, huzurun adresini evler yaptığını, huzur ve mutluluk arayanların evlerine bakmaları gerektiğini beyan etmektedir.

Bir başka ayet-i kerimede ise, “Ey Âdem! Sen ve eşin (sükûnetle) cennette oturun.” (Bakara, 2/35) buyrulmakta, böylece Hz. Âdem ve eşinin mesken edineceği cennette de tıpkı dünyadaki meskenlerimiz olan evlerimiz gibi sükûnetin varlığına dikkat çekilmektedir. 

O halde evlerimiz bahsinde ilk aklımıza gelmesi ve dikkat etmemiz gereken konu fiziki ve maddi şartlar değil, samimi niyetle işe başlamak olmalıdır. Bugün evlerimizi deprem ve yangın afetlerine karşı korumak için henüz temel atma aşamasından başlayarak pek çok önlem almakta, sigorta şirketlerine başvurmakta ve bu iki tehlikeye karşı tedbirlerimizi katiyen göz ardı etmemekteyiz. Peki, bu afet ve tehlikeleri düşünmemizin yanında şeytanın evimize girmesini önlemek için ne kadar gayret etmekteyiz? 

Manevi sigortası göz ardı edilmeyerek günahlara karşı sağlam bir şekilde korunmuş ve manevi düşmanların da girmeye güç yetiremeyeceği evler, hadislerde “hısn”, yani “sağlam kale” olarak nitelendirilirken, günahların ve şeytanın kol gezdiği, ibadetlerin enerjisini taşımayan, Allah’ın razı olmadığı şeylerin yaşandığı ev de Kur’an-ı Kerim’de evlerin en çürüğü olan örümcek evine benzetilmiştir. (Bkz. Ankebut, 29/41) Ankebut (örümcek evi) olma tehlikesine karşı evlerimizi ve ailemizi korumak için düzenli aralıklarla maddi olarak ev temizliği yaptığımız gibi evlerimizi manevi kirlerden de arındırmalıyız. O halde ayet ve hadislerden aldığımız bu mesajlar ışığında, evlerimizin ya melek girmeyen evler ya da şeytanın girmeye güç yetiremediği evler şeklinde iki kategoriye ayrıldığını ve her evin bunlardan birine dâhil olduğunu söyleyebiliriz. 

Yukarıda ifade etmiş olduğumuz ayetlerin ışığında evlerimizin manevi kimliğini kontrol edelim ve evlerimize İslami bir ev olma kimliğini kazandırmak için mücadele edelim. Bu mücadele için ilk yapmamız gereken, evlerimizi Allah’ın evinin bir şubesi haline getirmektir.

Beytullah yalnızca hac ve umre vazifelerini yerine getirmek için ziyaret edilen bir mekân olmakla kalmamalı, onu görme imkânı elde edemeyen mü’minler de dâhil olmak üzere her Müslüman’ın kendi evinin manevi imarında temel kaynak kabul edilmelidir. Bütün mü’minlerin kendi evleri ve Allah’ın evi olan Kâbe arasındaki irtibatı gözden geçirmesi gerekmektedir.  Çünkü mü’minin evi ve Allah’ın evi arasında mevsimlik değil, daimi bir ilişki olması icap etmektedir. 

Hacc ve umre ibadeti esnasında belki ömrü boyunca yakalayamadığı manevi ruhu yakalayanlar, ülkelerine geri döndüklerinde kendi evleri ve Kâbe arasında sağlam bir irtibatı kuramadıkları için, Kâbe’nin manevi havasından çok uzak olan evlerinin atmosferinde kısa sürede eski hallerine de geri dönmekte, günahlarla tekrar buluşmaktadırlar.

Evlatlarının halinden, geleceğinden endişe duyan, şikâyet eden anne babalar, kendi evlerinin Kâbe-i Muazzama ile sıkı bir ilişki kurmasını sağlamalıdırlar. Meskenlerimizin manevi atmosferini değiştirdiğimizde evlerimizde yaşayanların ahlaklarının da müspet olarak etkilendiğini, bununla da kalmayıp bu değişimin tüm yaşantımıza sirayet ettiğini göreceğiz.

Cumanız mübarek, dualarınız makbul olsun...

yeniakit

Bu yazı toplam 725 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar