Hüda Par: Mavi Marmara'nın Şehidlerine Sahip Çıkaşağız

Hüda Par: Mavi Marmara'nın Şehidlerine Sahip Çıkaşağız

Hüda Par Genel Merkezi, bugün yayımladığı gündem değerlendirmesinde gündemin öne çıkan konuları hakkında açıklamalarda bulundu.

Hüda Par Genel Merkezi, bugün yayımladığı gündem değerlendirmesinde gündemin öne çıkan konuları hakkında açıklamalarda bulundu. 
 
Değerlendirmede; Mavi Marmara davası, Batı'daki İslam düşmanlığı, kayıp mülteci çocuklar, mültecilerin pazarlık konusu edilmesi ve PYD'nin Suriye'deki diktatöryel uygulamalarına değinildi.
 
Hüda Par'ın 5 Kasım 2016 tarihli gündem değerlendirmesi şu şekilde:
 
MAVİ MARMARA DAVASI
 
Siyonist işgalci terör rejimi tarafından uluslararası sularda 10 aktivistin şehid edilmesi, onlarcasının yaralanması, diğer yolcuların da alıkonularak psikolojik ve fiziki işkenceye maruz bırakılmasının failleri olan Siyonist katillerin yargılandığı davanın 14. duruşmasında mahkeme savcısı, Türkiye ile israil arasında imzalanan anlaşmayı gerekçe göstererek davanın düşürülmesini istemiştir. 
 
Söz konusu anlaşma Ankara'nın iddialarının tam aksine bir başarısızlık, iddia ve taleplerinden geri adım atmadır. Anlaşmanın Türkçe nüshasında Siyonist katillerin cürümleri “talihsiz bir olay” olarak vasıflandırılmış; ödenen meblağ ise "Ex Gratia" yani "lütuf ödemesi" olarak kabul edilmiştir. Yine bu anlaşma ile Birleşmiş Milletlerin bile uluslararası hukuka aykırı ve gayrı meşru kabul ettiği deniz ablukasına resmiyet kazandırıldığını antlaşma maddelerini okuyan herkes görecektir. Kısaca Siyonist işgalci katiller özür dilememiş, ödedikleri 20 milyon doların bir lütuf ödemesi olduğunu kabul ettirmiş, ablukayı da kaldırmadığı gibi ilk defa bir anlaşmaya koydurarak meşrulaştırma yolunda büyük bir adım atmıştır. 
 
Bunun yanında Siyonist yönetim ve vatandaşları veya onlar adına hareket eden herhangi birinin “Gazze’ye yardım filosu”na saldırı olayıyla ilgili olarak hukuki ve cezai sorumluluğunun bulunmadığı, aleyhlerine dava açılamayacağı, mevcut davaların da düşürüleceği; bundan sonra açılacak olan herhangi bir davanın tazminat dâhil bütün masraflarının Türkiye tarafından karşılanacağı da Türkiye tarafından kabul edilmiştir.
 
Ayrıca yıllardan beridir Filistin Davası'na sahip çıkan çevrelerin önemli bir kısmının anlaşma sonrası şehidlerin ailelerini ve Mavi Marmara mağdurlarını mahkeme salonunda yalnız bırakmış olmaları da ibretlik bir tablodur. HÜDA PAR olarak Filistin meselesi ve Kuds-ü Şerif davasına, yargılamanın sonucu ne olursa olsun Mavi Marmara'nın aziz şehidlerinin mirasına sahip çıkacağımızı, sahip çıkanları destekleyeceğimizi bir kez daha ilan ediyor, şehid ve gazilerin kutlu mücadelelerini selamlıyoruz.
 
BATI'DA YÜKSELTİLEN İSLAM DÜŞMANLIĞI
 
2. Dünya Savaşı sonrası harap olan Avrupa şehirlerinin yeniden imarı için iş ve beyin gücüne ihtiyaç duyan Batı, İslam ülkelerinden yoğun bir şekilde iş gücü talep etmişti. 
 
Kahir ekseriyeti Müslüman olan bu göçmenleri asimile edemeyen Avrupalı devletler artık ihtiyaç duymadığı bu insanlardan rahatsız olduklarını açığa vurmakta, ülkelerine geri göndermenin yollarını aramaktadır. Gençliğini hedonizm ve nihilizmin sapık anlayışlarına kaptırarak aile kurumunu yıkan ve yaradılış değerlerinden hızla uzaklaşan Batı, büyük insanlık medeniyeti olan aziz İslam'ın fıtri değerleri karşısında yenilgiye uğrayacağı gerçeğini görmektedir.
 
Batı'da bilinçli olarak yükseltilen İslam ve yabancı düşmanlığı, Müslümanlara ve Müslümanların mabedlerine yönelik ırkçı saldırılar, oluşturulan kin ve nefret algısı ile PEGİDA tarzı örgütlenmeler, hiçbir şekilde bu gerçekten bağımsız değildir. Müslümanları hedef alan saldırıların, Avrupalı devletlerin istihbarat örgütleri ve bu örgütlerle irtibatlı derin yapıların sinsi faaliyetleri çerçevesinde yapıldığı bizatihi vicdan sahibi bazı Avrupalılar tarafından da dile getirilmektedir. İslam Dünyası ve özellikle de Avrupa'da yaşayan Müslümanlar, hiçbir mezhep ve meşrep ayrımı gözetmeksizin bir araya gelmeli ve ciddi bir tehdit haline gelen bu saldırılara yönelik tedbirler üzerinde ortak çözümler üretmelidirler.
 
KAYIP MÜLTECİ ÇOCUKLAR VE MÜLTECİLERİN PAZARLIK KONUSU EDİLMESİ
 
Irak, Suriye ve Arakan başta olmak üzere ateş altında olan İslam ülkelerinden kaçan ve her türlü tehlikeyi göze alarak bin bir umutla Avrupalı devletlere sığınmaya çalışan yüzbinlerce mültecinin harap ve bitap durumu, maalesef İslam ülkelerinin yöneticilerinin vicdanını harekete geçirmeye yetmemektedir. 
 
Kadın ve çocukların çoğunlukta olduğu bu mültecilerin, balık istifi bindirildikleri şişme botları batırarak kendi ülkelerine almak istemeyen vicdan yoksunu kimi Batılı devletler, bununla da kalmayarak mülteci kamplarına sığınan ailelerin sayıları binlerle ifade edilen çocuklarının kaybolduğu gerçeğini de gizlemeye çalışmaktadır. Zeki çocukların tespit edilerek karanlık devlet organizasyonlarınca alıkonulduğu, organ veya fuhuş mafyalarının da devrede olduğu bilinmektedir. İslam ülkeleri yöneticilerinin bu masum evlatlarımızı barbarlığın ve zulmün kucağına atacak politikalara imza atmaları, Arş-ı Ala'yı titretecek ve Gayretullah’a dokunacak bir cürümdür. Bununla da yetinilmeyerek ne adına olursa olsun bu mazlum mültecilerin pazarlık konusu yapılmaları ise hiçbir şekilde kabul edilemeyecek bir tutumdur. Bu durum Halep ve Arakan başta olmak üzere İslam dünyasında yanan ateş kadar yüreğimizi yakmalı ve bizi acil tedbirler almaya sevk etmelidir. 
 
Unutulmamalıdır ki bu bir zillet halidir ve bu hal, İslam ülkeleri yöneticilerinin kendi sorunlarını kendi aralarında çözememeleri ve sorunlarını emperyalizme havale etmelerinin bir neticesidir. Bu münasebetle İslam ülkelerinin yöneticilerini sorunlarını kendi aralarında çözme yönünde bir irade ortaya koymaya, bu konuda şartları sonuna kadar zorlamaya ve böylelikle bu ağır zulüm ve cürmün müsebbibi olma vebalinden kurtulmaya davet ediyoruz.
 
PYD'NİN SURİYE KÜRDİSTAN'INDAKİ DİKTATÖRYEL UYGULAMALARI
 
Kürt coğrafyasında örgütlendiği her yerde kendine muhalif gördüğü hiç bir anlayışa tahammül göstermeyen PKK-PYD geleneği, son birkaç yıldır Suriye Kürdistanı’nda bu despotça uygulamalarını artırmış durumdadır. Kendilerine boyun eğmeyen siyasetçileri kaçırarak, göçe zorlayarak ve katlederek mazlum coğrafyamızın kanla, kinle ve zulümle anılmasına sebebiyet veren PKK-PYD zihniyeti, Kürdistan'daki huzursuzlukların ve karışıklıkların baş kaynağıdır. 
 
Geçtiğimiz hafta içinde Suriye Kürt Ulusal Konseyi ENKS'nin Kamışlo ve Amude'de düzenlediği ve halkın yoğun katılım gösterdiği protestolarda göstericilere saldırmış, bununla yetinmeyerek KDP, Suriye KDP”si ve Suriye Kürt Birlik Partisi'nin ofislerine de baskın düzenlemiştir. Hâkimiyet kurduğu yerlerdeki halka karşı bu kadar zorba ve despotça tutumlar içinde yer alabilen küresel efendilerinin piyonu olan bu zihniyetin Kürt halkına vereceği veya vadedeceği hiçbir şey yoktur. HÜDA PAR olarak PYD'nin zulmüne maruz kalan partilere ve halka geçmiş olsun diyor, PKK-PYD'yi bu barbarca uygulamalarından dolayı şiddetle kınıyoruz.
 
HÜDA PAR GENEL MERKEZİ