Hiçliğin Yükselişi

Hiçliğin Yükselişi

Gösteri dünyası eleştirel bilinci, bakışı yok eder. Entelektüel özgürlük, akademik özgürlük eleştirel sorgulamalarla kazanılabilir.

Atasoy Müftüoğlu / Yenişafak

Hiçliğin yükselişi

Millet, il Emperyalist amaçlarla tahakküm kurmak üzere oluşturulan kolonyalist dil/kültür/tarih aracılığıyla İslam dünyası toplumları, dilsizliğe/kültürsüzlüğe/tarihsizliğe mahkum edildiler. Bu nedenledir ki, bizler Müslümanlar olarak, modern zamanlar boyunca, hayatlarımızı siyasal/kültürel özneler olarak yaşamadık, yaşayamadık. Seküler kozmolojinin bütün dünyaya dayatılmasıyla birlikte, insanlık tarihi çok farklı bir bağlama geçti. Modern tasarı, bütün dünyanın sosyo-kültürel-ideolojik standartlaştırılması biçiminde somutlaştı.

Modernlik, insanın kendi iradesiyle ve kendi aklıyla kendisini yaratabileceğini iddia ederek bütün ilahi anlam yapımlarını sistemlerini tahrip etti, tahrif etti. Bütün toplumlarda nihilizm sekülerleşmeyle başladı. Sekülerleşme kural tanımaz anarşist bireycilikle bugün de etkisini koruyor. Teknolojik- bilimsel akılcılığın bugün geldiği nokta, mekanik bir taşlaşma halinden ibarettir. Hiçliğin yükselişi, insani/ahlaki yapılarını yargıların, değerlerin, ilişkilerin çöküşünü hazırladı.

Seküler kozmoloji, bugün neo-liberal küresel egemenlik biçiminde belirleyici konumunu sürdürüyor. Dünyanın seküler kozmoloji tarafından tanımlanmasıyla birlikte her şey dünyevileşti, insanlık ahlaki dünyalardan uzaklaştırıldı. Bizler, Müslümanlar olarak seküler kültürle gereği gibi hesaplaşmayı başaramadık. Yararcı, bireyci, çıkarcı ideolojilerin terörize edici baskılarını aşamadık.

Medya kültürü

Bugünün dünyasında, neo-liberal küresel egemenlik sisteminin oluşturduğu ve dokunulmazlık kazandırdığı küresel teorik pratik bir çerçeve var. Hepimiz, her şeyi, ancak bu çerçevenin sınırları içerisinde kalmaya özen göstererek ifade edebiliyoruz. Bugünün en büyük kutsalı bireysel başarıdan ibarettir. Hayatın her alanında ortaya çıkar metalaşma, düşünsel ve kültürel mahrumiyete, mahkûmiyete neden oluyor. İnsanlar, bilmek, anlamak, tefekkür etmek, akıl yürütmek yerine sadece seyrediyor. Her şeyin bir gösteriye dönüştürülerek pazarlanması sunulması her şeyi değersizleştiriyor.

Kalıp yargılardan oluşan televizyon ve gazete kültürüne maruz kalmak, düşünsel hiçliğe maruz kalmak şeklinde sonuçlar veriyor. Televizyon ve gazete kültürü kolaycılık, spekülasyon, sansasyon, güncellik, partizanlık ve ideolojik ölçütlerden oluşuyor. Bu kültür ahlaki normların yerine ideolojik normları koyuyor. Ahlaki normlar değersizleştirilince, sağduyuya dayalı akıl yürütmenin yerini, ideolojik/partizan karşıtlıklara dayalı spekülatif akıl yürütmeler alıyor. Hiçbir pragmatizm anlam ve ahlaka asla ihtiyaç duymuyor. Her kavram bir ideolojiye dönüştürülüyor. Toplumsal kaygıların yerini ideolojik kaygılar alınca, toplum, birbirine yabancılaşmış parçalara dönüşüyor. Kitlesel medya piyasası düşünce dünyamız üzerinde, ahlaki dünyamız üzerinde olumsuz etkiler uyandırıyor.

Kendi inançlarımız doğrultusunda kendimizi gerçekleştiremediğimiz için, farkına ve bilincine varamadığımız yapısal çelişkiler üretiyoruz. Yanlış bir sistem içerisinde, doğruları temsil edebileceğimizi sanıyor ve hep yanılıyoruz. Birlikte yaşadığımız çelişkilerimiz konumlarımızı ve tercihlerimizi inandırıcı olmaktan çıkarıyor. Dönüştürücü sorgulamalar yapamıyoruz. Bu nedenle de çıkışsız kalıyoruz. Yapısal zorluklar karşısında yeni fikirler geliştirmek zorunda olduğumuzu düşünmüyoruz.

Muhafazakar kültür

Kitle kültürü, kitle sporları, kitle turizmi yapay hayatlar, yapay ilgiler, yapay dünyalar oluşturuyor. Nitelik üretmek yerine, medyada görünmek daha önemli sayılabiliyor. Gelenekler de çoğu kez, insanları düşünemez/akledemez hale getirebiliyor. Muhafazakar kültür bu yüzden büyük bir bozgunla karşı karşıya bulunuyor.

Genç kuşaklar, sanal dünyalarda yaşadıkları için, gerçek dünyaya nüfuz edemiyor, gerçek dünyanın sorumluluklarına yabancılaşıyor. Nerede ve ne yapıyor olursak olalım, neoliberal gündemin/yaklaşımın sahte kutsalları aracılığıyla yargılanıyor ve aşağılanıyoruz. Etnik-ideolojik-kültürel sınırları aşan insanlık erdemlerinin/bilgeliklerinin yerinde yeller esiyor. Ötekileştirici-dışlayıcı her ideolojik tercih, karşıtına uygulayacağı ahlaksızlığı/barbarlığı ideolojik mülahazalarla meşrulaştırmaya çalışıyor.

Seküler kozmoloji ve neoliberal küresel diktatörlük, tarihten sürgün edilenlerin, tarihe dönüş yolundaki her tür mücadelesini, her tür kötülüğe başvurarak engellemeye çalışıyor. Müslümanlar olarak bizlerin, zihinsel sömürge durumundan bağımsızlaşmak için, amansız engellere karşı sürdürülmesi gereken zorlu bir mücadeleye hazırlanmamız hayati önemi ve önceliği olan bir konudur.

Gösteri dünyası ve eleştiri

Aşırı beklentiler içerisine girmeden, her tür konformizmi, entelektüel/akademik konformizmi aşarak, insanlığın zihnini ve kalbini kazanabilecek yeni bir bilgelik ve bilinç oluşturabiliriz. Sahte, kurmaca, sömürgeci bir evrenselcilik yerine ortak insanlığı temsil eden gerçek bir evrenselcilik dili inşa edebiliriz.

Gösteri dünyası eleştirel bilinci, bakışı yok eder. Entelektüel özgürlük, akademik özgürlük eleştirel sorgulamalarla kazanılabilir. Bilinçli bir yürüyüş, ancak sorgulama süreçleriyle devam edebilir. Bilinçli bir yürüyüş, hiçbir yapısal sorunu örtbas etmeksizin, sorunlarla yüzleşmeye cesaret ederek, engelleri aşabilir. Bilinçli bir yürüyüş, ahlaki bir yürüyüştür. Ahlaki her yürüyüş, çıkarcı/bencil/oportünist tercihlere, şaibeli çıkarlara asla tenezzül etmez, tevessül etmez.

Efsanevileştirilmiş ideolojik kurgular gibi, efsanevileştirilmiş sahte dini kurgular da yalnızca hiçliğin yükselişine hizmet ederler. Kendi çıkarını kutsallaştıran her anlayış/yaklaşım, her hizmet/cemaat vb. yeni bir faşizm biçimi oluşturur.