Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Herkeste bir telaş bir telaş

Ne oluyoruz, nereye gidiyoruz diye, herkes ne olacağını merak ediyor.. Kimi Erdoğan cumhurbaşkanı olursa diye korkuyor, kimi ya Erdoğan’ı yerlerse, Erdoğan’ın başına bir iş gelirse diye!

Okyanuslarda, denizin üstünde kıyamet koparken derinlerde büyük bir sükunet hakimdir..

Göğe bakmaz mısınız, o kadar yıldız hem kendi çevresinde, hem diğer yıldızların çevresinde dönerken ve hızla bir yerlere doğru giderken nasıl oluyor da birbirlerine çarpmazlar!

Telaşa gerek yok. Bizi gören, duyan, bilen, kadir-i mutlak, hüküm sahibi bir Allah var! Hayır da, şer de O’nun iradesi içindedir. Biz sadece rızaya talibiz. Bize hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelenlerde Allah hayır murat etmiş olabilir, biz bilmeyiz Allah bilir..

Ramazan geldi, dostlar.. Bu işleri yeniden düşünmek için bir fırsat olan bir ay!

Ne varlığa sevinelim, ne yokluğa yerinelim.. Şerleri hayra çeviren Allah’a kulluğumuzun farkına varalım..

Bir Ramazan tebriği aldım; diyordu ki, tebrik mesajında o dost; bir belaya uğradığımızda, hemen Allah’a dönüp, o beladan bizi kurtarmasını istiyoruz,  peki o beladan muzdarip nefsimize dönüp desek ki, ey nefsim, sabret, diren, nimetleri hatırla ve şükret ve “Beni gören, duyan, bilen, koruyan, beni yaratan bir Rabbim var” de..

Kainatı yaratan ve yöneten Allah, kara taş üzerindeki kara karıncayı, gece karanlığında görür, duyar ve bilir.. Parmak uçları gibi her insanı ayrı yaratan Allah bizi/bizleri de görmekte, duymakta, bilmektedir..

Haşa, Allah’ın yetmeyen gücüne güç, yetmeyen aklına akıl yetirecek değilsiniz.. Allah’ın bize ihtiyacı yok, dilerse kafirleri bile dinine hizmetkar kılar.. Kadere, rızga ve ecele hükmeden O’dur, O!

Ramazan ayı çok telaşlı geçecek gibi gözüküyor.. Sabırlı olalım.. Saldırılara karşı direncimizi kaybetmeyelim.. Doğu Libya’da da korkulan oldu.. Kaçırılan Türkiye’den giden işçiler var..

Biz “Barış” dedikçe birileri daha çok saldırıyor.. Barış taleplerini bastırmak isteyen şeytani bir güç var! Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığından kaygı duyanlar da yine aynı çevreler.. Erdoğan’ın anayasal yetkilerinin tamamını kullanmasından kaygı duyuyorlar.. Kullanmasa kullanmadığı için eleştirecekler. Hem bunlar değil mi idi, daha dün anayasanın değiştirilmesine karşı çıkanlar.. Dün değişime engel olacak, bugün değişmesine karşı çıktığın maddelerin uygulanmasından korkacaksınız.. Sonuçta gideceği yeri bilmeyen bir kaptana hiçbir rüzgar fayda vermiyor..

Tarihin akış yönünü (Siz buna ‘zamanın ruhu’ da diyebilirsiniz) doğru okuyanlar göreceklerdir ki, gelişmeler yakın planda son derece can sıkıcı gibi gözükse de, doğru yönde ve ileri doğru gelişiyor.. Gelecek günler, geçen günleri aratmayacak sanırım maddi anlamda.. Manevi anlamda ise aklen ve ruhen gelişmemiz gerekiyor ve yaşadığımız süreç, hem bölgesel olarak hem ülke  ölçeğinde son derece açıklayıcı ve öğretici bir süreç diye düşünüyorum..

Hani derler ya “Bir musibet, bin nasihattan daha öğreticidir”.. Pahalı ama anlamlı bir öğrenme süreci yaşıyoruz..

Biz “neden, niçin, nasıl” diye anlamaya çalışırken, “her iş kararınca bir oluş” içindedir.. Sebeblerin peşinden koşmasına koşalım, anlamaya çalışmasına çalışalım da, bir de görünenlerin ötesinde bir dünyanın varlığını ve her şeyin üstünde bir başka iradenin varlığını hiç unutmayalım. “İşi O’na havale edelim” etmesine ama, asıl O’nun bizden istedikleri konusunda sorumluluklarımızı kuşanalım.. Bilelim ki, “Allah cahil ve zalim bir topluluğa hidayet nasib etmeyecek”.. Allah’ın bizden istediği şey konusunda “Sen bilgi ve güç sahibisin, o zaman Sen yap, bizi zora sokma” anlamına gelen bir edep sorunu yaşamayalım, İsrailoğullarının   düştükleri yanlışa düşmeyelim. Hem zaten O’nun rahmeti, yardımı ve bereketi olmasa bizim ne gücümüz var ki!

Ramazan geldi, Kur’an’ı yeniden okumaya başlayalım. Hem orijinal metni, hem de mealini, tek meale bağlı kalmadan. Okuyup bitirdikten ve anladıktan sonra Kur’an-ı Kerim’in son sayfasını açıp, “okudum, anladım, kabul ettim” diye yazıp, adınızı soyadınızı, o günün tarihini ve şehrinizin adını da yazıp imzalayın..

Bu kitap, yaratanın yaratılana vahyettiği yaşama biçimidir.. Allah’la kul arasında bir sözleşmedir..

Tabii mealci olmaktan kurtulmak için, usulü tefsir, kelam, akaid de okumamız gerekiyor. Kur’an-ı Kerimi en iyi anlayan Hz. Muhammed idi, o zaman, yaşayan bir Kur’an olan Peygamberimizin hayatını, yani siyeri de okumamız gerek. O’nun açıkladığı gibi anlamak için kitabı, bir de hadis ve usulü hadis okumamız gerek. Olaylar, vakıalar karşısında Müslümanca bir tavır için fıkıh okumalıyız ve tabii bir de usulü fıkıh.. O da yetmez, bir Peygamberler tarihi, bir de İslam tarihi okumamız gerek. Sonra da yaşadığımız zamana ve mekana şahid olmamız ve sorumluluklarımızı kuşanmamız gerekiyor..

Ramazan ayı bu anlamda bir fırsat olabilir mi?

Selâm ve dua ile..

yeniakit

Bu yazı toplam 883 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar