Haydi Beşşar, bitir artık şu işi!

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Pazar günü Halep Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Suriye lideri Beşşar Esed'le görüştü.

1 saat olarak planlanan görüşme 2 saatten uzun sürdü.

Sonra Hotel Carlton'daki akşam yemeğinde de 1 saat kadar sohbet ettiler.

Belli ki muhabbet koyuydu.

Ankara'ya dönerken uçakta Akşam yazarı Hüsnü Mahalli, Başbakan'a, Esed'le ne konuştuklarını sordu.

Başbakan'ın verdiği cevap başından sonuna kadar Mısır meselesi ile alâkalıydı.

Demek ki koyu muhabbete damgasını vuran mevzu o oldu.

Şöyle dedi Başbakan:

"Sayın Esad'la bölgeledeki gelişmelerle ilgili olarak aynı kanaatleri paylaşıyoruz. Halkın beklentilerine olumlu istikamette bir yaklaşımın olması gerektiğini savunuyorlar. Ve bu yaklaşımı da yaparken, özellikle tarafların üzerinde ittifak ettiği bir yönetimin iş başına gelmesi gerektiği beklentisi aynen Sayın Esad'da da var. Tarafların ittifak etmediği bir yönetimin onlara dayatılması bu süreci selamete çıkartmayacaktır. Üzerinde ittifak ettiğimiz konu malum; bu bir demokratik taleptir. Bir süreçtir. Halk burada şiddete başvurmamıştır, silah kullanmamıştır. Hatta hatta bu intifada hareketi bugüne kadar olanlara göre çok daha yumuşak bir intifada hareketidir. Bu hareketin dalga dalga genişleyerek Mısır'ın geneline yayılması çok önemli. Bu süreç içinde beklenen, süratle bir seçime gidilmesidir. Bu seçime gidilirken bir Anayasa değişikliğinin yapılması, tarafların üzerinde mutabık kalacağı bir değişikliğin yapılması, bir seçim yasasının, bir siyasi partiler kanununun çıkartılması... Bunlar üzerinde de mutabıkız..."

Dikkat!

Başbakan Erdoğan, Suriye Cumhurbaşkanı Esed'in, Mısır'da yönetim muhaliflerini tatmin edecek bir anayasa değişikliği yapılarak seçimlere gidilmesi gerektiğine inandığını söylüyor.

Peki, aynı şeyin Suriye'de de yapılması gerekmiyor mu?

İktidara geldiği 2000 yılında halka radikal reformlar vaat eden, muhaberat teşkilatlarının halk üzerindeki baskılarına son verileceğini müjdeleyen, çok partili demokratik parlamenter sisteme geçileceğini ve çok adaylı cumhurbaşkanı seçimi yapılacağını taahhüt eden Beşşar Esed, bunları ne zaman gerçekleştirecek?

Başbakan Erdoğan, Milliyet yazarı Semih İdiz'in bir sorusu üzerine, bu konu hakkında da konuştu:

"Suriye'nin bu yönde çalışmaları var. Bizim süreci incelemeye almaları çok önemli bir sıçrama tahtasıdır. Sayın Esad, biliyorsunuz, bir mülakatta bu yöndeki olumlu yaklaşımını ortaya koydu (bkz. Beşşar Esed'in Amerikan Wall Street Journal gazetesine verdiği mülakat – HA). Bizim partimizin çalışmasını görmek, incelemek, hatta kendi parti teşkilatlarının da bizim partimizde eğitim alması yönünde talepleri oldu. Bunlar demokratik sürece yönelik bir arzunun ifadesidir. Sistem konusunda da böyle bir yaklaşımlarının olduğu görülüyor..."

Doğru.

Beşşar Esed'in böyle bir yaklaşımının olduğu görülüyor.

Ama bu yaklaşımını kuvveden fiile çıkarmakta şimdiye kadar çok ağır davrandığı da görülüyor.

Tunus ve Mısır'daki devrim hareketlerinin oluşturduğu yeni atmosferde daha süratli ve daha cesaretli hareket etmesini umuyoruz.

Esed, Türkiyeli gazetecilerle bir sohbetinde, reformları bürokrasiyle çatışmaya girmeden yapmaya çalıştığını söylemişti, ama bu mümkün görünmüyor.

Bürokrasi dediği, oligarşik güçler.

Muhaberat yöneticileri, generaller, şu veya bu şekilde torpilli iş adamları...

Bunlar el birliği ile Suriye'nin kanını emiyorlar.

Baas ideolojisi bahane, anlı-şanlı subayların kaçakçılık tezgâhlarına ve dahî batakhane işletmeciliğine kadar varan kirli ticaret şahane!

Aldıkları rüşvetin, haracın da haddi hesabı yok.

Hukuk devleti olsa bunların işleri bozulur, üstelik alayı mahkemeye sevkedilip tutuklanır.

Reformlara direncin temelinde Baas ideolojisi filan değil yolsuzluk ve hırsızlık yatıyor.

Oligarşik güçler gayri meşru işlerini ve servetlerini koruma derdindeler.

Beşşar Esed onlarla çatışmayı göze alamıyorsa, bari onlara cazip bir anlaşma teklif etsin.

Nureddin Mahmud Zengi bir kaleyi kuşattığı zaman o kalenin yöneticilerine şöyle dermiş: "Bu işi kan dökmeden halledelim. Altınlarınızı alıp kaleyi terk edin. Dilediğiniz yere gidebilirsiniz. Size ve servetinize dokunmayacağıma, üstelik yol güvenliğinizi sağlayacağıma söz veriyorum."

Esed de o zevata şöyle diyebilir: "Sizinle çatışmaya girmeye hazırım, ben girmesem de halk eninde sonunda girecek; ama isterseniz bu işi tatlıya bağlayabiliriz. Devlet işlerinden elinizi-eteğinizi behemehal çekmeyi kabul ederseniz, bugüne kadar edinmiş olduğunuz gayri meşru servetlere dokunulmayacak ve hakkınızda dava açılmayacak."

Devrimin kansız bir şekilde gerçekleşmesi için böyle bir çözüm formülünü halk da –bağrına taş basarak- kabul edecektir.

Bir de mezhep meselesi var tabii; Esed ailesinin de mensup olduğu Nusayrilerin ayrıcalıklı konumları, Sünni çoğunluğun 40 yıldır içinde biriktirdiği öfke...

Babasının cenazesinde hoca olarak Ehl-i Sünnet geleneğinin çağımızdaki en önemli temsilcilerinden Ramazan El Buti'yi tayin eden Beşşar Esed, bu tercihiyle, Sünni-Nusayri düşmanlığını sona erdirme iradesini ortaya koymuştu.

O iradeyi mütemadiyen ortaya koymalı.

Karşılıklı kini, karşılıklı husumeti, karşılıklı korkuyu, karşılıklı güvensizliği ortadan kaldırmaya dönük açılımlar yapmalı.

"Hama açılımı" mesela...

Hama-Humus olaylarında öldürülen masum insanlar için devlet adına özür dileyerek Sünnilerin gönüllerini alabilir ve İhvan-ı Müslimin'in "O süreçte biz de hatalar yaptık ve bunları telafi etmeye hazırız" demesini sağlayarak Nusayrilerin kaygılarını giderebilir.

Suriye İhvanı yıllardır uzlaşma sinyalleri gönderiyor, ama Beşşar Esed bu sinyallere layıkıyla mukabele etmiyor.

Etsin artık.

 

YENİŞAFAK

Bu yazı toplam 2063 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar