Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Hayat eve sığmaz

Hayır hayır. Hayat eve sığmıyor. Hele bizim sağlığımızla ilgili bilgilerin uluslararası network’te paylaşılması çok can sıkıcı. Daha da kötüsü bunun önce bileklikli Chip ve ardından deri altına yerleştirilecek Chip’le ilişkilendirilecek olması bir felaket. Def-i mazarrat celbi menafiden evladır, bu arada. Bu “dijital diktatörlük”, “dijital faşizm” ve “dijital köleliğin” ilk basamağı. “Maske takılacak.. Tak!” Adeta OHAL ilan edildi. “Sokağa çıkmak yasak”.  Sıkıyönetim bildirisi gibi talimatlar arkası arkasına geliyor. Zorunlu maske, zorunlu sokağa çıkma yasağı, zorunlu toplantı ve gösteri yasağı, zorunlu HES kodu, derken, zorunlu aşı, zorunlu Chip! Bu gidiş nereye! “Dünya sağlık örgütünün bir sağlık pasaportu” senaryosu olduğunu çok önceden yazdım. Cüneyd Zapsu bir yıldır, Hariri’nin sözünü ettiği Chip’li kolyenin haberini vereli bir yıl oldu.. “Bunu bileklik şeklinde sunacaklar önce” diye yazdım. Bu arada Kangal ve yarış atları için deri altı Chip uygulaması da başladı. Tam böyle bir zamanda HES kodu çıktı, ardından Chip’li bileklik uygulaması. Bakanlık çevresinden aldığım bilgilere göre, HES kodu ve bileklik bakanlık açısından salgını takip için geliştirilmiş. Yerli bir yazılım kullanılıyor ve Vatandaşlık No’sunun bu şekilde yaygın olarak kullanılmasının önüne geçmek için düşünülmüş. Bürokratlar sistemin güvenilir olduğunu ve tamamen yerli yazılımlar kullanıldığını söylüyorlar. Onların iyi niyeti ya da umudunu anlıyorum ama benim de korkularım var. Bu proje yokken olacakları yazmam kahin olduğum anlamına gelmiyor(!). Benzer projeler başka ülkelerde de eşzamanlı uygulamaya kondu. Bakanlık çevresindekiler, eldeki verilerin kesinlikle başka kurumlar ve DSÖ ile paylaşılmadığını söylüyorlar. Umarım yarın bir başka protokolle global network’e eklemlenmezler. 

Ne 5G konusundaki kaygılarımızı anlatabiliyoruz, ne maske konusundaki kaygılarımızı. 5G Chip’lenen insanları “akıllı şehirler”de her noktada izleyecekler. 5G’nin kapsama alanı dışında Humanoidler için Starlinkler devreye girecek. Bunlar birbirlerini tamamlayan projeler. “Nesneler arası iletişim” dedikleri böyle bir şey. Robot, insan ve hayvan birbirine bağlanacak. Starlink, Chip, Neuralink ve yapay zeka, Blockchain’e birbirini tamamlayan sistemler. 

Bu maske dedikleri şey hastalığı yayıyor ve daha ölümcül hale getiriyor. Önce bu maskeler teknik açıdan yetersiz. Kullanıcılar kurallarına uygun kullanmıyorlar, kullanamazlar da. Maske profesyoneller için. Hastaysa evden çıkmasın. Maske kullanan daha az oksijen alır, daha çok karbondioksit alır ve mikrob maskede yoğunlaşır. Kullanılmış mikroplu maske “biyolojik atık” kategorisinde imha edilmesi gerek, elde, cepte, kolda taşınıyor. Çöpe atılıyor. Faydadan çok zararı var. Bakın eve hapsettiğiniz çocuklar ve yaşlıları ölüme mahkûm ediyorsunuz. Bu insanların sağlıklarını korumak ve gelişimlerini sağlıklı bir şekilde sürdürmeleri için daha fazla oksijene ihtiyaçları var ve daha fazla harekete. Yaşlılarda ölüm, çocuklarda gelişim bozukluğu, orta yaşlı insanlarda intihar eğilimi artacak. Birçok çalışan ve esnaf zor durumda. Korku, kaygı, belirsizlik ve çaresizlik bu insanların sinir sistemini altüst etmiş durumda. Psikotrop ilaçlara talebin arttığını gözlemlemiyor musunuz? Bugün karşı karşıya olduğumuz asıl hastalık Corona değil, “korku pandemisi”.. Senaryoya göre, ölüm korkusunu gösterip, onları kısırlaştırıcı, DNA yapısını dönüştürücü bir aşıya razı etmek istiyorlar. Yani aşı dedikleri şey CoVID’den daha tehlikeli olabilir.

Bakın çocuklar evde bilgisayar bağımlısı oldu. Evlerde kavga var. Zaten İstanbul sözleşmesi sonrası boşanmalar çığ gibi büyümüştü, şimdi durum daha da vahim..

İnsanları serbest bırakın. Hastalar evde kalsın. İyileşmeye başlayınca onlar da katılsınlar hayata. “Kontrollü bir sürü bağışıklığı” daha sağlıklı bir çözüm olacak. Bu insanlar korku ve ekonomik sıkıntı ile zaten psikolojik olarak bitik. Her akşam borsa rakamları gibi ölüm istatistiği veriliyor. Her yerde maskeli insanlar. Her yerde uyarı panoları, her yerde sorgulama, her yerde uyarı.

İnsanlar öksürmeye, hapşurmaya korkar oldular. Her nezle ve grib sanki korona, her korona sanki ölecek. Yapmayın, etmeyin Allah aşkına. Yılda bir iki defa gribe yakalanmak normal. Öksürmek ve hapşurmak da öyle. Üst solunum yolları kendini temizler, dengeler.

Türkiye geri dönüşü çok zor ve pahalıya gelecek bir çıkmaz sokağa doğru sürükleniyor. NFK’nın dediği gibi; “Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak! / Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak: Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden, / Çatırtılar geliyor karanlık kubbemizden, / Siyaset kavas, ilim köle, sanat ihtilac; / Serbest, verem ve sıtma; mahpus, gümrükte ilaç”… “Ah! küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap”… Bakın CoVID artık bir daha yok olmayacak. Vücudumuz onunla savaşmayı öğrenecek. H1N1 nasıl var ve artık etkili değilse, bununla da baş edeceğiz. O mutasyona uğrayacak biz onun zararlarından korunmayı öğreneceğiz. Bunun aşısı da olmaz, ilacı da. Bağışıklı sistemimizi güçlendireceğiz. Bu CoVID dediğiniz şey 3 ayrı mikrobun DNA’sından parçalar taşıyor ve RF, Mikro dalga maruzatı ile mutasyona uğramış yeni bir mikrop. İnsan eli ile sentezlendiği ayrıca bir GENOM! Yani biyolojik bir ajan. Aşı ile aynı zamanda insan geninin de mutasyonu için bu daha bir başlangıç

Biz yargısız bir infazla evlere mahkûm edilirken sokakta birileri çok tehlikeli planlar yapıyorlar. Bill Gates, Elon Musk’un itirafları ortaya yerde dururken, birileri hâlâ gözleri var görmüyor, kulakları var duymuyor, kalpleri var hissetmiyor.  Görmek istemeyenden daha kör, duymak istemeyenden daha sağır kim olabilir ki!  İnanıyorum ki, karanlığın en koyu anı aydınlığa en yakın olduğu zamandır. Akıl, erdem ve vicdan sahibi insanlar gün gelecek vijdanlarının sesini dinleyecekler.

Tamam isteyen aşı da olsun, Chip de taktırsın, evden de çıkmasın. Biz de başkalarını riske sokmayacak şekilde hareket edelim. Kimse kimseye bir şey dayatmasın. Gün gelecek tartışıp durduğumuz şeylerin gerçeği bize gösterilecek. Herkes tercihinin karşılığını görecek. 

Kimse kimsenin İlahı ve Rabbi değildir. Biz kimsenin İlahı ve Rabbi olmadığımız gibi, kimse de bizim İlahımız ve Rabbimiz değildir. 

Ve bizler çocuk da değiliz. Teb’a ve Reaya da değiliz. Kaderimiz, rızgımız ve ecelimiz değişmeyecek. Sonuçta imtihan oluyoruz. Elbette bir gün herkesin yaptığının, yapması gerekirken yapmadığının, söylediğinin ve söylemesi gerekirken söylemediğinin hesabını vereceği bir gün var. 

Selâm ve dua ile.

Bu yazı toplam 905 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar