Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Hatalarda ısrarın analizi

Bir hatayı bir kere yapar, sonra yanlışlığını görüp düzeltirseniz, bu sizi makul, erdemli yapar.

Ama bir hatayı defalarca yapar, uyarılmanıza rağmen tekrar ederseniz en azından o konuyu bilmediğinize hükmedilir.

Sonra, yanlışta ısrar etmenizin sebepleri araştırılır.

Bilmemekten öte, çünkü uyarıldınız, doğrular söylendi, danıştığınız insanlar tarafından yanıltıldığınız düşünülür.

İnsanın danıştığı insanlar tarafından sürekli yanıltılıyor olması, öncelikle o insanları yanlış seçtiği kanaatine yol açar.

Danıştığınız insanlar doğruyu söylediğinde, onlara itibar etmiyorsanız bu da sizin içinizde yanlışları doğru gösteren başka formatlar olduğu düşüncesine sebep olur.

Bir işi yapmak üzere görev verdiğiniz insanlar doğruyu yaptıklarında onları görevden alıyorsanız, her görevden alış memlekete bedeller ödetiyorsa ve neden görevden aldığınıza dair hiçbir açıklama yapmıyorsanız, olay sadece “Bana güvenin gerisini merak etmeyin” niteliğine bürünür ve her hatada bu güven sarsılır.

Hatalı kararlar, savunduğunuz bir görüşten kaynaklanıyorsa ya o görüşün hayat tarafından sınandığı ve yanlışlandığı düşünülür ya da sizin o görüşü yerinde ve zamanında devreye sokmadığınız, birbiriyle bağlantılı meseleleri yeterince analiz edemediğiniz kanaati oluşur.

Hatalara gerekçe yaptığınız görüş bir inanç alanını ilgilendiriyorsa, sizin hatanızın bedelini o inanç alanına ödetmiş olursunuz.

Konumunuz ülke için “tek belirleyici” konumu ve tekrar eden hatalarınız her seferinde ülkeye ciddi maliyetler ödetiyorsa, bunu neden görmediğiniz sorgulanır. Benzeri maliyetler kendi kişisel hesabınızda gerçekleşse aynı hataları tekrar edip etmeyeceğiniz sorulur. En azından ailenizin size şaşkın şaşkın bakacağı, sizi uyaracağı, olmadı itiraz edeceği söz konusu olur.

Dost acı söyler” diye bir özlü sözümüz var. Yani dost sizi yanlışa sürüklemez, uçuruma gidiyorsanız uyarır, birilerini uçuruma doğru götürüyorsanız mani olur vs. Sizin kaybetmenize de, sizin birilerine bedel ödetiyor hale gelip yanlış insan haline gelmenize de gönlü razı olmaz. Sizi hatalarınıza rağmen destekleyenlere bakmanız gerekir. Acaba “tamam şimdi yanlış yapıldı ama yakında düzeltilir” diye mi bakıyorlar? Acaba “sizin bu yanlıştan dönmeyeceğinizi çünkü yanlışı ilke diye düşündüğünüz bir sebeple yaptığınızı görüp, uyarıp kötü olmaktansa yanında görünüp onun gücünden istifade edelim” diye mi düşünüyorlar? Acaba daha kötü bir niyetle “kendi ideolojik hesapları ya da başka bağlantıları sebebiyle” hatalarınızı sizin bir şekilde düşmenizin gerekçesi haline getirmeyi mi planlıyorlar?

Hataların, sadakat gereği veya daha derin manevi sorumlulukla sizi her şeye rağmen destekleyen kitleler için de bir kalite değerlendirmesine dönüştüğü dikkate alınırsa, o insanları körü körüne destek konumuna düşürmesi tehlikesine ne demek gerekir?

Özgüven, tek belirleyicilik ve bunlarla bağlantılı ruh durumu, acı söyleyen dostları düşman bellemeye yol açabilir. Dolayısıyla bir süre sonra dostlar konuşmamaya başlar, hala konuşuyorsa yakınlardan uzaklaştırılır, bu sürecin sonucu “boşluktan elbise dokuyan” yanlış, çıkarcı, göz boyayıcı, şarlatan danışmanlarla baş başa kalmaktır. Bunlar insana görünmez, ya da sadece süper akıllıların gördüğü kumaştan muhteşem elbiseler diker ve çırılçıplak şehrin sokaklarına çıkarır. Ta ki, bir çocuk “Aaaa, kral çıplak” deyinceye kadar. Dünyada “kral çıplak” diyecek, ya da düşüşünüzü kahkaha atarak kutlayacak dünya kadar insan - odak bulunur.

Bir şekilde büyülenmeyen, öz saygısını kaybetmeyen, kendisinin şahsında ülkesinin ve değerlerinin yıpranmasından kaygı duyan insan, bu sürecin bir yerinde uyanması gerekir. Mesela saygı aşınmasının farkına varması gerekir. Ülkede oluşturduğu otorite sebebiyle yeterince eleştirilemiyor olsa bile, insanların -en sadık insanların- sokaklarda, yapılanları şaşkın gözlerle izler hale gelmesini görmesi gerekir.

Bir dönem en yüksek görevleri üstlenen insanların bugün neden çok uzaklarda durduğunu, yakından söyleyemez hale geldiklerini, neden oralarda seslendirdiklerini düşünmesi gerekir. Belki de dostluğun bir merhalesi de budur. Bazen suskunluk bile anlamlıdır. Hatanızın söylenmesinden rahatsız olduğunuzu hissedenler susuyorsa o suskunluğu anlamanız gerekir. Yakınınızda konuşma imkanını kaybedenler uzaktan konuşuyorsa onlara kalbinizi kapatıp düşmanlaştırmamanız gerekir.

Otoritenin insanlara yanlış yaptırabileceği ihtimaline bakmak gerekir zaman zaman.

Belki de her şeyi bilmiyorsunuzdur. Belki de bazı şeyleri yanlış biliyorsunuzdur. Belki de bu kadar iktidar fazladır. İktidarın sınırlanmasını kendiniz istemelisiniz belki de. Hani bir ara “ortak akıl” diye bir şey vardı, onu hatırlamak gerekir belki de.

Görevlendirilen insanların ömrü çok kısa sürüyorsa, insanlar, görevlendirenin tercihlerinde sorun olduğunu düşünecektir, vesselam.

Bu yazı toplam 759 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar