Hani “Dinî Cemaat” değildiniz... Bu “din istismarı” niye?

Neredeyse “Yontma Taş Devri”nde yaşadığımızı düşüneceğim... Zira, “yontmacılık”ta o kadar mesafe katedilmiş ki, her şeyi yontuyorlar...

Elbette “kendilerine” yontuyorlar.

Ellerine bir “testere” alıp; “Bir sana, bir bana” diyecekleri yerde, bir “keser” alıp, “hep bana, hep bana” diyorlar...

Evet, hep “kendilerine” yontuyorlar!..

Tarihe “22 Temmuz Operasyonu” ya da “Paralel’e Operasyon” olarak geçecek Salı günkü operasyonu da “kendilerine” yonttular, yontmaya çalışıyorlar!..

Bunu yaparken de; hem “din istismarı” yapıyorlar, hem “merhamet istismarı!”

Neymiş; “Sahur vakti operasyon yapılmış”mış!..

Tamam da;

Bu operasyonlar, bildik bileli hep “gece yarıları” ve de “şafak vakti” yapılmadı mı?.. insanlar, “gece yarıları” yataklarından kaldırılıp, “elbiselerini giymeye” fırsat verilmeden “pijamalarıyla” gözaltına alınmadı mı?..

Peki, o operasyonları yapan “polis”ler içinde; bugünkü “Emniyet amir ve müdürleri” yok muydu?..

Dün, onlar yaptı “gece yarısı” operasyonlarını, bugün de onlara yapıldı!..

Yani, anormal bir durum yok!..

Kaldı ki;

“Anayasa ve yasalarda, şu saatte operasyon yapılır” diye bir kaide, kural, madde yok!..

Dolayısıyla;

Daha önceki “gece yarısı operasyonları”na seslerini çıkarmayanların ve hatta “alkışlayanlar”ın, bugün şikâyete hakları yoktur!..

“Çifte standart”ın alemi yok!..

“Tutarlı, dürüst ve omurgalı” isen, o zaman da karşı çıkacaktın!..

Ya da, bugün “sahur vakti” filan deyip de zırlamayacaksın!..

Kalıbımı basarım ki;

Bu operasyon “sahur vakti” değil de “iftar vakti” yapılsaydı, diyeceklerdi ki; “Vah zavallılar!.. iftarlarını açamadan gözaltına alındılar!”

Ya da;

“Öğle vakti” yapılsaydı; “Bu ne vicdansızlık!.. Daha öğle namazlarını kılmadan, yaka-paça götürüldüler!”

“Yatsı vakti” götürülselerdi, herhalde şöyle derlerdi: “Tam teravihe gideceklerdi ki, gözaltına alındılar!”

ASIL SORU ŞU: NEDEN?

Demem o ki;

Her vakte bir “kulp” uydurulur!

Mesele “istismar” olduğuna göre, bunun sonu gelmez!..

Bırakalım “maval okumaları” da; “işin özüne” bakalım!..

Söyle arkadaş;

Bu adamlar “Başbakan” başta olmak üzere, “MiT Müsteşarı”nı, “Dışişleri’ndeki gizli toplantı”yı dinlemediler mi?.. “Tevhid Selâm Örgütü” adlı “hayalî bir örgüt” ihdas edip, bu “bahane” ile “bürokrat”ları, “işadamları”nı, “STK temsilcileri”ni, “gazeteci”leri, “sanatçı”ları dinlemediler mi?..

Sorulması gereken asıl soru şu:

“Niye dinlediler?.

Amaçları neydi?..

Bu dinleme kayıtlarını kendilerine mi sakladılar, başka istihbarat örgütlerine servis mi ettiler?”

Evet, bugün sorulması gereken soru, özetle budur!.. Yok “sahur vakti”ymiş, yok “iftar veya teravih vakti”ymiş, bunlar günün konusu değildir!..

Günün konusu ve günün sorusu şu:

“Niye dinlediler,

Nerelere servis ettiler?”

Bu soruya cevap aldıktan sonra, “sahur”u da konuşuruz, “iftar”ı da!..

Ama önce;

fiu “cenaze”yi kaldıralım!..

YA DUBAi TATiLi?

fiunu da diyorlar:

“Reza’lar dışarıda,

Onu yakalayanlar içeride!”

Görüyorsunuz;

Yine “keser” mantığı!..

“Hep bana, hep bana!

Kendilerine yontsunlar da, nasıl bir “mantık fukaralığı” içinde bulunduklarını da görsünler!..

Hayır, “Reza Zerrab”tan hareketle; “Mahkûm oluncaya kadar, her sanık suçsuzdur” temel hukuk mantığını gündeme getirecek değilim... Ama, burada Reza’yı, peşinen “suçlu” ilân ettiklerini de görmek gerekir!..

Ne dersiniz;

Aynı “mantık”tan hareketle; şimdi biz de; “Zekeriya Öz’ün Dubai tatili”ni mi gündeme getirelim?..

Ne yani;

Reza Zerrab’ın Ege’de yaptığı tatil “haram”dır da, Zekeriya Öz’ün Dubai’de yaptığı tatil “helâl” midir?..

Gelin, onu konuşalım!..

Farz edelim ki; Reza Zerrab “hırsız”dır, “yolsuzluk” yapmış, “rüşvet” vermiş ve sonunda, bu paralarla “Ege’de Mavi Tur”a çıkmıştır!..

O halde “tu kaka!”

Tamam da;

“Zekeriya Öz’ün Dubai Tatili”ni hiç mi sorgulamayacağız?.. Onun hesabını hiç mi sormayacağız?..

Demeyecek miyiz;

“Bu savcı maaşıyla Dubai’de nasıl tatil yaptın?.. Değirmenin suyu nereden geliyor?.. Nereden buldun bu kadar parayı?..”

Neymiş;

“Reza Zerrab dışarıda, onu yakalayanlar içeride” imiş!..

Yine “aynı mantık”tan hareketle sormak gerekmez mi;

“Zekeriya Öz niye dışarıda?”

Onu niye görmüyorsunuz?..

Bu mu dindarlık?..

BUNLAR HELÂL Mi?

“Bir polisin ve annesinin ifadesi”ni kocaman fotoğraflarla vermişler:

“Haram lokma yemedik!”

Annesi de diyesiymiş ki;

“Canını sıkma oğlum,

Hırsızlar utansın!”

Ben, Zaman gazetesinin önceki günkü 1. sayfasından kocaman fotoğraflarla verdiği bu haber üzerine hiçbir yorum yapmayacak, benim duygularımı da dillendiren yazarımız Mehtap Yılmaz’ın dünkü yazısından bir bölüm aktaracağım!..

“Haram lokma yemedik” diyenlere şu soruları sormuş Mehtap Yılmaz;

l “Fetullah Gülen’in emekli maaşı dahi yok! Pensilvanya’daki malikânede nasıl yaşıyor peki?.. Ananasları neyle dağıtıyor, babasının kesesinden mi?.. Gülen’in himmet paralarından yüzde alması helal mi?

l Söyleyin bakalım; Amerika’da kim besliyor sizi? 

l Kursağınızdaki paralar helal mi?

l Müslümanların himmetleriyle Bankasya’yı kurmak helal mi?

l Müslüman kesesinden israil’e bağış yapmak helal mi?

l Kurban paralarıyla kilise restore etmek helal mi?

l Sınav sorularını çalmak helal mi?.. Çalıntı sorularla sınav kazanmak helal mi?.. Hırsızlık malı soruları, maaştan haraç alma karşılığıyla dağıtmak helal mi?

l Devletten maaş alıp, Pensilvanya’nın militanı olarak casusluk yapmak helal mi?

l Zekeriya Öz gibi savcıların, işadamlarının kesesinden Dubai tatili yapması helal mi?

l Çok gizli devlet sırlarını, CIA’ya, MOSSAD’a, ingiliz istihbaratına sızdırmak helal mi?

l Müslümanların hayır paralarıyla kurulan Zaman’ı, Gezi operasyonunun borazanı olarak kullanmak helal mi?

l Savcılarınızın lojman yolsuzluğu yapması helal mi?

l Devlet üniversitelerinin cebinden, cemaat üniversitelerine para sızdırmak helal mi?

l Müslüman sermayesiyle kurulan Zaman’da Peygambere hakaret eden yazarın, Today’s Zaman’a terfi ettirilmesi helal mi?

l Örgütün, beş para etmez adamlarını, şantaj-montaj-intihal yöntemleriyle kariyer sahibi etmesi helal mi?

Fetullah Gülen’in, fiemsettin Günaltay’ın kitabından intihal yapması helal mi?”

Hadi, Mehtap Yılmaz’ın sorularına cevap verin: “Bütün bunlar helâl mi?”

Neymiş;

“Haram lokma yememiş!”

Söyle bakalım;

“O makamlara, bileğinin hakkıyla mı geldin?.. Yazılı sınavları nasıl geçtin, mülakatları nasıl geçtin?.. O soruları, hangi Abi verdi sana, diğer adayların hakkını nasıl gaspettin?

Başkalarının hakkını çiğneye çiğneye bir makama gelmek helâl mi?”

HANi BAĞINIZ YOKTU?

Hepsi bir yana da;

Zaman gazetesi, bu polislere niye “sahip çıkıyor”, anlayamadım.

Daha önce diyorlardı ki;

“Bu polislerin, bu savcıların, bu hakimlerin Cemaat’le ne ilgisi var ki, herkes Cemaat’e yükleniyor?.. Bir ilgileri, alâkaları varsa, ispat edin!”

ispata gerek var mı?..

işte “belge” ortada!..

Daha önce “gözaltına alınanlar ve tutuklananlar” için diyorlardı ki;

“Madem suçsuzlar, o halde bırakın da yargılansınlar ve aklansınlar!”

fiimdi, biz de diyoruz ki;

“Gözaltına alınan bu polisler madem ki suçsuzdur, o halde bırakın da yargılansınlar ve aklansınlar!”

Ama, ne yapıyorlar;

“Hem sahipleniyorlar,

Hem savunuyorlar!”

Farkında değiller ki;

Bu “feryat-figan” ile hem “Cemaat’le bağlantılarını kabul etmiş oluyorlar” hem de “gözaltı” kararını veren hakime “çamur” atıp, daha önceki hakimlerin “kendilerinden” olduğunu itiraf ediyorlar!..

Polislerin “kahramanlık”larını saymaya kalkarken, “sirkat”lerini ifşa ettiklerinin farkında değiller!..

Daha sayalım mı?..

KELEPÇE OLAYI

Son bir not:

Soruyorlar: “Polislerin bileklerine niye kelepçe takıldı?”

Yeni yeni öğreniyoruz ki;

“Zanlı polisler”in bileklerine “kelepçe” takan, Emniyetçiler değildir... “Kelepçe takılmasını isteyen kendileri”dir!..

Evet evet kendileri!..

“Kelepçe” takılmalı ki, “şov” yapabilsinler, millete “hava” basabilsinler!..

Amaçlarına ulaştılar!..

“Artistlik” yaptılar!..

Hasılı kelâm, her şeyi yaptılar,

“istismarın şahını” yaptılar!..

Dini bile istismar ettiler!

Hem de;

“Dini bir cemaat değiliz” diye diye!..

*********************************************************************

Çatı’nın altında Komünist var, Sosyalist var, Devrimci var ama Ülkücü yok!

Bağımsız Ülkücüler Platformu önceki gün bir deklarasyon yayınlayıp demişler ki;

“Başbakan Erdoğan’ın yerli ve milli olduğunu biliyoruz... Yine 12 yıllık iktidarları döneminde ülkemize kazandırdığı sayısız eserlerden dolayı takdir ediyoruz. Cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda daha büyük hizmetlerde bulunacağına inandığımız için 10 Ağustos 2014 günü yapılacak seçimlerde Bağımsız Ülkücüler olarak bizler Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleyeceğimizi kamuoyuna ilan ediyoruz.”

Gerçek de bu değil mi?.. Tayyip Erdoğan, “yerli”dir, “millî”dir, “bu ülkenin toprağı” kokar... Ekmeleddin İhsanoğlu ise “yabancı”dır ve “losyon” kokar!..

Tayyip Erdoğan’ı “Bağımsız Ülkücüler” desteklerken, Ekmeleddin İhsanoğlu’nu destekleyen “tabela partileri”nin sayısı 11’e çıkmış, iyi mi?.. 

İki de CHP ve MHP, etti 13...

Peki bu 13 parti arasında kimler var?.. 

Sosyalist İşçi Partisi var, Komünist Parti var, Devrimci Halk Partisi var!.. 

Hadi CHP neyse de; MHP ve BBP bu “komünist” ve “sosyalist”leri nasıl hazmetti, anlayamadım.

Galiba dünya tersine döndü!..

yeniakit

Bu yazı toplam 814 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar