Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Hak mücadelesinde yöntem sorunu!

Bakıyorum da Twitter de sesini duyurmaya çalışan bir sürü grub var..

Öğretmenler, geçici işçiler, polisler..

Kimi kadro istiyor, kimi yaş sınırından şikayetçi.

"Hak" dedikleri şey, "bizi söz verildi" gibi bir şey..

Kim, ne için, nasıl verdi bu sözü..

Verilen söz doğru değilse de, yetkisi yoksa da, hukuka uymuyorsa da biri söz verdiği diye o şey olmalı mı?

Tamam birileri insanları kandırmak için bir şey söyledi ise bu onun sorunu.
 
Öte yandan mahkeme kadıya mülk değil ki? Mesela polisler için yaş sınırı sorunu.
 
"Bu böyle olmalı" niçin. Biz mağdur ediliyoruz. Bunun bilimsel bir gerekliliği var mı, ulusal bir yararı ya da..

Aynı durumda olan diğer meslek toplulukları olaya nasıl bakıyor..

Kimse bunu sorgulamıyor. Belki itfaiyeciler açısından da benzer bir durum vardır. Belki güç birliği yapmanız gerekir.. Karşı argümanları da dinlemek gerek..

İktidarın kaynakları uygun mu, öncelikler açısından doğru olan bu talebin hemen yerine getirilmesi mi? Sorun çözülene kadar nasıl bir ara çözüm getirilebilir.. Öğretmenler atama bekliyor. Hemşireler de bekliyor, geçici işçiler de..

Bunlar arasında öncelik ne olmalı, oran ne olmalı, bunu neye göre belirlemeliyiz. Gücü yeten yetene mi. Daha çok ses çıkaranın dediği mi olmalı. Suimissal misal olmamalı mesela..

Ona verildi ben de isterim denmemeli.. Yanlışsa, o yanlışa ortak olmamalı.. Bunların hiçbiri hukuk ya da demokrasi açısından bir yöntem değil.. Sadece şikayet etmek ve istemek çözüm değil.. Bu üslub demokrasiyi demogojiye dönüştürür..

Efradına cami, ağyarına mani bir proje ile ortaya çıkmak, bunu bilimsel bir tabana oturtma, daha sonra da olayı bir hukuk çerçevesine oturtmak gerekir.. STK ve meslek örgütlerinin, sendikaların bunu çok yönlü tartışması, ondan sonra da adım adım hedefe gitmek üzere bir yol yöntem belirlenmesi gerekir..

"Biz şuyuz, haklıyız, hakkımızı söke söke alarız" iyi, kimden ne alıyorsanız.

Bu işler kulağa hoş gelse de, kamu mülkünün yağmalanmasından başka bir sonucu olmaz bu işlerin.. Şiddet, meydan okuma, hakaret, tehdit.. Bunlar kimden gelirse gelsin kötü şeyler.. Önce birbirimizi dinlemek, sonra da anlatanları anlayıp, onlar üzerinde düşünmemiz gerekir..

Bu konudaki tartışmalar sağırlar diyaloğuna dönüşürse akıllarda sadece popülist, içi boş sloganlar kalır. Siz kardeşinizin derdini öncelerseniz, Allah sizin derdinizin dermanını size ikram edecektir. Toplumda birbirine taban tabana zıt talepler olabilir..

Kimsenin kimseyi susturma, tehdit etme, ihanetle suçlama hakkı yok..

Sonunda toplumsal bir hakemlikle çözeceksek sorunu, paylaşacaksak kaynakları, birbirimizi dinlememiz bunun ilk şartı.. Benim bir başkasına uzaklığım, o kişinin bana uzaklığına eşittir.. Aramızı kim nasıl bulacak. Bunun bir yolu siyaset, bir yolu da hukuktur..

Sonuçta bu işler milletin hakemliğinde çözülecekse sabırlı olmamız ve yüzümüzü millet dönmemiz gerek.. Birilerinin iktidarı teslim alarak kendi taleplerini hayata geçirmesi sorun çözme yöntemi değil, sorunun kaynağıdır.

Bugün kazanıyor gibi olsanız da, yarın bir başka grub gelir, aynı yöntemle başka sonuçlara ulaşır, sonra o iktidar gider, başkası gelir, kazandığınızı sandığınız şeyleri kaybedersiniz. Gün gelir siyasete güven kalmaz, işte o zaman kazanan kimse olmayacağı için hepiniz yoksulluğu ve acıları paylaşmaya başlarsınız..

Tamam, şu kadar köy yolu hâlâ asfaltlanmamış.. Kiminde elektrik ve su yok ya da yetersiz.. Peki öncelik ne olmalı.

Ya da kıt kaynaklarımıza göre, mesela bu sene varsayalım 100 km yol yapacağız, bunu nereye yapmamız gerek. Herkes bana derse hiçbiri olmaz.. En çok zaruret, en düşük maliyetle, en fazla hizmet nerede üretilecekse orada olması gerek..

Öğretmenler önceliği polislere verelim diyebilir mi ya da polisler öncelik sağlıkçılarda olsun ya da şu kaynaklar şu şekilde paylaştırılsın diyebilecekler mi? Ben işte o zaman bu insanların gerçekten hak arama çabası içinde olduklarını düşüneceğim. Her kesimde her zaman dürüst insanlar vardır. Huzursuz tipler vardır.. Egsantrik adamlar vardır..

Hak aramadıklarını söyleseler de, aslında dertleri hak değil çıkardır bazılarının. Kimileri meslek milliyetçisidir mesela. Mikro faşizm de diyebilirsiniz buna.. Toplumun farklı kesimleri, diğerlerine karşı iktidarın rantını kendi kesimlerine kazandırma savaşına girmişlerse işte asıl felaket orada ortaya çıkar..

Unutmamak gerekir ki, cehennemin yolları iyi niyet taşları ile döşelidir.. Biz hakkı, adaleti, barışı ve özgürlüğü arayalım. Sonuçta bu işlere karar veren biri var.

Kimsenin bu yanlışa düşmemesi gerekir.

Selâm ve dua ile..
 
akit

Bu yazı toplam 1246 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar