Hacı Ahmed Hoca'mıza veda

Sene 1980. Babamgil, Okay abimle beni Almanya’dan getirip Develi İmam-Hatip Lisesi’ne yazdırdılar.

Orada iki sene yatılı okuduk.

Kimliğimizi büyük ölçüde orada edindik.

Fethi Güngör, İhsan Sancak, Adnan Tok gibi güzel abilerimiz vardı orada.

O abilerimizin abisi, Mustafa İslamoğlu abi vardı.

Ethem Paksoy, Hasan Ali Kasır, Musa Kavgacı, Mustafa Ağca gibi güzel öğretmenlerimiz vardı.

Muharrem Köseoğlu, Fatih Okumuş, Şuayip ve Mevlit Sancak, Ömer Bektaş, Ramazan Barman, Ahmet Demirer gibi güzel dostlarımız vardı.

12 Eylül Cuntasının baskı rejimiyle inatlaşırcasına toplanıp ‘irticai’ muhabbetlerde bulunduğumuz Hira Kitabevi’miz vardı.

Takkemizi, tespihimizi, esansımızı aldığımız Hicret Kitabevi’miz vardı.

Elimize ikibuçuk lira tutuşturup “Bununla Hacca gidip gel, üstünü bana geri getir” diyen Adem Baba’mız vardı.

Bir de Celal Baba’mız vardı, hep sövüp sayan, camide bile önüne gelene kalayı basan, ama her ihtimale karşı kendisine saygıda kusur edilmeyen.

Celal Baba’nın sövüp saymaları bir yana, tatlı bir İslami iklimimiz vardı.

Yahyalılı Hacı Hasan Efendi’nin şefkat eli vardı üzerimizde.

Asker Hoca’nın, Hacı Ahmed Hoca’nın ihtimamı vardı…

***

Daraldık mı, Hacı Ahmed Hoca’nın camiine giderdik.

Kandil gecelerinde Çarşı Camii’nin kürsüsü de Hacı Ahmed Hoca’ya bırakılırdı; onu dinlemeye gelen mahşeri kalabalıklarda biz de muhakkak bulunurduk.

Bir Beraat Gecesi öyle bir dua etmişti ki, belki bir saat boyunca öyle yakarmıştı ki Alemlerin Rabbi Allah’a, beni öyle alıp götürmüştü ki o duayla, camiden çıkarken kuş gibi hafifleyip uçtuğumu sanmıştım..

Dinlediğim onca vaazından tek cümle hatırlamıyorum, ama o güleç yüzü hafızamda taptaze duruyor.

Gurbetteydik, gariptik; garipliğimizi alıyordu tebessümüyle.

Sıcacık bir itimat telkin ediyordu.

Yuva hissi veriyordu.

Sürur veriyordu.

Üstelik, harçlık da koyuyordu cebimize.

***

Bir gün Şuayip ve Mevlit’le bir derenin yanından geçerken, derenin ortasındaki bir adacık dikkatimizi çekmişti.

Öyle hoşumuza gitti ki o adacık, “Bu bizim adamız olsun” dedik.

İçimizden biri, adaya bir isim koymayı teklif etti.

Fazla düşünmeden, “Hacı Ahmed Hoca Adası”nda karar kıldık.

Bu da öyle bir hatıramdır işte…

***

Dün, Okay abimle beraber Develi’de, Hacı Ahmed İslamoğlu hocamızın cenazesindeydik.

Rahman ve Rahîm Allah, hocamıza ganî ganî rahmet eylesin.

Namazdan sonraki konuşmaları dinlerken, üzerimizdeki büyük hakkını düşündüm ve o hakkın altında ezilir gibi oldum.

Sonra vasiyetinden bir bölüm okudular; herkese hakkını helal etmiş, elhamdülillah.

***

Cenazeden sonra merhum hocamızın yakınlarına taziye verme fırsatımız olmadı.

Bu vesile ile hepsine başsağlığı ve sabr-ı cemil dilerim.

İnna lillahi ve inna ileyhi raci’un.

karargazete

Bu yazı toplam 908 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar