Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Gündemle alakalı siyasi polemikler üzerine

Gündem belli; Covid, Libya, Doğu Akdeniz, Suriye, Irak, PKK, PYD, teröristler, HDP’li belediyelerdeki görevden almalar, bitmeyen terör ve FETÖ operasyonları insanların kafasını karıştırmış durumda.

Hatırlayın, MGK’da Sezer’in Ecevit’e anayasa kitapçığı atması ile bir kriz patlamıştı. Yine Ecevit döneminde bir yazarkasa fırlatma olayı vardı. Arkasından sosyal olaylar patlak vermişti. Toplumun şuuraltında bunlar hâlâ canlı. İnsanlar memleketteki stresli ve kasvetli havanın farkındalar. Hava kar topluyor, görüyorlar. Trollar hiç boş durmuyorlar. Sosyal media sürekli komplo üretiyor. Yetmedi kehanetler peşi peşine geliyor. Sokaktaki insana göre sanki fırtına öncesi bir sessizlik hali sözkonusu.

Yeni çözüm arayışları, muhalefetin bitmeyen, her şeyi eleştiren uzlaşmaz tutumu, yeni siyasi oluşumlar, politik tartışmalar, tartışmalı mahkeme kararları insanların kafasını karıştırıyor. Dahası kime, neye inanacağını şaşırmış durumda insanlar.. AK Parti ve Erdoğan sonrası için o kadar çok senaryo dolaşıyor ki ortalıkta. Birileri sanki zemin yoklamaktan çok, zemini yumuşatmaya çalışıyor. Sırada CHP kongresi var.  Bu arada siyasi partiler ve seçim barajı da tartışılıyor. Öyle anlaşılıyor ki, bu durumda baraj sıfırlanabilir ya da önemli ölçüde aşağı çekilebilir.

İnsanlar politik polemiklerden bıktı. Bütün partilerde giderek yükselen bir değişim talebi var ama hiç birinde değişim yönünde bir çaba yok. Bu da toplumda siyasete güvenin kaybolmasına sebeb oluyor.

Geçen gün ASAM Başkanı Murat Doğanay, Eski Milletvekili Faik Tünay, konuşuyoruz da gelişmelere bakınca aza koysan dolmuyor, çoğa koysan almıyor. Çok zor süreç. Gezi öncesi, Ecevit dönemi, Refahyol döneminde yaşananları hatırlayınca, insanların canı sıkılıyor. Çünkü göz göre göre bir sürükleniş sözkonusu. CHP çözüm üretmediği gibi, varolana “hayır” derken, yerine neyi nasıl koyacağı konusunda pek de hazırlıklı değil. Öfkeli bir muhalefet sergiliyor. Tepede bazı isimler yumuşatmaya çalışırken, şahinlerin öfkesi ağızlarından taşıyor. 

AK Parti ile CHP, siyasi rekabet dili soğuk savaş dönemindeki politik polemikleri hatırlatıyor. Trollerin dili de psikolojik harp dili. Bu keskin sirke politikası sonunda küpüne zarar vermekten başka bir işe yaramıyor. Geçen gün bir video klip göndermişler. Erdoğan “Evliyaullah’tan bir zat”, “Her işinde bir hikmet ve keramet var” mesajı veriliyor. Şimdi Ayasofya da açıldı ya, yine birileri uçacak. Bu tür mübalağalı sloganlar faydadan çok zarar veriyor.

FETÖ’cülerin ağzı bunlar. Resulullah’la istişare edince kimse ile istişareye de gerek kalmıyor, tabii bu fikri yayanlara göre. 3’ler, 7’ler, 40’lar Meclisi, Ak sakallılar, Derin devlet, her fikrin kendine göre bir teorisi var. Ama sonuçta hepsi aynı kapıya çıkıyor. TSK “İslam’ın son ordusu”, Suriye ordusuna komuta eden Resulullah! “İyi saatte olsunlar”dan birileri iş üstünde anlaşılan.

Mesela, son zamanlarda şu Kemalizm üzerine tartışmalardaki uslub ve secde benzeri ayin görüntüleri, başörtülülere yönelik saldırılar tabii bir refleks olmasa gerek. Birileri bu durumu kullanarak toplumsal stresi artırmak için fazla mesai yapıyor sanki!

Bu arada İstanbul sözleşmesi ve cinsiyet eşitliği politikalarının AK Parti üzerinde uzun süredir devam eden olumsuz baskıyı da not etmek gerek bu çerçevede. CEDAW Lazaranta var bir de. Bir sürü sözler verildi ama bu yönde bir ilerleme olmadı henüz.

Her yıl bu zamanlar kehanetler artar. Mehdi, Mesih, Deccal, Kıyamet savaşları gündem oluşturur. Geleceğe ilişkin korku dozu yüksek komplolar üretilir. Bu konu dindar çevreler kadar seküler çevrelerde de ilgi uyandırır. Hatta artık “The Economist” gibi dergi ve sosyal media fenomenleri, bu yıl da esoterik kapakları ve yorumları ile yine gündem oldular. “Fütürizm” ve “kehanet” birbirine karışmış durumda. Umudumuz korkumuzdan, sevgimiz ve merhametimiz, öfkemiz ve nefretimizden büyük olmalı ama, tam tersi bir durum sözkonusu. Allah (cc) “sizi tearüf edesiniz diye kabileler halinde yarattım” diyor ama, kimsenin birbirini dinlediği mi var. Herkes karşısındakine haddini bildirme çabasında. “Güzel söz ve hikmetle” konuşmayı da unuttuk. Verilen sözlerin de bir hükmü yok artık! Herkes karşısındakini ikna etmeye ve onu değiştirmeye çalışıyor, oysa önce biz karşımızdakini dinleyecek ve kendimizi değiştirecektik. Söz’de laf ile aleme binlerce nizamat verirken, öz’de kendi hanemizdeki seyyielerden haberimiz yok gibi sanki.

Bakın, AK Parti’yi yeniden dizayn etmek isteyen uluslararası sistem CHP’yi de yeniden dizayn etmek istiyor.. MHP’yi de.. Diğer partileri de. Yani bütün atlara oynayan at yarışı bahisçisi gibi. Aslında bu kıskaçtan kurtulmak için herkesin birden bu kumpasa karşı çıkması gerek.

Bu arada %1-3 arası oy alan partiler ve yeni oluşumlar, yeni ittifaklar ve pazarlıklar için temaslara başlarlarsa şaşmamak gerek. Birileri bunu “dereyi görmeden paçayı sıvamak” olarak yorumlasa da dostları da onları alışverişte görmesi gerek. Baharla birlikte siyasi piyasanın hareketlenmesi bekleniyor. O zamana kadar da birileri zemini oluşturma çabasında gibi sanki.

Görelim Mevlam neyler. Neylerse güzel eyler. Herkesin bir hesabı var, Allah’ın ise bir hükmü. Galib olacak olan O’nun hükmüdür. Biz O’nun rızasının tecellisinin vesilesi olmaya karar vermişsek ne gam! O zaman Allah bize şer gibi gözüken şeyleri hayra tebdil edecek olandır. O’nun rızasının dışında kendilerine ikbal arayanlar için, hayır zannettikleri şeylerin şerre dönüşmesi kimse için sürpriz olmamalı. Bu sonuç sünetullahtandır. Selâm ve dua ile.

Bu yazı toplam 565 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar