Gülen, Paralel Yapı Fezlekesi'nde "Bir Numaralı Firari"

Gülen, Paralel Yapı Fezlekesi'nde "Bir Numaralı Firari"

"Paralel yapı" soruşturması çerçevesinde hazırlanan fezlekede Fethullah Gülen bir numaralı "firari" şüpheli olarak yer alıyor.

İstanbul merkezli "paralel yapı" soruşturması çerçevesinde, "Tahşiyegrubuna yönelik soruşturmada usulsüzlükler yapıldığı" iddiasına ilişkin İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından hazırlanan ve başsavcılığa sunulan fezlekede Fethullah Gülen, bir numaralı "firari" şüpheli olarak yer alıyor. 

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından, "devletin egemenliğini ele geçirmek amacıyla baskı, yıldırma ve tehdit yöntemlerini kullanıp örgütsel yapı oluşturarak bu yapılanma altında iftira, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve belgede sahtecilik" suçlarından Hidayet Karaca'nın aralarında bulunduğu 4'ü tutuklu 37 kişi hakkında yürütülen soruşturmaya ilişkin, savcılığa gönderilen 429 sayfalık fezlekenin detayları ortaya çıktı.

Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca'nın "terör örgütü kurmak ve yönetmek", eski İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Tufan Ergüder, eski İstanbul Asayiş Şube Müdürü Ertan Erçıktı ve emniyet amiri Mustafa Kılıçaslan'ın da "terör örgütü üyeliği" suçundan tutuklandığı, 8 kişinin ise adli kontrol hükümleri uygulanarak serbest bırakıldığı soruşturmaya ilişkin fezlekede, 1 numaralı şüpheli olarak Fethullah Gülen'e "firari" nitelemesiyle yer verildi.

Müştekiler ve şüpheliler sıralandı

Müşteki mağdur olarak "Molla Muhammed" olarak bilinen Mehmet Doğan, dönemin Tahşiye Yayınevi sahibi Mehmet Nuri Turan ve gazeteci Mustafa Kaplan'ın aralarında bulunduğu 68 kişilik fezlekede, Gülen'in yanı sıra, daha önce "emniyetteki paralel yapı" soruşturması kapsamında tutuklanan emniyet yetkilileri Yurt Atayün, Ömer Köse, Erol Demirhan, Ali Fuat Yılmazer ve Kazım Aksoy ile bu soruşturma kapsamında tutuklanan 4 kişi ile aralarında Ekrem Dumanlı'nın da bulunduğu serbest bırakılan şüphelilerden oluşan 37 kişinin ismi sıralandı.

"Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, kurulan örgüte üye olma, iftira, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, adli görevi kötüye kullanma, resmi belgede sahtecilik, özel hayatın gizliliğini ihlal ve suç uydurma" suçlarının yazılı olduğu fezlekede, suçun İstanbul ve Ankara'da 2009 yılının tamamı ile 2010 yılının ocak, şubat ve mart aylarında işlendiği ifade edildi. 

İletişim tespit ve teknik araçla izleme kararı ile savcılık yazıları, fiziki takip, müşteki ifade ve bilgi alma tutanakları, talimat yazıları, ekspertiz raporları, "www.herkul.org" adlı internet sitesinde "tahşiye" konulu konuşma, yayım organları, haber ve köşe yazıları, Samanyolu Televizyonu Tek Türkiye dizisi, "karanlık karar kurulu" sahneleri ve açık kaynak tespit tutanaklarının "delil" olarak sunulduğu fezlekede, soruşturma konusu da yazıldı.

Mayıs ayında emniyete gönderilen ihbar e-maili

İstanbul Emniyet Müdürlüğü Muhabere Elektronik Şube Müdürlüğü'ne 16 Mayıs 2014 tarihinde, Mehmet Nuri Turan tarafından e-mail ile ihbar yapıldığı belirtilen fezlekede, ihbar mektubundan şu beyanlar aktarıldı:

 "22 Ocak 2010 tarihinde, El Kaide örgüt kapsamında yapılan operasyonla gözaltına alındım ve tutuklanarak 17 ay cezaevinde kaldım. Mahkemem halen devam etmektedir. Benim araştırmanızı istediğim konu şudur. Ben o dönemde Tahşiye Yayınevi'nin sahibiydim. Sayın Fethullah Gülen, 6 Nisan 2009 tarihinde www.herkul.org adlı sitede, 'irtica paranoyası' adıyla yaptığı konuşmada, yayınevi El Kaide ile ilişikmiş gibi bir konuşma yaptı. Bundan sonra bütün medya bu konuşmayı verdi ve 11 Nisan 2009 tarihinde İstanbul emniyetine isimsiz ve imzasız bir ihbar mektubu gönderilmiş ve soruşturma da bunun üzerine başlatılmış. Elbette benim suçlu olup olmadığıma mahkeme karar verecek ancak devam eden mahkemenizden bağımsız olarak bu konu, paralel yapı tarafından bana ve arkadaşlarıma ve hatta hiç tanımadığım veya tanıyıp asla bir araya gelemeyeceğim insanlar dahil edilerek bize bir tuzak mı kuruldu sorusu hep gündemde duruyor. Eğer emniyete davet edilirsem, kapsamlı olarak gereken bilgileri verebilirim. Çünkü bir iş adamıyım herhangi bir terör örgütüyle ilişkim olamaz." 

Mail üzerine, belirtilen hususların araştırıldığı, tespitlerin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na aktarılması üzerine başsavcılıktan 16 Ekim 2014'te konunun araştırılması talimatı üzerine tahkikata başlandığı bildirilen fezlekede, "Radikal tahşiye grubu" ismiyle başlayıp daha sonra "El Kaide yanlısı radikal Mehmet Doğan grubu" olarak değiştirilen soruşturmayla alakalı, "Tahşiye" ve "Rahle" isimlerinin BMB Yayın Grubu'nun markaları olduğunun tespit edildiği belirtildi.

30 gözaltı 10 tutuklama

Fethullah Gülen'in 6 Nisan 2009'da, www.herkul.org'ta, "irtica paranoyası" başlıklı konuşmasında kullandığı ifadelerin de yer aldığı fezlekede, bu konuşmanın yapıldığı tarihte, 'Tahşiye' ve 'Rahle'nin BMB Yayın Kağıt ve Turizm Pazarlama Limited Şirketi'nin markalarından olduğu, 2004 yılında kurulan şirketin ortaklarının ise  22 Ocak 2010'da "Radikal tahşiye" operasyonunda ismi geçen Mehmet Nuri Turan, Bünyamin Ateş, Burhan Bozgeyik ve Mustafa Kaplan olduğunun ticaret sicil gazetesinden anlaşıldığı dile getirildi.

Dönemin özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Tahşiye grubuna yönelik yapılan soruşturmayla ilgili özet bilgiye yer verilen fezlekede, 22 Ocak 2010'daki operasyonel çalışmalarda gözaltına alınan 30 kişiden, 13'ünün savcılık, 7'sinin mahkemece serbest bırakıldığı, Mehmet Doğan, Mustafa Kaplan ve Mehmet Nuri Turan'ın aralarında olduğu 10 kişinin ise İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tutuklandığı hatırlatıldı. 

Bilgileri teyit etme gereği dahi duymadan dinleme talep ettiler"

Operasyon ve soruşturma belgelerinde şüphelilerin imzalarının olduğu ve 5 Mayıs 2009 tarihi itibariyle soruşturma izni için dönemin İstanbul Cumhuriyet Savcısı Kadir Altınışık'tan talimat alındığı kaydedilen fezlekede, 20 kişi için iletişim tespitine karar verilmesi talep edilen ve mahkemeye sunulan bir yazıda, "Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu'nun (PVSK) ek 7. maddesi kapsamında, istihbari çalışma sonucu derlenen bilgilerin, haricen delillendirilmedikçe hukuki delil olarak değerlendirilmemesi gerektiği halde, 29 Nisan 2009 tarihli istihbarat yazısının delil gösterildiği, yazıya internet sitesi ekran çıktıları eklenerek başkaca hiçbir çalışma yapılmadığı ve bilgileri teyit etme gereği dahi duyulmadan şahıslara yönelik iletişimin dinlenmesi ve kayıt altına alınmasının talep edildiği" vurgulandı.

Söz konusu yazıda imzası olan büro amirinin, "yasa dışı dinleme" suçundan halen tutuklu olan emniyet amiri Kazım Aksoy olduğu hatırlatılan fezlekede, yine usulsüz olarak hazırlanan başka bir talep yazısında da, "yasa dışı dinleme" soruşturması kapsamında serbest bırakılan dönemin terörle mücadele şube müdür vekili Ertan Erçıktı'nın imzasının bulunduğu ifade edildi.

Fezlekede, soruşturma dosyasındaki 20 kişiye daha sonra bu kişilerin irtibatlı olduğu 48 kişinin eklendiği, böylece iletişimi dinlenerek teknik takibe alınanların sayısının 68'e çıktığı ifade edildi.

Mehmet Doğan hakkındaki takip kararları 19 kez uzatıldı

Tespiti yapılan 68 kişi ve 2 dershaneye yönelik operasyon ve soruşturma dönemlerinde yapılan işlemlere yer verilen fezlekede, "Molla Muhammed" olarak bilinen Mehmet Doğan'ın, grubun liderliğini yapan emekli bir imam olduğu, Muş'ta ikamet ettiği, zaman zaman İstanbul'a gelerek Güngören ilçesindeki medresede, Risale-i Nur sohbetleri düzenlediği kaydedildi. 

Doğan hakkında dönemin özel yetkili mahkemelerinden alınan takip kararlarının 19 kez uzatıldığı ve bu kişinin 22 Ocak 2010 tarihinde yakalanarak tutuklandığı kaydedilen fezlekede, Mehmet Doğan'ın 17 ay tutuklu kaldıktan sonra 20 Mayıs 2011'de serbest kaldığı ve halen tutuksuz yargılanmasına devam edildiği aktarıldı.

Fezlekede, PVSK ek 7. madde kapsamında, istihbarat çalışması sonucunda derlenen bilgilerin haricen belgelendirilmedikçe hukuki delil sayılmaması gerektiği halde 29 Nisan 2009 tarihli istihbarat yazısının rapor haline getirilip, iletişimin dinlenmesi ve kayıt altına alınması ile teknik takip kararları alındığı belirtilerek, önce operasyon yapıldığı ve daha sonra fiziki takip raporlarının yazıldığı, Doğan hakkında 15 kez dinleme kararına rağmen, biri operasyondan sonra olmak üzere ancak iki rapora rastlanıldığı bilgisi verildi.

"Fethullah Gülen tarafından verildi"

Fezlekede, "Soruşturma kapsamında kendilerine haksızlık yapıldığını beyan eden Mehmet Nuri Turan, tutuklu olduğu cezaevinden 17 Mart 2011'de Emniyet Müdürlüğüne gönderdiği mektupta, söz konusu operasyon talimatının Fethullah Gülen tarafından verildiğini yazmıştır" denildi. 

Gereği için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu'na sunulan fezlekede, yaptığı şikayetle soruşturmanın başlatılmasını sağlayan ve cezaevinde 17 ay tutuklu kalan dönemin Tahşiye Yayınevi'nin sahibi Mehmet Nuri Turan ile ilgili bilgilere yer verildi.

Turan'ın, 22 Ocak 2010'da operasyonla yakalandığı, 17 ay tutuklu kaldıktan sonra 20 Mayıs 2011'de serbest kaldığı ve halen tutuksuz yargılandığı hatırlatılan fezlekede, "Soruşturma kapsamında kendilerine haksızlık yapıldığını beyan eden Mehmet Nuri Turan, tutuklu olduğu cezaevinden 17 Mart 2011'de emniyet müdürlüğüne gönderdiği mektupta, söz konusu operasyon talimatının Fethullah Gülen tarafından verildiğini yazmıştır" ifadeleri yer aldı. 

"Hocayı kızdıracak ne yaptın?"

Turan'ın cezaevinden yazdığı mektupta, 'kumpası araştırması gereken kişilerle operasyonu yapan yetkililerin aynı olduğu, daha önce gönderdiği mektubuna üstün körü cevap verildiği ve içeriğine hiç girilip araştırılmadığı" iddialarının yer aldığı belirtilen fezlekede, söz konusu polislerden, belgelerde parafları olan memur Hasan Basri Kahraman, 3. grup amiri Gaffur Ataç, büro amir vekili Kazım Aksoy, şube müdür yardımcısı Ömer Köse ve şube müdürü Yurt Atayün'ün, 22 Temmuz 2014'de yapılan soruşturmada, "askeri ve siyasal casusluk, kişisel verileri hukuka aykırı kaydetme özel hayatın gizliliğini ihlal, suç uydurma ve evrakta sahtecilik" suçlarından yakalandıkları, bir çoğunun halen tutuklu olduğu bildirildi. 

Polis görev kanununa göre istihbarat çalışması sonucunda derlenen bilgilerin, haricen belgelendirilmedikçe hukuki delil sayılamayacağı halde 29 Nisan 2009 tarihli istihbarat yazısının rapor haline getirildiği ve dinleme için teknik takip kararları alındığı kaydedilen fezlekede, ikamet aramasına gelen başkomiser Ferdi T'nin, Turan'a "Hocayı kızdıracak ne yaptın?" şeklinde sorduğu iddia edildi. 

"Takip tutanakları operasyondan sonra tanzim edildi"

Mağdur Turan ile ilgili 17 Aralık 2009'da alınması gereken teknik takip kararının alınmayarak 12 kez uzatıldığı vurgulanan fezlekede, yapılan fiziki takibe ilişkin tutanakların aynı gün hazırlanmadığı, toplu olarak 29 Aralık 2009'da, operasyondan bir gün sonra tanzim edildiği ifade edildi.

Fezlekede, mağdurlardan gazeteci Mustafa Kaplan'ın da 22 Ocak 2010'da yakalandığı, 17 ay tutuklu kaldıktan sonra 20 Mayıs 2011 tarihinde serbest kaldığı ve tutuksuz yargılanmasının devam ettiği hatırlatılarak, bu kişi hakkında da yasa dışı teknik takip kararı alındığı, soruşturmaya dahil edilmesine ilk istihbarat raporundan başka dayanak olmadığı, fiziki takip çalışmasına ilişkin tutanakların biri hariç hepsinin operasyondan bir gün sonra, aynı sicil sayılı personel tarafından hazırlandığı öne sürüldü.

"Cinsel içerikli görüşmeler tape yapılıp mağdurlara soruldu"

Mağdurlardan, A.A hakkında da yasa dışı teknik takip kararı alındığı kaydedilen fezlekede, bu kişinin soruşturmayla alakası olmayan, özel hayatın gizliliğini ihlal eden cinsel içerikli görüşmelerinin tape yapıldığı ve bu görüşmelerin ifade alma işleminde soru olarak şüpheliye yöneltildiği aktarıldı.

Yine yasa dışı şekilde hakkında dinleme kararı alınan mağdurlardan H.T.Y ve S.H'nin, özel hayatın gizliliğini ihlal eden "cinsel içerikli homoseksüel" telefon mesajlarının da tape yapıldığı ve bu tapelerin ifade aşamasında şüphelilere soru olarak yöneltildiği anlatılan fezlekede, bu kişilerden H.T.Y ile ilgili bazı defalar uzatma kararı bulunmamasına rağmen 15 kez teknik takibe alındığı halde herhangi bir çalışma yapılmadığı vurgulandı.

Telekomünikasyon yoluyla iletişimin denetlenmesi yönetmeliğinin 12. maddesinde, "dinleme kesintisiz olarak devam eder" hükmüne atıfta bulunulan fezlekede, "Fakat bir hatla ilgili, 28 Eylül 2009'da sonlandırılan dinleme işlemi, 9 Ekim 2009'da Mehmet Doğan ile 12 Haziran 2009'da yapılan telefon konuşması gerekçe gösterilerek, 3 ay boyunca yeniden yapılmış, yönetmeliğe aykırı davranılmıştır" ifadeleri kullanıldı. 

"Aytunç apartmanı" için 11 defa dinleme kararı

Fezlekede, "Aytunç" isimli bir apartmanla ilgili de dinleme kararı alındığının tespit edildiği belirtildi. 

Bu sabit hatla ilgili herhangi bir suç unsuruna rastlanılmadığından 15 Aralık 2009'da dinleme işlemine bir yazıyla son verildiği belirtilen fezlekede, şahsın açık kimliğinin tespit edilemediği ve "Aytunç" diye belirtilen şahsın, aslında bir apartman ismi olduğunun değerlendirildiği bildirildi.

Fezlekede, "Yazılarda, şahsın açık kimliği olmadan karar talep edilmiştir. 'Aytunç' diye tabir edilenin, gerçek şahıs yerine, Muş merkez Hürriyet Mahallesi Mehmetçik Caddesi'nde bulunan Aytunç apartmanı olduğu ve toplantı evi olarak kullanıldığı tespit edilmiştir. 'Aytunç' diye belirtilen toplantı eviyle ilgili 11 defa teknik takip kararı alınmasına rağmen her hangi bir fiziki takip çalışması yapılmamış, fezleke düzenlenmemiştir" denildi.

"Gülen hocayı kızdıracak kitapları neden basıyorsun?"

Fezlekede, şikayetçi Mehmet Nuri Turan'ın 16 Mayıs 2014'te emniyete gönderdiği ihbar mektubu içeriğine ve ifadesine yer verildi.  

Tutuklu bulunduğu dönemde de İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne mektup yazdığını, ancak bunun dikkate alınmadığını belirten Turan'ın, gözaltına alınmasıyla ilgili şu ifadelerine yer verildi:  

"Gözaltına alınıp, polis aracına bindirildim. Gösterilirse tanıyabileceğim bir polis, araçta sohbet ederken görevin zorluğundan bahsetti ve 'bir PKK'lıya bile kan verdiğini' beyan edince, ben de 'onlara karşı bize olandan daha yumuşaksınız' dedim. Bunun üzerine polis, 'Sen söyle Fethullah Hoca'yı kızdıracak ne halt ettin?' dedi. Ben de 'yazıklar olsun sana' dedim. Bu ifadeyi kullanan kişiye diğer polisler, 'komiserim' diyorlardı.'' 

Turan'ın ifadesinde, Fethullah Gülen'in konuşmasından bir hafta sonra, ''Nur'' camiasının ileri gelenlerinden Mustafa Akar ve vefat eden Mustafa Sungur ile konuşup, onlara 'Gülen'in kendilerini hedef alarak konuşma yaptığını ve bunun nedenini öğrenmek istediğini' söylediği bilgisi yer aldı. Turan'ın bu görüşmelerinin ardından 2009'da mayıs ayınında Fahri Sarrafoğlu ile yaptığı görüşmeye yer verildi.

Fezlekede, Sarrafoğlu'nun Turan'a, ''Fethullah Gülen Hoca'yı kızdıracak kitapları neden basıyorsun? Zaten dinleniyorsun ve takip ediliyorsun?" dediği ve kendisinin de "devlet takip ediyorsa sorun yok başkaları takip ediyorsa sorun var" şeklinde konuştuğu belirtildi. 

 

haber 7