Gülen, Hangi Partiye Oy Verileceğini Açıkladı

Gülen, Hangi Partiye Oy Verileceğini Açıkladı

Fethullah Gülen, Zaman Gazetesi ile yaptığı röportajının son bölümünde, 'Camia hangi partiye oy verecek?' konusuna açıklık getirdi.

Gülen, Cemaatin hangi partiye oy vereceği konusunda, hayatın manasını seçim sandığından ibaret görmeyi müminlere yakıştıramadığını ifade ederek, ''Herkes etrafına bakacak, belediye başkan adaylarını değerlendirecektir. Netice itibarıyla bu bir genel seçim değil. Adaylar partiden daha önemli ve her partiden hizmet verecek istidatta çok kıymetli başkan adayları vardır. Herhangi bir partiye oy vermediğinizde günahkâr olmazsınız." dedi.

İşte Gülen'in son röportajında yer alan bazı açıklamalar;

HER ŞEY SANDIK DEĞİL

Seçimlere sayılı günler kaldı. "Camia hangi partiye oy verecek?" diye tartışılıyor.

Sürekli bunu konuşmayı, hayatın manasını seçim sandığından ibaretmiş görmeyi doğrusu mü'minlere yakıştıramıyorum. Tabii ki ülkenin istikbali için seçim sandığı da önemli bir şey; ama her şey değil. Sizin de bir yerde ifade ettiğiniz gibi amel sandığını bir kenara iterek sadece seçim sandığına odaklanmanın bazı insanları nasıl savurduğunu, yalan ve iftiranın nasıl rahat söylendiğini görmemek, üzülmemek mümkün değil.

İLLE DE ŞU PARTİYE OY VERİN DEMEK BİR BASKIDIR

Kime oy verme meselesine gelince. Kadimden bu yana fakir hep 'vicdanî kanaatinize göre rey verin' demişimdir. İlle de şu partiye oy verin demeyi vicdanî bir baskı gördüğüm gibi, bir partiye angaje olmayı toplumun diğer kesimlerinden tecrit olma sayarım. Referandumdaki açık ve net tavrımız bir partiye değil; demokratik adımlar atılmasına binaendi. Vakıa bugünlerde onun da kıymetinin bilinmediği ortaya çıktı...

HERKES ETRAFINA BAKACAK VE DEĞERLENDİRECEK

Şimdi bir tarafta sabahtan akşama hakaret yağdıran bir parti başkanı var. Ve maalesef o partinin âkil insanları derin bir sükûtu tercih ediyor. Aşırı partizanlar hariç bu duruma AK Parti tabanının nasıl üzüldüğüne pek çok vesile ile muttali oluyorum. Bu kadar ağır lafları içine sindiren varsa yine gidip o partiye oy verir; ama her insaflı insanın yüreğini burkan, vicdanını kanatan o sözler sanırım arkadaşlarımızı da derinden sarsmıştır. Herkes etrafına bakacak, belediye başkan adaylarını değerlendirecektir. Netice itibarıyla bu bir genel seçim değil. Adaylar partiden daha önemli ve her partiden hizmet verecek istidatta çok kıymetli başkan adayları vardır. Herhangi bir partiye oy vermediğinizde günaha girmiş olmazsınız.

Amerika'da ikametiniz, Türkiye'ye dönmeyişiniz hakkında spekülasyonlar yapılıyor. Bu mevzuda ne dersiniz?

RAMİZ EFENDİ'NİN OĞLU GİBİ DÖNERİM

Dönüşümü isteyenlere hüsnüzanla bakmak istedim. Daha önce de isteyenler oldu. O gün de asıl niyeti anlamıyor değildim. Fakat nezaket ve mü'minlere hüsnüzannımı elden bırakmadım. Başta ifade edeyim, ben mü'minlerden bir mü'minim. Ayaklarım hep yerde oldu. Hep öyle yaşadım. Allah'a kul olmayı hiçbir makama, sıfata değişmem. Cenab-ı Allah'a da böyle kavuşmayı dilerim. Hiçbir dış mihrakla da alâkam yok ve olamaz. Dış mihrakların ağına düşenler, ikbal, iktidar ve daha başka dünyevî makam mansıp peşinde koşanlardır. Maalesef kendileri güçlenince, kuvvet kazanınca, despotça gelip devlete, idareye el koyma hatta bir daha kalkmama hevesi taşıyanlar; güç ve iktidar hesabı taşımayan hatta bu türlü şeylerden kaçan, Allah'ın rızasını ve ahiretini düşünenleri tehlike olarak görmeye başlarlar. Bu insanları devlet için tehlike gibi göstermek isteseler de temelde kendi planlarının önünde bir tehlike gibi algılarlar.

Dönüp dönmeyeceğime dün böyle, bugün şöyle düşünenlerin kanaatiyle değil huluslarına kalbim gibi itimat ettiğim arkadaşlarımla istişaremle karar veririm. Daha önce de ifade ettim, dönersem de şunun bunun gibi değil Ramiz Efendi'nin Üç Şerefeli Cami'de imamlık yapan oğlu gibi dönerim.

KİMSEYE GÖNÜL KOYMAYIN

Uzun zamandır internetten de yayınlanan sohbetlerinize ara verdiniz. Sevenlerinize söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Başımıza gelenlere karşı hep sabırlı olmalıyız ve nezih üslubumuzu asla ve kat'a terk etmemeliyiz. Her dönemde insanlar bazı sıkıntılar çekmiş. İmamı Rabbani, Hasan Şazeli, Mevlânâ Bağdadi gibi abide şahsiyetler de çok büyük çileler çekti. Üstad Bediüzzaman'in çilesi dillere destan... Çekmediği cefa, görmediği eza kalmamış. Biz o büyük zatların ancak kıtmirleri olabiliriz. Fakat yol onların yolu, yöntem onların yöntemi ise her türlü çileye hazır olmak gerekir. Gönül koymamak lazım. Biz sabah akşam Allah'a yalvarmalı, "Radina billahi rabben ve bil İslami dinen ve bi Muhammedin resulâ (sas)" (Rab olarak Allah'tan, din olarak İslam'dan, resul olarak Muhammed'den (sas) razı olduk) demeliyiz. O'na karşı katiyen küskünlüğe girmemek, hep rıza duygusuyla oturup kalkmak lazım. Musibetler gelip geçicidir. Dünyada bir tsunami gibi önüne katıp götürse de Allah ile münasebetimiz tam ise ahiretimizi kazanmış sayılırız. Bu davaya gönül vermiş insanlar, bununla dünyevî bir şey hedeflememişlerse şayet, öbür âlemde ebedî sultanlıklar kazanır. Herkes yerinde durmalı. Belki şartlara ve konjonktüre göre ille de bu yol dememeli; icabında ana yolları tıkasalar bile başka yollardan bir yerlere varmaya çalışmalı. O varılacak yer evrensel insanî değerlerdir. O insanlar hiçbir zaman karamsarlığa kapılmadı; biz de kapılmamalıyız. Ümidimizi yitirmememiz gerekiyor. "Yeis öyle bir bataktır ki, düşersen boğulursun, azmine sarıl sımsıkı bak ne olursun..." Âkif böyle diyor.  "Yaşayanlar hep ümitle yaşar, me'yus olan ruhunu vicdanını bağlar." Bu kasvetli havanın silinip gideceğine inanıyoruz Allah'ın izni ve inayeti ile. Hep bu ümidi taşıdık.