Merve Kavakçı

Merve Kavakçı

Gençlik (II)

Gençliğimizin problemleri üzerine Vuslat Platformu bünyesinde konuştuklarımızdan bahsediyorduk. Önemli bir çerçevelendirme problematiği ile karşı karşıya olduğumuzu müşahede ediyorum. Üç boyutlu veya katmanlı bir sorun bu. Birincisi Varlık tasavvurunu içeriyor. Müslüman gençliğin sen kimsin sorusuna ilk cevabının şekillendirdiği bir mesele bu. İlk cevap derken, ilk anda, belki de düşünmeksizin verdiği, yani bilinçaltının içindekilerin şekillendirdiği bir konu. Bunun cevabı kulluk çerçevesinde şekillenmiyorsa eğer, soruna işaret edebiliyoruz. Kul ötesi kimlikleri alt kimlik olarak algılamadığımız sürece çerçevelendirme konusunda aşılması gereken engelleri aşamamış olduğumuzu düşünürüz. Kul ve onu yaratan Yaratıcı ilişkisinin her şeyin önüne geçmesi gerektiğini anlatan bir varlık tasavvurunun gelişmiş olması gerekir ki gençliğimize baktığımızda bu noktada sorun yaşadığımızı görmekteyiz. Onun içindir ki görünüşü, konuşması, düşünceleri ve hal ve hareketleriyle bir bütün olarak bakıldığında içinde çelişkiler içeren, bir özelliğinin diğer özelliğini değil’lediğini gördüğümüz tabir yerine olursa hilkat garibesi, nereye oturtacağımızı bilemediğimiz nesiller ardarda sıralanıyor…

Varlık tasavvurunun dışında Çevre tasavvurunda da sorun yaşamaktayız. Bu problemleri sadece gençlik bünyesine indirgemiş olmamın sebebini de açıklayayım. Bizler öyle veya böyle “eski” dünyanın vatandaşları olarak el yordamıyla da olsa bir şekilde yolumuzu buluyor, ayakta kalabiliyor, Vahiy ve Sünnet muhtevası ile ilerleyebiliyoruz. Oysa şimdiki gençlik bizim kadar kısmetli değil, eskisi gibi görünen, çizilmiş, işaretlerle bezenmiş yollar yok çünkü. Her şey flulaşmış durumda, ulus-devlet sınırlarından tutunuz, kültürel ayrışmalar bile yok olma aşamasında, tek bir dünya, daha doğrusu gezegen ve onun üzerinde dolaşan ve hatta dolaşmasına bile gerek kalmayan bedenler bile değil, zihinler var şimdi. Burada karşılaşabileceğimiz bir tehlike, bedensiz zihin seyahatlerinin getirebileceği sonuçlar üzerine gelişiyor. Beden-zihin beraberliğinin önşart olması halinde hiçbir zaman gidilemeyecek yerlere bedenden arınmış bir zihnin çabukça ve mahremiyet içinde gidebilmesinin açtığı haramlar alanı Müslüman gençlik için müthiş bir alarm anlamına geliyor. Çevre tasavvurunda nefs, beden, aile, geniş aile, konu komşu arkadaş ümmet ve insanlık tanımlamalarının zihinde en doğru şekilde oturtulmasında yaşanan problemler asılmadıkça Varlık tasavvuru olsa bile bunun pratiğinin yapılacağı Çevre designi doğru olmadığı müddetçe sırat-ı müstakime kavuşma, üzerinde kalma tam anlamıyla gerçekleşemez.

Tasavvurun üçüncü ayağını hiç şüphesiz misyon tasavvuru oluşturmaktadır ki defalarca bize hatırlatıldığı üzre kalbi teslimiyetle gelen iman, ruh ikizi olan salih amelden ayrılmasın. Başı boş bırakılmayacağımızın uyarısını göz ardı etmek istercesine dünya üzerinde dikkatsiz ve umursamaz dolaşan bir gençlikten misyon insanı gençliğe dönüşümün sağlanması için gerekli tedbirlerin ivedilikle alınması gerekmektedir. Bence burada önem arzeden mesele misyonu yüklenmeye davette kullanılacak dilde en başta. Dil derken sözcükleri değil sadece, mefhumları, onların içine oturacağı aksiyonları nasıl seçeceğimizi ve gençlere aktarımda kullanacağımız araçları da kastediyorum. Bu dili ve araçlarını doğru seçmediğimiz takdirde “burada ve fakat değil” “fiziken var ama aslında olmayan” bir kitleyle karşı karşıya buluruz kendimizi.

Muhtevaya gelince… Bence olmazsa olmazı bir kontinyum yani süreç içine oturtulması geliyor misyonun. Hazreti Adem’den, Peygamber Efendimiz aleyhisselama, ondan da bize, gençliğe, tam da o gence, o genç kız ve o genç erkeğe uzanan bir bütünleştirici, bağlayıcı, kavrayıcı ve kavratıcı bir çizgi tahayyülü gerekmekte.

Devam edeceğiz inşaallah.

yeniakit

Bu yazı toplam 872 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar