Mehmet GÖKTAŞ

Mehmet GÖKTAŞ

Geceyi büyük bir medeniyet yapanların çocuklarıyız

Karakaya 1954 yılında Manisa’da doğdu. Gazeteciliğe Barış’ta başladı. Yenigün ve ardından Başkente geçti. Gazeteciliğe Ankara’da başladı. 22 yaşında genç bir yazı işleri müdürü idi. Biz o yıllarda tanıştık. 

Yenigün’den sonra Milli Gazete, Yeni Devir, Türkiye Gazetesi, 1988 Cuma ve ardından Vakit. Karakaya, Milli Gazete’ye Abdulkadir Özkan’la birlikte geldi. Zeki Ceyhan, Ferhat Koç ile bir ekiptik. Ben İstanbul’dan geldim, onlar Ankaralı idi. Sonra, Ferhat ve Zeki Ankara’da kaldı biz İstanbul’a geldik.. Hasan Aksay, ve Mustafa Karahasanoğlu ile Ankara’da yakın ve sıcak bir işbirliğimiz vardı. Hey gidi günler hey. Fotoğrafı çek, agrandizörde bas, kadrajla, klişeyi yaptır, haberi yaz diz, sayfa sekreterliği yap. Anlayacağınız her iş gelirdi elimizden. Ben fotoğrafa meraklıydım, Karakaya sayfa çizmeye. Karanlık oda daha çok Farsakoğlu’nun işi idi. Özkan işi çekip çevirirdi. Sadık Albayrak daha çok makale yazardı. Bütün bunlar Cağaloğlu’nda bir iş hanının bir kaç odasına sıkışmıştı. Daha bir düzine arkadaşın ismini saymam gerek aslında o günlerde birlikte koştuğumuz.

Yeni Devir’de Ankara ekibinin büyük katkısı oldu.. Yazarlarımız da Ankara’dan geldi. Yedi güzel adamın yarısı bizde yazardı. Akif İnan, Rasim Özdenören, Alaeddin Özdenören.. Edebiyat dergisinden gazete yazarlığına geçiş kolay olmadı. Zaten Yeni Devir de sıradan bir gazete değildi. İstişarelerin ardından ilk Akif İnan “tamam” dedi. Akif İnan, 1960’lardan Türk Ocağı’ndan Hasan Aksay ve Süleyman Arif Emre, Fehmi Cumalıoğlu ile tanışıyorlardı. Biz tanışıyorduk. Ben zaten sanat edebiyat konuları ile ilgileniyordum. Gazetede Mustafa Miyasoğlu, Bekir Oğuzbaşaran gibi arkadaşlarla yeni Sanat dergisi çıkartıyorduk, MTTB sinema Kulubü’nde milli sinema tartışmaları düzenliyorduk, Yücel Çakmaklı, Ali Osman Emirosmanoğlu, Mesut Uçakan, Salih Diriklik ve 6 arkadaş daha. Aynı yerden geliyor ve aynı yöne bakıyorduk. Anlaşmamız zor olmadı tabi.

Karakaya’yı o günlerden tanırım yani, yarım asırlık ortak bir geçmişimiz var nerede ise.. 12 Eylül’ü, 28 Şubat’ı birlikte yaşadık. 

Karakaya’nın, Hasan Maden’le evlere şenlik bir gözaltı hikâyeleri var, hiç unutulmayacak.. Bir sürü birlikte sanık olduğumuz dava var.. Bir dönem zaten sorumlu yazı işleri müdürü idi. Mesela meşhur Erkaya davasında da birlikte sanıktık, askeri mahkemede de.. “Dava arkadaşıyız” yani.

Karakaya’yı yakından tanıyanlar onun neşeli biri olduğunu bilir.. Sanırım gazetenin en uzun boylusu benim, en kısa boylusu o. En son onunla Akil Adamlar heyetinde beraberdik.. O sigara içerdi, her seferinde takılırdım, ona bu konuda. Dostunu yanlış seçiyorsun, o sana ihanet edecek diye..

Karakaya’nın vefat haberini, Erzurum’da, sabah namazına kalktığımda Twitter’den öğrendim. Cumhurbaşkanı ile Medine’de iken kalp krizinden vefat etmiş.

O vefat etti diye Paralelciler bayram ediyor. Haber vereyim, o orada da hakkınızda şahidlik edecek.. Hem zaten o gün, din gününde mizan kurulduğunda kim ne yaptı ise ortaya dökülmeyecek mi. O günden kim kaçacak ki.

Karakaya hep mutfakta oldu, ben daha çok yazarlık yaptım. O zor günlerde her gün gelen yüzlerce haberle boğuşurdu. Yaşadıklarına isyan ederdi. Özellikle dindarlara yönelik tehditler ve hakaretler karşısında dik durdu, meydan okudu, eğilmedi.. Öfkesi, duyduğu acıya denk bir isyandı aslında. İsyanını bastırıp çıdam olmayı seçmedi. Daha sakin olmaz mısın diye sorduğumda, bana bir şeyhin öfkeli bir adamı mürit edinmesini ve onu sakinleştirmek için ağzına bakla almasını öğütlediğini, ama bir gün yaşadığı olaylar karşısında müridine “çıkart artık şu ağzındaki baklayı” dediğini anlatırdı.

Aslında özel hayatında çok sakin biri idi.. Ama “uysal koyun” yerine konulmak da istemiyordu. “Ensemize vurup lokmamızı almayı düşünmemeli birileri” diyordu. Bu anlamda Karahasanoğlu, ailesi ile ve Akit okuru ile birbirlerine benziyorlardı. Onun için yıllar süren uyumlu bir beraberlikleri oldu.

Hatırlamaya çalışıyorum da, aramızda yaşanan hiçbir kişisel sorun gelmiyor aklıma.

Aslında bugün yeni yılla ilgili bir yazı yazıyordum. Artık o daha sonraya kaldı.

O bir otel odasında Azrail’le buluşurken, ben de çok kolay uyuyan biri olmama rağmen Erzurum’da bir otel odasında zor bir gece geçirdim. Allah rahmet eylesin. Mekânını cennet eylesin. Allah taksiratını affetsin, Allah ailesine ve dostlarına sabr-ı celil nasib etsin. Hepimize hayırlı bir ömür ve hayırlı bir ölüm versin.

Selam ve dua ile.

doğruhaber

Bu yazı toplam 1190 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar