Abdullah Büyük

Abdullah Büyük

Fitne zamanlarında mutedil olabilmek...

Yüce Yaratıcı insanın çok aceleci bir varlık olduğunu bildiriyor. Bu acelecilik sebebiyle insan, olaylarla ve kişilerle ilgili önünü ve sonunu hesap etmeden çok çabuk yargılara varıyor. İnsanın yaşanmakta olan olayların fotoğrafını tam olarak çekebilme kabiliyeti ve yeteneği yoktur. Bizler ancak parçayı görebilme yeteneğine sahibiz. Bütünü görebilmek ancak Rabbimize mahsustur. Görmüş olduğumuz parçayı bütün zannetmek ise en büyük yanılgımızdır. İşte aceleci fıtratımız tam da burada devreye giriyor ve bize görmüş olduğumuz parça üzerinden hüküm verdiriyor. Bu hükümlerimizin ne kadar hatalı ve yanlış olduğunu ise Rabbimiz bütünü gözümüzün önüne koyduğunda anlıyoruz. Bu aceleci hükümlerimiz bazen fitneye sebep olurken bazen de çıkmış olan bir fitneye hizmet ediyor. Fotoğrafın tamamını görüp, aceleci hükümlerinizin bizleri nasıl yanılttığını gördüğümüzde yaşamış olduğumuz pişmanlıklar artık fayda vermiyor. 

İslam Tarihinde yaşanmış bazı fitne olaylarını öğrendiğimizde anlamakta çok güçlük çekiyoruz. Efendimizin öz elleriyle yetiştirmiş olduğu can dostları birbirlerine kılıç çekiyorlar ve birbirleriyle savaşıyorlar. Bu acı tablolardan bazılarını gözümüzde canlandıralım;

“Hicretin 35. yılının Zilhicce ayının on sekizinci günü Hz. Osman efendimiz şehit edilir. Onu şehit eden fitneciler saf değiştirerek Hz. Osman’ın intikamının alınmasını isteyenlerin tarafına geçerler. Bu konuda Hz. Ali’ye acele etmesi için baskı yapmaya başlarlar. Hz. Aişe annemiz, Talha bin Ubeydullah ve Zübeyr bin Avvam Hz. Osman’ın katillerinin bulunup cezalandırılmasını isteyen Medine halkının sözcüsü olmuşlardır. Onlarla birlikte yüzlerce kişi Mekke ve Medine’den yola çıkarak Basra’ya yönelmişlerdi. Basra valisi bu yürüyüşü engelleyememiş ve Basra, Talha, Zubeyr ve Hz. Aişe annemizin hakimiyeti altına girmiştir. Durumu düzeltmek isteyen Hz. Ali efendimiz ordusuyla Basra üzerine yürür. İki taraf arasında yapılan görüşmeler neticesinde anlaşmaya yaklaşılır. Fitneciler iki gurubun anlaşma noktasına geldiğini görünce fitne ateşini yeniden alevlendirirler ve iki taraf arasındaki savaşı başlatırlar. Savaşın faturası; Hz. Ali’nin ordusundan beş bin kişi, karşı taraftan ise on bin kişi hayatını kaybeder.” Kazanan sadece fitne ve fitneciler olur. Olay tarihe malumunuz olduğu üzere “Cemel Vakası” olarak geçer.

Yukarıdaki olaydan bir yıl sonra, Hicri 37 yılda Hz. Ali’nin Muaviye’yi görevden almak istemesiyle başlayan ve Sıffın savaşıyla yine ortaya çıkan fitne, Hicri 40 yılında Hz. Ali’nin şehid edilmesiyle noktalanmıştır. Hicretin 60. yılında ise Hz. Hüseyin Efendimizin Kerbela’da şehid edilmesiyle ümmetin içine düştüğü tefrika kemikleşmiş, meydan fitneye ve fitnecilere kalmıştır. 600 yıl, üç kıtada hüküm süren Osmanlı, milletin yüreğinde yakılan fitne ateşi sonucunda masa başında cetvelle paramparça edilmiştir. 

Günümüze baktığımızda ise Filistin’deki iki kardeş grup bir türlü ortak düşmanlarına karşı bir araya gelemiyorlar. Hatta kimi zamanlar birbirlerine karşı İsrail ile işbirliği bile yapıyorlar. 

Yaşanmakta olan bu olayları anlamakta ve algılamakta çok ciddi sıkıntılar çekiyoruz. “Kader” deyip çekmek Kur’an’ın bize verdiği iman ile mümkün değil. Çünkü bu tavır sorumluluğu üzerimizden atmaktır ve yaşanan bu acı olaylardan ibret almaya manidir. Aynı acı olayların senaryolar değişerek devam etmesi de bizim ibret almadığımızın kanıtıdır. 

Bu olayların üzerinde bütün detayları okuyarak ve Rabbimizin görmemizi istediği fotoğrafa bakıp düşündüğümüzde bir nokta çok dikkatimizi çekiyor; Fitne zamanlarında aklıselim ile hareket edip mutedil olamamışız. Aceleci yanımız aklımıza galip gelmiş, yanlış hükümlerle yanlış taraflarda yer alarak yanlışa düşmüşüz.  

Kur’an, ümmeti “Vasat Ümmet” olarak tarif eder. Efendimiz “vasat” kelimesini “adil” kelimesiyle tefsir eder. Yani Kur’an bizi, “Adil Ümmet” olarak tarif ediyor. Bu tarif bize düşünce ve fiillerimizde adaletli olma sorumluluğunu yüklüyor. Adaletli olabilmek için fanatik olmamalıyız. Çünkü bir tarafın fanatiği olanın adil olması mümkün değildir. Fanatiklik beraberinde zulmü getirir, fitne ise en çok zulüm mevsimini sever.

 Ülke Müslümanları arasında fitnenin yeniden alevlenmesine müsaade etmemeliyiz. Efendimizin veciz anlatımıyla hepimiz aynı gemide yolculuk ediyoruz. Gemiyi delmeye çalışanlara karşı aklıselim ile hareket edip, mutedil bir tavırla engel olmazsak batan gemide hepimiz boğulacağız. Fanatik tavırlarımızla fitne ateşini körüklemek yerine hayır dualarımız ateşin sönmesi için su olsun. Vesselam…

yeniakit

Bu yazı toplam 1137 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar