Ffilistinli Esir  Yaşadığı Zulmü Anlattı

Ffilistinli Esir Yaşadığı Zulmü Anlattı

Filistin Enformasyon Merkezi, Siyonist hapishanelerde esir edildikten sonra serbest bırakılan Filistinli İhab Kanan’la bir röportaj gerçekleştirdi.

Filistin Enformasyon Merkezi, Siyonist hapishanelerde esir edildikten sonra serbest bırakılan Filistinli İhab Kanan’la bir röportaj gerçekleştirdi.
 Hapishanedeyken bir esirin en çok sağlık sorunları dolayısıyla sıkıntı yaşadığını ifade eden Kanan, “Öyle ki, yaralarınız dayanılamayacak hale de gelse kimse sizinle ilgilenmez” dedi.
 Kanan, kendisinin de sağlık sorunları dolayısıyla çok büyük sıkıntılara maruz kaldığını şu sözlerle anlattı:
 “Ben de bunu hapishane görevlileri tarafından saldırıya uğradığımda yaşadım. Bu türden saldırılara daha önceden de maruz kalmıştık ama bu kez fıtık oluşmasına yol açtı. Bu fıtık tam 2 yıl boyunca sürdü. O kadar büyük ağrı çekiyordum ki, ağrının şiddetinden sürekli ölmeyi diledim. Ağrı devam ettikçe ben de yardım istemeye devam ettim. Gardiyanların içinde insanlıktan biraz olsun eser vardır diye düşünüyordum. Sonra bir de baktım, gardiyanlar aslında yaralı olan yerlere vurmaktan özel olarak zevk alıyorlardı.  Esire zulmettikçe, işkencenin şiddetini artırdıkça neşeleniyor ve zafer çığlıkları atıyorlardı.”
 Kanan sözlerini şöyle sürdürdü:
 “Ağrılarımla birlikte 2 yıl geçtikten sonra artık beni serbest bırakacaklarını düşündüm. İsmim anons edildi ve rahatsızlığım sebebiyle ameliyat edileceğimi öğrendim. Sevindim ve ‘demek ki, içlerinde biraz olsun merhamet kalmış’ dedim. Hastane –aslında bir hapishane- diyerek götürdükleri yere gittim. Diğer tutuklulara da sağlıksız koşullarda ameliyat yapıldığını gördüm ve şok oldum. Bana yerdeki bir döşeğe uzanmamı söylediler. Ben de “bu kirli ortamda nasıl ameliyat yapacaksınız?” dedim. Bana “Ya ameliyatını burada olursun ya da hapishaneye geri dönersin ve ömrünün geri kalanını bu ağrıyla geçirirsin” dediler. Ben de “sizi şikayet edeceğim” dedim. Başka bir çözüm önerisinde bulundular. Ancak hayvanların koyulabileceği “kafes” türünden bir şeyin içine koyup hastaneye götürmeyi teklif ettiler. Ben de sadece orada ameliyat olmaya ikna olmam için bunu söylediklerini, aslında yapmayacaklarını düşünüp kabul ettim. Ama ameliyat günü gelince gerçekten bunu yapacaklarını gördüm. Beni aldılar ve hastaneye bıraktılar. Hastanenin bir köşesine o şekilde koyuldum. Hastaneye gelen herkes bana kafese kapatılmış hayvan gibi bakıyordu.”
 Filistinli esir ameliyat anının hepsinden daha ağır olduğunu, en büyük sancıyı o zaman yaşadığını şu sözlerle anlattı:
 “Ama asıl sıkıntı ameliyat anı gelince başladı. Anestezi yapıldı ve doktora bu kadar insaflı davrandığı için hayran kaldım. Anestezi etkisini göstermeden ameliyata başladıkları için acının şiddetinden bilincimi kaybettim. Kendime geldiğimde bu anestezinin acımı dindirmek için değil daha da hissetmem için verildiğini anladım.
 Ben uyandığımda kendi aralarında konuşuyorlardı. Ben de birkaç İbranice kelimeyi anlıyorum. Benim için ‘Bu, bir grup Siyonist askerin ölümüne sebep olmuş olan Filistinli bir gençtir’ dediklerini duydum. Bunun üzerine doktor elindeki aleti kavradı ve yaranın olduğu yere sapladı. Yara daha da açıldı ve kanamaya başladı. Sonra da odadan çıktı. Saatlerce orada o halde kaldım. Acıdan feryat ettim. Sonra beni hapishaneye geri gönderdiler. Biraz daha sağlık koşulları iyi olan bir odada kalırım diye düşündüm ama olmadı. Yine kafes gibi bir yere koydular. İçinde üzerine oturmak için bir döşek bile yoktu. Günlerce oraya terk edildim. Yanımda bir damla ilaç bile bulunmuyordu. Benim çektiğim sıkıntıların farkına varan diğer esirler, içlerinden hasta olanların ilaçlarını gardiyana geri teslim ettiler ve ben onların yanına dönmediğim sürece ilacı almayacaklarını ifade ettiler. Gardiyan söylediklerini kabul etmek zorunda kaldı. Ancak benim çok ağrım vardı. Yarama baktım, iltihaplanmıştı. Esirler arasında tıp konusunda biraz bilgisi olan biri yaram baktı ve ‘bu yaranın tekrar açılması lazım, başka çaresi yok’ dedi. Yarayı eliyle açtı. Yaraya su döktü ve yaradan kan ve iltihap fışkırdı. Bunu bir kere daha tekrarladı. Bu esnada acıya dayanmaya çalışıyordum. Bu işlemi birkaç gün daha uyguladık.
 Sonra beni kaldığım hapishaneye geri gönderecekleri gün geldi. Oraya beni ambulansla götürmediler. Kapalı bir sandığın içerisine koydular.  Yanımda da ‘yerli’ dedikleri suçlular bulunuyordu. Yol boyunca beni gözetlediler ve yol 6 saat sürdü. Yol boyunca bir sıkıntı olmaması için yaramı elimle bastırdım. Ama hiçbir işe yaramadı. Hapishanenin kapısına ulaştığımda yaram açıldı ve yaramdan kan fışkırmaya başladı. Esir olan diğer arkadaşlarım bana yardım ettiler ve kumaş parçalarıyla yaramı bastırmaya çalıştılar. Doktoru çağırdılar, birilerini çağırdılar… Ama kimse yok! Bu şekilde 6 ay bekledim. Sonra yara Allah’ın yardımıyla temizlendi ve iyileşti. Hapishaneden çıktık. Ama hala yaralarımızın acısını hissediyoruz. Bedenimiz acıyor, bu doğru… Ancak asıl ruhumuz acıyor!”
  İslami Analiz