Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

FETÖ’cülere uyarı

Meydanları gördünüz değil mi, cumhuriyet tarihinin en büyük mitingi gerçekleşti. “El ele eylemi”nden daha büyük bir eylem bu. “El ele eylemi”nde bütün Türkiye belli bir güzergahta buluşmuştu. Şimdi her il kendi mekanında bir arada ve İstanbul’da 5 milyon insan tek mekanda..

Bunu FETÖ çetesi de görmeli, dünya da. Bu mekanda toplanan insanlar bölgedeki ondan fazla ülkenin nüfusundan daha fazla. Her katılımcı bir bardak su dökse FETÖ’cülerin yurdunu sel alır.. Bakalım batılıların kör gözlü mediası bunun ne kadarını görecek. Görmek istemeyecekleri aşikar. Biz de onlara diyeceğiz ki, “Onların gözleri var görmez, kulakları var duymaz, kalpleri var hissetmez”. “Görmek istemeyenden daha kör kim olabilir!”

Sahi, biz FETÖ ile bu kadar uğraşıyoruz da, bunların arkasındakileri niye görme konusunda çok istekli değiliz.. FETÖ kukla, piyon, maşa! Kuklayı değil kuklacıyı hedef alacaksak, yüzümüzü başka yerlere de çevirmemiz gerek..

Şunu görelim: ABD, AB, NATO, Vatikan ve İsrail bu işin içinde. Nasıl Hz. Lut’un, Hz. Nuh’un evinde hainler var idi ise, bizim evimizin içinde de hainler var. Ve nasıl Firavun’un sarayında bir Hz. Musa, bir Hz. Harun, Hz. Yuşa, Hz. Asiye varsa, bunların arasında akıl, vicdan ve erdem sahibi insanlar vardır mutlaka. Yeryüzünün bütün mazlumları yanında erdemli insanları bizim tabii müttefikimizdir.. Bu mücadelede onları da yanımıza almamız gerek..

Genel görüş şu: Cemaat, tabanının % 80’ini kaybetti, ama çekirdek-kripto kadrolarda bu oran daha düşük. Örgüt dışı profesyonellerde kaçış daha yüksek ama kripto personel şimdi örgütün tam kucağında. Tehdit ve şantaja boyun eğenler sessiz bir şekilde gelişmeleri izliyorlar. Sempatizanlar büyük ölçüde çözülse de, bunu ezoterik bir din olarak gören, Gülen’e ilahi bir misyon biçenler büyük ölçüde pozisyonlarını koruyorlar..

R. Çakır yıllardır gazeteci ötesi bir refleksle bunları profesyonel bir şekilde izler. Bilir bunları. Gülen’in yenilgiyi kabul etmeyeceğini, şapkasından daha birçok tavşanlar çıkaracağını söylüyor.

Melih Gökçek, 14 Ağustos’taki yeni planlarının enerji santralleri, trafoları olduğunu söylüyor.. Bana kalırsa, ellerinden gelen hiçbir şeyi arkalarına koymayacaklar.. Nokta hedeflere saldıracaklar. Kendi aralarında hâlâ güvenli bir haberleşme networku var. Hem ulusal ağı ve hem de uluslararası networkları imtiyazlı bir biçimde, çok iyi kullanıyorlar..

“Elektrikleri kesebilirsek hayat durur” diye düşünüyor olabilirler. Bu arada siber saldırılar için hazırlıklı olmamız gerek.. Bu siber bir savaş denemesi olabilir batı için.. Bu tür bir saldırı karşısında toplumda tedirginlik oluşur. Bunu hedefliyorlarsa, bunun geri tepecek bir yöntem olduğunu bilmeleri gerekir.. Bunun sebebi olarak paralelciler öne çıkacak olursa, o geride kalan ve hâlâ tutuklanmayan % 20’lik kesim öfkeli kalabalıkların hedefi olabilir. % 20’nin yüzde 80’i de kaçacak delik arar..

Şimdi, çatışmada ölen FETÖ’cüleri, aileleri de almıyor, adamlar kimsesizler mezarlığına gömülüyor. Cami cemaati bunların cenaze namazını da kılmıyor. Mezar taşları da yok. Aileleri soy isimlerinin kirlenmesini istemiyorlar.

Eğer toplumu ve toplumun hassasiyetlerini hedef alan bir saldırı olursa, bunun karşılığını çok daha fazlası ile ve anında görürler.. Hatta bu öfke, sadece bu piyonlara değil, bunlara arka çıkan ülkelere de yönelir.. Bu öfkeden başta ABD de zarar görür, NATO da.. Saldırmak istiyorlarsa saldırabilirler. Akacak kan damarda durmaz. Biz şuna iman etmişiz ki, bizi gören, duyan, bilen, hüküm sahibi, hafız bir Allah var.. Bize hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelen şeyde O, o şeyi hayra tebdil edebilir. O tuzak kuranların tuzaklarını başlarına geçirendir..

Siber saldırılar için acil olarak başbakana bağlı bir “Siber Güvenlik Müsteşarlığı”nın acil olarak kurulması gerek. Ve ardından da hemen şu süper bilgisayarı tamamlayıp, Milli Bilgi Bankasının kurulup, Milli Bilişim Güvenliği yazılımının bir an önce hayata geçirilmesi gerek..

Bundan sonra bu konuda daha hassas ve dikkatli olmamız gerek. Hem savunma, hem haberleşme ve istihbarat, hem bilgi güvenliği açısından bu konu hayati öneme sahip.. Onun için bu müsteşarlığın bakanlıklar arası bir danışma kuruluna da sahip olması, batıda kendilerine “Hacker” denilen “Milli, ahlaklı bilişim savaşçıları” ile ortak bir “Milli Platform” oluşturulması gerek belki de.. Resmi kurumların dışında yarı resmi, sivil kurumların bilgi güvenliği de önemli. Bu alanda da milli disiplinler oluşturulmalı, oto kontrol / denetim mekanizmalarına, belli bir disipline ihtiyaç var.

Ben Türk Telekom içinde klonlanmış bir sanal santral üzerinden paralel yapının kendi haberleşmesini sürdürdüğünü ve izini kaybettirmeyi başardığını düşünüyorum..

Bu arada bu son büyük kararlılık, cesaret ve Milli İrade buluşmasından sonra dilerim 15 Temmuz “Milli İrade Günü” olarak her yıl anılır.. Hükümetin bu yönde bir karar almasını beklerim.. Bu vesile ile başta Muhsin Yazıcıoğlu olmak üzere, Uğur Mumcu’dan Hrant Dink’e, Eşref Bitlis’ten Gaffar Okan’a, Özal’a birçok faili meçhul cinayet davası yeniden açılabilir, açılmalı diye düşünüyorum. Ve yine yerli hainlere karşı şiddetli bir tepki gösterirken, onların efendisi konumundaki, ülkemizdeki efendilerine karşı da aynı kararlılık, cesaret ve hassasiyetle olayların üzerine gitmeliyiz. Yoksa bunların bu üslubdan anlayacakları yok. Yalan söylüyorlar, gerçekleri çarpıtmaya çalışıyorlar.

Bu akılla giderlerse bunların da kimse cenaze namazını kılmaz. “Nasıl bilirsiniz” dendiğinde “FETÖ’cü bilirdik” derler. “Hakkınızı helal eder” misiniz?” dendiğinde de “Haram olsun” derler. Arkalarından rahmet dileyen olmaz, “Lanetullahı aleyh” derler.. Karar kendilerinin.

“Kuva-yı milliye” ve “Müdafa-yı hukuk” ruhunun yeniden hayat bulduğu ve 1. Meclis’te ifadesini bulan iman ve ruhun yeniden dirilişine şahidlik ediyoruz.. Darbecilerin bahane ve dayanakları olan ilkelerin ötesinde bugün millet kendi inanç, tarih ve değerlerine yaslanarak bir arada bu saldırılara karşı çıkıyor, herkes için adalet, barış ve özgürlük istiyor. 

Selâm ve dua ile.

yeniakit

Bu yazı toplam 954 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar