Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

FETÖ İNT.

Karşınızda, o bildiğiniz F. Gülen yok. FG adını ya da FETÖ’yü kazırsanız, arkasından başka bir dünya çıkar.

Önce şu Sarraf olayına bir bakalım. Bilardoda vurduğunuz taş değil, o taşın vurduğu taş önemli. Sarraf olayı üzerinden, iktidar ve Türkiye hedef alınıyor. Kılıçdaroğlu da dibek döğenin hık deyicisi! Bu Türkiye’ye başlatılan “topyekûn savaş”ın yeni bir merhalesi. Hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet olaylarının üstünü örtmek bahanesi ile bir takım aşağılık kişi ve örnekler vesile edilerek içeriden-dışarıdan birileri saldırıyor.

Sarraf davası Türkiye ile aynı zamanda Irak’ı, İran’ı da hedef alan bir komplo. Bu dava orta vadede ABD’yi de vurur.

Tek bir FETÖ yok. Türkiye’de de daha bir sürü FETÖ’cükler var.. Dünyada da başka FETÖ’ler ve FETÖ’cükler var.. Bu yargılama usul ve esas açısından ABD yargısı adına utanç verici. Kılıçdaroğlu deseniz siyaset yapmayı “Mavi Balina” oyunu sanıyor sanki. Kendi ifadeleri ile “suç yok” ama, suçlu arıyor(!?). Kaş yapayım derken göz çıkartıyor. Göreceksiniz, attığı taş kendi başını yaracak. Savcılığın kapısını çalacakken işi başka yerlere çekiyor.

Asıl konumuza dönmek gerekirse, Irak’taki FETÖ benzeri yapının adı Kesdizani idi biliyorsunuz. Pakistan’daki F. Gülen Tahir-ül Kadri. Henüz bu yapı Türkiye’de de, dünyada da tam olarak çözülmüş değil. FETÖ, CIA’nın kullandığı ilk protip değil. Mesela Moon Tarikatı da daha önceki modellerden biri idi. Tabi ki FETÖ en son modellerden biri. Üzerinden çok çalışıldı..

CIA’nın elinin altında FETÖ hiyerarşisi içinde yer almayan bir sürü destek unsurları vardı..

Bunun ABD ayağı önemli. Ama bu projenin başka bileşenleri de vardı, çatı örgütlenmede yer alan. İngiltere, Almanya, İsrail bunlar arasında idi.. Almanya Avrupa’daki, bu bileşenlerin ortak operasyon üssü idi. FETÖ nerede ise dünyanın üçte ikisinde örgütlü bir yapı idi. Sadece İslam ülkelerinde değil, Müslüman toplulukların yaşadığı her yerde vardılar..

Bu bölgelerdeki yerel STK ve medya ile, sermaye ve bürokrasi ile yakın ve sıcak ilişkiler kurdular. Bu ülke istihbaratı, emniyeti, bilişim ve finans sektörü ile çatı organizasyonların istihbaratlarının desteği ile yakın ve sıcak ilişkiler kurdular. FETÖ çatı ülke istihbaratlarından çok yönlü destek alırken, aynı zamanda onların “Truva Atı” gibi de faaliyet gösterdi.

Mesela sanat ve spor çevreleri ile yakın ve sıcak ilişki kuruyorlardı. VIP onlar için önemli idi ama bir yandan da popülist bir yanları vardı. “Star” olan herkesle temas kuruyorlardı. Futbol ya da o ülkelerdeki popüler spor dalları “The Cemaat”in öncelikli ilgi alanlarının başında geliyordu. Demokrasi, insan hakları, çocuk, kadın konuları onlar için öncelikli konulardı. Bu onlar için çok iyi bir koruma kalkanı ve kamuflaj oluşturuyordu.

Sağlık, başarı, stres yönetimi gibi sosyal ilgi alanları da elbette cemaatin ilgi alanı içindeydi. Örgütlü Hristiyan ve Yahudi cemaati, “The Cemaat”ın tabii müttefiği konumundaydı.

“İslam and Democracy” başlığı altında ABD’de, AB ülkelerinde o kadar çok fon kuruldu ki, hemen hepsi bunlarla ilişkili. Birçok üniversitede bu konuda çok önemli toplantılar yapıldı. İktisat ve sosyoloji fakültelerinde, siyaset bilimi alanlarında akademik izleme grupları oluşturuldu.

Arap ülkelerinin hemen hemen tamamında bu tür organizasyonlar gerçekleştirildi. Mesela ABD’nin desteklediği en büyük fonlardan biri Cezayir’de faaliyet gösteriyordu. Bunlar son dönemde küçük ölçekli bir yer olması dolayısı ile Tunus üzerinde çok çalıştılar. Ve tabi Mısır bunlar açısından önemli bir merkez. Son olarak BAE ve Suudi Arabistan’a yöneldiler. Bu işin siyasi ayağını Dahlan’la götürüyorlar anlaşılan. 

Geçen gün Kuveyt’te bir TV kanalında çıkıp alenen “Kudüs İsraillilerindir, orada işgalci olanlar Filistinlilerdir” dediler, biliyorsunuz. Bizim içimizde de, açıkça böyle konuşmasalar da, böyle düşünen bazı “Cemaat” veya “kanaat önderleri” olduğunu bilelim. “Sudeysiler her yerde”, bunun farkına varalım! Mesela Hindistan’da  “Şeyh Ahmed Abdur Raşid” diye bir adam var., Yeni Delhi’nin Hazreti Azad Rasul’un halifesidir ve Nakşibendi, Müceddidiye, Kadiriye ve Şazeliyye Sufi Emirlerinin postunda oturduğunu iddia eden biri. İlgi alanları “Eğitim, liderlik eğitimi, sürdürülebilir kalkınma, barış inşa etme ve kültürler arası ilişkiler”. Yaklaşık 30 yıldır bu işlerle meşgul. Nasıl oluyorsa tam da FETÖ’nün “ılımlı İslam”ı ile aynı yaşta. Birçok Montessori anaokulunun kurucusu ve yöneticisi. Bunlar da Meditasyon ve NLP yöntemleri uyguluyorlar. 

Güneybatı Virginia’da ruhani bir merkez olan, “Dünya Topluluğu”nun kurucusu “İslam Araştırmaları Derneği”nin danışma kurulu ve “Uluslararası Tasavvuf Birliği” üyesi. BM’deki “Dindar ve Ruhani Liderler Binyıl Dünyası Barış Zirvesi”nde delege olarak görev yaptı. “Dünya Forumu 2000”, “Barış İçin Din / Asya Konferansı”, “Bilim ve Bilinç Üzerine Uluslararası Sempozyum”, “Tasavvuf Sempozyumu”, “İslam Birliği Konferansı”, “Müslüman Sosyal Bilimler Derneği (AMSS) konferansları” ve “Farklı dindar toplulukların barışçı kardeşliği”, Virginia Üniversitesi, Sweet Briar Koleji ve Johns Hopkins Üniversitesi ile ortak çalışmaları olan bir kuruluş.. “Dünya İşleri”, “Eğitim ve Kent Toplumu”, “Tasavvuf“, “İnsan ve Kalkınma” konularında çalışmaları olan biri. “İslam ve Demokrasi: Aşırılıkçılıkla Mücadele ve Çatışmayı Önleme Vakfı” ve “Uygulamalı Tasavvuf: Çağdaş Arayanlar için Klasik Öğretiler” adlı kitapları da var. Görüldüğü gibi referansları ve unvanları oldukça renklidir.

İslami demokrasi ya da demokratik İslam, İslam ve demokrasi, modernizm, radikalizm, laiklik, sekülarizm, dinlerararası-medeniyetlerarası diyalog ve işbirliği tartışmalarının arkasında büyük ölçüde bu merkezler vardır. Bu konuyu anlamak için önce bu alanda tüm dünyada yapılan çalışmaları toplayan bir referans/ihtisas kütüphanesine ihtiyaç var. Sonra bu yapıların faaliyetlerinin yakın takibe alınıp izlenmesi gerekir. Bunların sivil, akademik, sermaye, siyaset, bürokrasi, finans, medya, bilişim alanındaki kişi ve kurumlarının takibe alınması gerekir. Daha sonra da uluslararası bir konferansta, ciddi bir ön hazırlıktan sonra konunun tartışılması ve hazırlanacak çözüm tekliflerinin değerlendirilmesi gerekir..

Bakın, bu konu bugünden yarına çözülecek bir konu değil. FETÖ davaları bitince bu konu bitmeyecek.. Bunu görelim, bilelim. Bu İslam’a karşı topyekûn bir saldırıyı ifade ediyor. Konu Gülen ve FETÖ’den ibaret değil. Selam ve dua ile.

yeniakit

Bu yazı toplam 821 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar