Fethullah Gülen son Sohbetiyle Fransa'ya Mesaj Verdi

Fethullah Gülen son Sohbetiyle Fransa'ya Mesaj Verdi

Cemaat lideri Fethullah Gülen son sohbetinde 12 kişinin öldürüldüğü Charlie Hebdo saldırısına ilişkin yorumunda isim vermeden eleştiri yaptı.

Fethullah Gülen, isim vermeden 12 kişinin yaşamını yitirdiği Charlie Hebdo saldırısına ilişkin açıklamalarda bulundu.

Gülen, “Ateist, deist, materyalist, natüralist olabilirsiniz. Ben bunların hiçbirinden değilim, kendi kendime bir şeyim dersiniz, ‘her şeyi inkâr ediyorum ben' dersiniz. Fakat başkalarına hakaret etmek gibi bir şey de insanî değerler açısından telif edilemez” şeklinde konuştu. Gülen, "Durup dururken dünyada 1 buçuk milyar Müslüman'ın saygı duyduğu, sevdiği, inandığı, dininin bir rüknü saydığı bir insan hakkında saygısızca şeyler yapıyorsunuz. İster çizin, ister yazın, ister başka şekilde hakaret edin, ister konuşurken ona hakaret edin, niye başkalarını tahrik ediyorsunuz?" diye konuştu.

Gülen'in son sohbetinden çarpıcı satırlar:

"ATEİST, DEİST OLABİLİRSİNİZ..."

İlle birine karşı hıncınız var, ateist olabilirsiniz, deist olabilirsiniz, materyalist olabilirsiniz, natüralist olabilirsiniz, ben bunların hiçbirinden değilim kendi kendime bir şeyim dersiniz, her şeyi inkâr ediyorum ben dersiniz. Fakat insanî değerler açısından da başkalarına hakaret etmek gibi bir şey de insanî değerler açısından telif edilemez. Ahsen-i takvime mazhar bir insan, bir yönüyle mantıkî takvime mazhar bir insan, hissî takvime mazhar bir insan, kalbî takvime mazhar bir insanın bunlara inişi bir yönü ile çok ciddi, kendi insanlığından bir yönüyle aşağıya düşme demektir. Şimdi bu mesele kendine has esprisiyle ele alınarak, Türkiye'nin dışında da kredi kaybetmiş bir ülkenin dışında da, dünyanın değişik yerlerinde sesi soluğu veya sesin soluğun gür çıktığı yerlerde, adeta bir televizyon veya internet sesiyle kendinizi her yerde duyurabileceğiniz şekilde bağırıyorsunuz. Bu Amerika da olabilir, Avrupa Birliği de olabilir, Avrupa Parlamentosu da olabilir, İngiltere de olabilir, Almanya da olabilir, Afrika da olabilir. Afrika'da en önemli yerler neresiyse şayet, Etiyopya mı olur neresi olur, Orta Afrika mı olur, gider oralarda konferanslar verirsiniz. Avaz avaz bağırırsınız, kutsala saygı, kutsala saygı, kutsala saygı dersiniz. Bu bir yönüyle insanların birbirlerine karşı kavga adına onları fitilleyen, bir yönüyle tetikleyen, tepkiye sevk eden şeylerin önünü alma demektir yani.

"YAZIN ÇİZİN AMA..."

Görüyorsunuz birileri kalkıyor belki yakışıksızca, densizce bir şeyler yapıyorlar İnsanlığın İftihar Tablosu'na. Seyyidina Hazreti Musa'nın nasıl ulaşılmaz bir insan olduğunu, Musa'lığını Efendimiz'le (sas) tanıdık biz. Hazreti Mesih'in nasıl Ruhu'l-Kuddüs'se –ruhanî bir varlık- ruhlarla at başı ruhların önünde koşan bir insan olduğunu, adını bilmediğimiz, namını işitmediğimiz, 28 tane peygamberi Kur'an-ı Kerim'de -3'ü şüpheli- zikrediliyor. Bunların dışında o Muhbir-i Sadık'ın beyanıyla 124 bin veya 224 bin peygamber, 313 tane mürsel, hiçbiri hakkında olumsuz bir şey yok. Hep bunları biz, onun sayesinde kıymeti harbiyelerine göre tanıdık ve hepsini takdirle yâd ediyoruz. Şimdi bu kategoriye kim liyakati varsa girecek, dünyanın neresinde olursa olsun, kutuplarda, insanın yaşamadığı yerlerde bile birisi varsa şayet o bu kategoriye girecek. Bizim genel bakışımız bu. Bu kadar kucaklayıcı, bu kadar evrensel, bu kadar insanî değerlere saygılı. Bu duygularımızı zannediyorum dünyada ifade ettiğimiz zaman en azından ne olur biliyor musunuz, barbarlık alanı daralmış olur. Ve onlar da daha sonra gelebilecek fitnelere sebebiyet vermemiş olurlar. Evvela, o mesele barbarlığın bir yanını teşkil ediyor. Yani niye durup dururken siz, çok kimsenin yani, dünyada 1 buçuk milyar Müslüman'ın saygı duyduğu, sevdiği, inandığı, dininin bir rüknü saydığı bir insan hakkında saygısızca şeyler yapıyorsunuz. İster çizin, ister yazın, ister başka şekilde hakaret edin, ister konuşurken ona hakaret edin, niye başkalarını tahrik ediyorsunuz? Bu, meselenin bir yanı.

"KUTSALA SAYGISIZLIĞI FAŞİST OLUŞUMA ÇEVİRMEYİN"

Bir diğer yanına gelince, bu türlü negatif şeylere cevap vermenin kendine göre bir şekli bir şemali vardır. Fitneye, melahiye, melhameye, zincirleme fasit dairelerin oluşmasına sebebiyet vermemek için, gidip de o işi yapmış, o kötülüğü yapmış, kutsala saygısızlıkta bulunmuş kişiye siz öyle kendi kendinize gidip bir şey yapamazsınız. Niye meselede akl-ı selimi kullanmıyorsunuz, niye hiss-i selimi kullanmıyorsunuz, niye kalb-i selimi kullanmıyorsunuz, niye ifade ve üslubunuzu hiç kimseyi rahatsız etmeyecek şekilde ortaya koyarak onlara insanlık dersi vermiyorsunuz. Şimdi bu yolla, bu yöntemle bir fitne bir melhame önlenmesi mümkün iken, şayet siz başka şekilde bir yönüyle bir fasit oluşum meydana getirmek -tıp ifadesiyle kısır döngü meydana getirmek- onlar bana bir kötülük, ben de onlara bir kötülük, bu defa kalkar, -nitekim şimdi oluyor- bu defa onlar da size bir kötülük, daha büyük bir kötülük yaparlar. Siz bir kiliseye bir kıvılcım atarsınız, onlar çok korkunç bir korla mabede gelir atarlar. Siz kilisedeki bir adama ilişirsiniz, onlar da gelir camiyi dolduran insanlara ilişirler. Ve böylece ardı arkası kesilmeyen bir yönüyle, fesatlar silsilesine, zincirlemesine sebebiyet vermiş olursunuz. Şimdi ahir zamanda bu fitne ve melahi işte -birinin diğerine sebebiyet vermesi- inşallah o kerteye gitmeden aklıselim, maşeri vicdan kollarını makas gibi açarak, bu tabir Üstad Necip Fazıl'a ait, “burası çıkmaz sokak” der ve bu meseleye dur deyiverirler. Diliyoruz, inşallah öyle olsun.

"İSLAMDA SULH KURALLARI VARDIR"

Kutsala saygı konferansları yapılsın ve aynı zamanda bu vahşetler ister efendim ÇAŞID'ın olsun, ister ÇİŞID'ın olsun, ister IŞID'ın olsun, ister hangi terör örgütünün olsun, hiçbir makul sebebe dayanmadan, savaşın kendilerine göre harp ve sulh –bir romana da mevzu olmuş- harp ve sulh kuralları vardır bunların. İslam'ın Kur'an'ında da, sünnetinde de bir yönüyle modern hukuk sisteminde de bunun kendine göre kuralları vardır. Bu kuralları görmezlikten gelerek kendilerine göre harpler ilan etmeler, insanların tepesine gelip binmeler sadece vahşettir, denaettir, şenaettir, affedilmeyen bir cinayettir bu. Efendim, bu açıdan herhalde İslamî disiplinlerle meselenin üzerine gidilince o Kitabu'l-Fiten ve'l-Melahim'de olan şeylerin zirve yapması önlenmiş olur. Yoksa adını söylemeyeceğim ben, Afrika'nın içlerinde bile işte, bizde mektep yok, fizik yok, kimya yok, matematik yok, astronomi yok, astrofizik yok, jeoloji yok nedir bu böyle gâvur şeylerini tasvir ediyorsunuz diye basıp basıp okullarda talebeleri öldürüyor ve yakıyorlar.