Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

Eyüp sırtlarında, Fevzî Çakmak ve Necîb Fâzıl’lı bir-kaç saat

10 Nisan Pazar günü, Almanya’dan gelen arkadaşlarla biraz dolaşalım dedik. 

Hava da güzeldi..

Yavuz Selim Camii’nden, Fener Patrikhanesi kenarından Haliç’e indik.

Eskiden pis kokuları yüzünden, 1-2 km. uzağından bile burnumuzu tutarak geçtiğimiz eski Haliç gitmiş, pırıl-pırıl yeni bir Haliç gelmişti. Çünkü Sarıyer’den, Haliç’in başına, dipten kazılan 8-10 km’lik bir tünelden gelen deniz suyuyla devamlı temizleniyor.

Haliç’in kıyılarındaki yeşil alanlarda büyük kalabalıklar..

***

Haliç kıyılarından, -kendi ülkesi Fransa’da hiç de edebî bir değeri olmayan ve mübtezel bir yazar olan- Pierre Loti’nin ismini taşıyan tepeye çıktık.. (Bu tepenin adı, meselâ niçin ‘Necîb Fâzıl’ olmasın? Çünkü o da burada yatıyor..)

Burası, mezarlıklarla iç-içe..

Bir adım atınca, sanki bir ayrı dünyaya geçiverecekmişsiniz gibi bir uhrevî hava..

Aşağıda Haliç, Fatih, Süleymaniye, Ayasofya ve Gülhane Parkı’na kadar uzanan bir eski İstanbul, bütün güzelliğiyle karşınızda..

***

Aşağıya, Eyyub Sultan Camii’ne doğru iniyoruz. Yolun iki tarafında mezarlar.. Kimileri mermer taşlar, kimileri harap olmuş... Hele Osmanlı döneminden kalanların yazıları yıpranmış... Zaten okuyanı da pek kalmamış..

Yol kenarında, edebiyatçı- yazar Ahmed Kabaklı’nın mezarı... Mezar taşında -sanırım- Yûnus’dan bir dörtlük:

‘Şol kâinat secd’eyleyüp, / Can, Çalab’a verilende...

Bu mesel içre halimiz, / Bir yüceden görülende...’

***

Daha aşağıda, bir tabela.. Merhûm Necîb Fâzıl ve Mareşal Çakmak’ın kabirlerini işaretliyor.

Merhûm Necîb Fâzıl’ın kabri son derece sâde...

Necîb Fâzıl’ın kendisine derin muhabbet beslediği, dindarlığını ve makamında namazını gözucuyla kıldığını bile yazdığı Mareşal Fevzi Çakmak’ın kabri 20-30 m. ileride ve yukarıda...

Yakınında, Mareşal’in Şeyhi olarak kabul edilen Küçük Hüseyn Efendi’nin kabri...

***

Almanya’da büyümüş ve yüksek tahsilini orada yapmış arkadaşlardan bazıları, ‘Mareşal ne demek veya kim?’ diye soruyorlar. Onların bildiği de, bütün nesillerimiz gibi, mâlum, tek kişi var. Şu tek kişi tahakkümünden kurtulamamak büyük ayıbımız.. Her şeyi yapan, sanki o tek kişi imiş gibi bir putlaştırıcı anlayış hâlâ zihinlere zorla sokuluyor. Halbuki yanlışıyla- doğrusuyla, o da bizim geçmişimiz.. Dayatma olmasa, o da bir insan gibi anılır belki..

İşin ilginç tarafı, o gün, farkında olmadan Mareşal’ın ölümünün (10 Nisan 1950’nin) 66. yıldönümünde olduğumuzu fark ediyoruz.

Mareşal’in mezar taşında, girdiği savaşlar, Balkan ve Filistin’den Çanakkale’ye kadar Birinci Dünya Savaşı, sonra 1920-22 arasında, ilk başbakanlık (İcra Vekilleri Heyeti Başkanlığı), sonra 22 yıllık Erkan-ı Harbiye-i Umûmîyye Riyaseti(Genelkurmay Başkanlığı) vs.’nin yazıldığı bir kitabe...

***

Ama, unutulan bir şey var: Sultan Vahdeddin, Anadolu’da bir hareket başlatmak üzere seçkin komutanların listesini isteyince, Harbiye Nazır Vekili olan Fevzi Paşa’nın verdiği listede M. Kemal’in de olduğu ve Padişah tarafından Anadolu’ya onun gönderilmesindeki büyük rolü...

Sonra, Fevzî Paşa da, Ankara’daki harekete katılır. Yunanlılara karşı savaşlarda etkin şekilde yerini alır ve en üstün askerî rütbe olan Müşir- Mareşal rütbesiyle taltif edilir.

Müslüman halkın, M. Kemal, Mustafa İsmet ve Mustafa Fevzî  ‘üçlü’sünden kendisine en yakın hissettiği bir isim..

***

Amma... Fevzî Paşa, hele de Balkan Savaşı’nda askerin siyasete müdahalesinin ne ağır bedeller ödettiğini bilerek, orduyu, siyasetten uzak tutmak adına, bütün fir’avunlukların bekçibaşılığını yapmış; Birinci Şef de onu kullanmıştır; İsmet Paşa’yı bile azletmişken... O öldüğünde ise hemen ertesi gün, beklenmeyen şekilde, İsmet Paşa’yı, İkinci Şef’i, askerî baskıyla seçtiren de Fevzî Paşa’dır.

***

Aşağıya inerken, yol boyunca tanıdık başka pek çok simâların mezarları..

Taşında, ‘Seni asla unutmayacağız’ denilen nice mezarlar var ki, harabeye dönmüş...

Eyyub Sultan ve çevresi, genelde müslüman halkın ortak değerlerini yansıtan temiz bir mekân...

stargazete

Bu yazı toplam 759 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar