Evet ama yetmez

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti, son senelerde “yerlilik-millilik” ve “beka” vurgularıyla beraber “Atatürk” vurgusunu da artırdı. İktidarın yarı resmi yayın organlarında bunlar aynı bağlamda zikrediliyor. Mesela, “Atatürk” zamanında CHP’nin ne kadar “yerli ve milli” bir parti olduğu anlatılarak, iktidarın yerlilik-millilik anlayışının “Atatürkçülük” ile özdeşleştiği ve dolayısıyla iktidarın milli bekayı “Atatürkçülük” ile kaim gördüğü intibaı uyandırılıyor. Aynı medyada -“Atatürk” karşıtlığını da ifade eden- “İslamcılığın” hedef tahtasına oturtulması, bu intibaı kuvvetlendiriyor. MHP ile ittifakın AK Parti’yi milliyetçi ve hatta ulusalcı bir havaya büründürdüğü, en azından milliyetçiliğe ve hatta ulusalcılığa açık hale getirdiği yönünde yaygın bir kanaat de var. Hatta, Bozkurt Efsanesine bir atıf olan ve dolayısıyla düpedüz ırk temelli bir Türklük anlayışını ifade eden bozkurt işareti, MHP’nin AK Parti’ye eklemlenmesi ile beraber mevcut iktidarın ve dahî devletin bir sembolü gibi algılanmaya başladı. Koyu milliyetçi ve “Atatürkçü” cereyana direnmek, eski Türkiye’de olduğu gibi kolayca “ihanet”le yaftalanabilir hale geldi. Bunlara, ‘tartışmalı’ kararların yargıda -yine eski Türkiye’de olduğu gibi- adeta kural haline gelecek kadar çoğaldığı vakıasına da ekleyelim. Bütün bunlar, Danıştay 8. Dairesi’nin Kemalist “öğrenci andı” ile ilgili kararını mümkün kılan atmosferi oluşturdu. *** Erdoğan’ın evvelki gün AK Partili milletvekillerine hitaben yaptığı konuşmada o Danıştay kararını sertçe eleştirmesi ve Kemalist “öğrenci andı”nı yerin dibine batırması (Hay Allah razı olsun) sürur verici olmakla beraber, söz konusu atmosferi değiştirmeye kafi gelmeyecektir. MHP ile ittifakın sona ermesi veya mahalli seçim sürecinde askıya alınması da bunu temine yetmez (ama yardımcı olabilir). AK Parti, Kemalist paradigmayla çatır çatır hesaplaşarak ve şovenizmi ayak altına alarak, resmî ideolojiye en aykırı görüşlerin bile korkusuzca ifade edilebildiği ve esenlik içinde tartışılabildiği bir hürriyet ve hukuk ortamını büyük ölçüde tesis ederek, bunu tabanına ve ötesine benimsetmeyi başararak Türkiye’nin ufkunu aydınlatan bir partiydi; Erdoğan, o siyasi ve toplumsal iklimi geri getirmeye matuf bir siyaset, strateji, söylem ve tavır değişikliğine gitmeli, AK Parti’yi ve elindeki medya gücünü de bu yolda seferber etmeli. O siyasi ve toplumsal iklim geri getirilemezse, Türkiye ile beraber Erdoğan/AK Parti iktidarının da ufku kararacaktır; çünkü, eski Türkiye’nin –bazı yüzeysel değişikliklerle- yeniden üretilmesine hizmet eden mevcut atmosfer, bu iktidarın ‘kullanmaya’ çalıştığı şeylerin asıl sahiplerini ihya eder. Karargazete

Bu yazı toplam 952 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar