Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

‘Erdoğan Türkiyesi’nin Suriye siyaseti yanlış mıydı? -2-

Bütün bir ülkenin harabeye döndüğü ve yüzbinlerin hayatını kaybettiği ve milyonların perişan olduğuSuriye Buhranı’nın geçtiği merhalelere dün -özetle- değinilmişti.

***

Bazı noktaları tekrarlayalım.

1- Suriye ve bütün arab beldeleri -100 yıl öncesine kadar- 400 yıl boyunca Osmanlı hâkimiyetinde birlikte yaşadığımız coğrafyaların ve halkların bir bölümü.

2- Bölgenin siyasî haritası, 1. Dünya Savaşı’nın galibleri tarafından, tabiatiyle kendi emperyalist emellerine uygun olarak ve Osmanlı gibi bir güç odağının karşılarına, tekrar çıkma ihtimalini bertaraf edecek şekilde çizilmiştir.

3- Türkiye, 1953 yılından beri NATO üyesi olduğundan, Türkiye’nin coğrafî sınırları NATO’nun da sınırları sayılmakta ve Türkiye, bu sınırlar dışında, NATO izni olmaksızın, bir harekât düzenleyememektedir.

Hatırlayalım:  Irak Kürdistanı’nda, Barzanî liderliğinde kurulan Erbil merkezli ‘Bölgesel Hükûmet’le Bağdad’daki merkezî hükûmet arasında ihtilaflar derinleşip bağımsızlık ilanı gündeme gelince.. Barzanî tarafı, dışsiyaset ve savunmada-Türkiye ile birlikte hareket etmek içinkonfederasyona gitmek eğilimini sözkonusu edince.. NATO derhal, ‘Türkiye’nin bütün sınırlarının NATO sınırları olduğu ve NATO kararı olmaksızın değiştirilmesinin kabul edilemiyeceği’ni açıklamıştı.

4- Ortadoğu müslüman coğrafyalarını 100 yıldır kendi diledikleri şekilde düzenleyen  emperyalist güç odaklarının, bu coğrafyalarda karşılarına geçmişte olduğu gibi, müslüman halkların ortak gücü niteliğinde bir büyük güç odağının ortaya çıkmaması için, her türlü entrikaya başvurduğu da gözden ırak tutulamamalıdır.

Ayrıca, Amerika ve Rusya başta olmak üzere, bütün emperyalist odakların, Suriye’den en yakın noktasında 300 km. uzakta bulunan İran’ın Suriye Buhranı’na yüzlerce askerî danışmanlarıyla, binlerce şiî milisiyle ve Lübnan’dan getirdiği onbinlerce savaşçısıyla müdahale etmesine ‘yeşil ışık’ yakması ve gözyumması da bu cümleden, bilhassa düşündürücüdür. Bütün bunlar dünyanın gözü önünde cereyan etmektedir.

Emperyalist güç odaklarını 35 yıl öncelerde İran ürkütürken; şimdi, bütün müslüman coğrafyaları derinden etkilemesi imkanı daha güçlü olan Türkiye korkutmakta, onları.

5- PKK terör örgütünün Kuzey Suriye’deki uzantısı olan PYD veya YPG vs. isimler altında hareket eden silahlı grupların, ‘DAİŞ’e karşı mücadele’ adı altında, Amerika, NATO dünyası ve Rusya tarafından en gelişmiş silahlarla donatılması da bir ayrı konu. Bu odaklar ise emperyalistlerin menfaatleri için savaşçı durumunda gözükerek güçlenebileceklerini ummaktalar.

Hatırlayalım ki, PKK da, Kuzey Irak’da, Kandil Dağı’ndaki karargâhını, USA emperyalizminin maslahatına göre oluşturmuş bulunmaktadır.

***

Sadece Amerika ve müttefikleriyle Rusya değil, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi ülkeler bile müslüman coğrafyalarında dilediği gibi at koşturabilmekteler.

Ama Suriye’yle 900 km. sınırı ve oradaki ateşin kendisine gelmesi tehlikesi bulunduğu halde, Türkiye, eli-kolu bağlı vaziyette.

Bu yüzden, Türkiye’nin, Suriye veya herhangi bir coğrafyada resmen bir düzenlemeye girmesinin zorluğu ve hamâset duygularıyla maceralara atılamıyacağı ortadadır.

Ama Türkiye bugün istediği şekilde hareket edemese bile; NATO ve diğer emperyalist odakların direktiflerine karşı direnen bir siyaset takib edebilmektedir. Hatırlayalım ki, henüz 15 sene önce,Başbakan Ecevit, ‘Amerika bizim müttefikimizdir, Irak üzerine ne derse, ona inanırız’ diyordu.

***

Türkiye’nin emperyalist dünyayı korkutan gelişmesi ve de NATO vs. taahhüdleri ortada iken; Suriye Buhranı da dahil, herhangi bir konuda, bağımsız bir dışsiyaset oluşturması mümkün müdür ki; dış siyasetinin çöktüğünden sözedilebilsin?

stargazete

Bu yazı toplam 772 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar