Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Erdoğan nereye koşuyor?

Şunu tekrar hatırlatayım, CHP kendi geçmişi ile yüzleşmeden Erdoğan’ı eleştiremez. TEK ADAM kimdi, Hitler’le ortak ideallerden söz eden 2. Adam MİLLİ ŞEF değil mi idi.. Bütün adayları Mustafa Kemal kendisi seçmiyor mu idi. Tek parti vardı, sandığın üzerine CHP bayrağı örtülü idi, başında jandarma bekliyordu, seçmen olmak için latince okur-yazar ve CHP parti üyesi olma zorunluluğu vardı ama yine de AÇIK OY, GİZLİ TASNİF yöntemi benimsenmişti.. Takriri sükûn ve İstiklal Mahkemeleri ile muhalefet susturulmuştu.. CHP gitsin önce kendi geçmişi ile yüzleşsin. Cemaat de “Gülen mutlakiyetçiliği” ile Erdoğan karşıtlığı yapamaz. Kamu kaynaklarını Gülen’in şahsında tüzel kişilikler üzerinden mülkiyetlerine geçirenlerin başkalarının gözünde çöp aramadan önce kendi gözlerindeki merteği çıkarmaları gerekir.

Erdoğan da insandır o da hata yapabilir. Elbette o da eleştirilebilir.. Ama kimsenin hakaret etme, küfretme, tedit etme hakkı da yoktur. Erdoğan’ın da aynı şekilde eleştirme hakkı vardır elbette.. O da başkalarını kendine yapmasını istemediği bir şeyi başkasına yapmayacaktır. Bu herkes için geçerli bir kural..

Doğrusu malum koro, sabahtan akşama Cumhurbaşkanına hakaretler ediyor, beddua ediyor, iftira atıyor ve tehditlerde bulunuyorlar.. Erdoğan söyleyince suç olan şeyler, birilerinin gözünde Erdoğan’a söylenince suç olmaktan çıkıyor..

Erdoğan dün de aynı Erdoğan’dı. Kendileri için sorun olana kadar hiç sesleri çıkmadı. Mavi Marmara, “one minute” derken, dershane krizinin ardından 17 Aralık’ta ipler koptu. Artık Erdoğan ne dese, ne yapsa hepsi suç.

Erdoğan’ın hedefi belli; başkanlık sistemini savunuyor.. Ulus devlet kalıplarının dışına taşımak istiyor Türkiye’yi.. 21. YY’da büyük bir Türkiye hayali var.. 100 yıl önce aramıza çizilen sınırları kaldırmak istiyor.. “Dünya 5’den büyüktür”  derken uluslararası düzene itirazı var. İsrail’in politikalarına itiraz ediyor. Batılı ülkelerin tabularına dokunuyor. Sinir uçlarına dokunuyor.. Erdoğan’ın asıl suçu, günahı bu.. İslam dünyasına kötü örnek oluyor. “Öz yurdunda garip, öz yurdunda parya” olmaya, “Tom Amca” olmaya itirazı var. Batılıların bize din biçmesine, bize rejim dayatmasına, darbelere itirazı var.. Aramıza çizilen sınırlara, tepeden inme rejimlere ve o halkın meşru temsilcisi olmadığı halde işbaşındaki yönetimlere itirazı var.

Asıl sorun bu.. Erdoğan batının dümen suyuna gitse, o şimdikinden daha agresif bir politika izleseydi bile, onu Nobel’e aday göstermekte tereddüt etmezlerdi.. Nobel ödüllü Baradey’i, İngiliz Tony  Blair’i Sisi’ye danışman yapanlar kimlerdi..

Erdoğan başkanlık sistemini savunuyor. Kafasındaki model bu.. Başbakan yok.. Merkezde bu kadar bakan da olmayabilir.. İçişleri, Dışişleri, Savunma, Ekonomi Maliye, Adalet Bakanlığı yeter.. Yerel yönetimler güçlendirilir.. Yerel parlamentolar oluşturulur.. Belki merkezde iki parlamento olur. Başkan partili de olabilir. Bakanlar parlamento dışından atanabilir.. Yurtiçinde fevkalade valilikler ya da yurtdışında fevkalade büyükelçilikler de atanabilir.. İngiliz, Fransız milletler topluluğu gibi bizim de mesela “Osmanlı milletler topluluğu”muz olabilir, bir “Milletler topluluğu meclisi” de kurulabilir.. Merkez Bankası’nın bu duruma göre yeniden yapılandırılması gerekecek ve tabii Diyanet’in de.. Diyanet anayasal statüde özerk ve ekümenik olacak..

CHP ve cemaat bu başkanlık ve Beştepe külliyesini tam anlayamadılar galiba.. Türkiye’nin iç şartları, bölgesel şartlar, global sorunlar, barış süreci, anlayışsız bir muhalefet, agresif bir cemaat, topyekûn saldırıya geçen lobiler, masonik örgütler, finansal tetikçilerin hepsini birden düşününce siyasetin havası daha bunaltıcı, stresli, can sıkıcı bir hal alıyor. Bu şartlar altında elbette bazı yanlışlar, yanlış anlamalar, süreçten kaynaklanan sorunlar, dost çevrelerin yanlış, ihmal ve gereksiz tepkileri ya da görüş farklılıklarının sebeb olduğu gerginlikler her zaman olacaktır. Erdoğan bir eylem adamı.. Zor zamanlarda birtakım engelleme ve uyumsuz davranışlara sert tepki veriyor. Kendini kalp cerrahı gibi görüyor ve bistürü istediğinde yardımcısını yanında görmediğinde sinirlenebiliyor.. Çünki operasyon alanı adeta can pazarı. Küçük ihmalllerin faturası çok ağır olabilir.. Bölge kan çanağı gibi. Ve senkranizasyon bozukluğunu kendileri için fırsat bilen düşmanca bir rekabet içindeki iç ve dış çevreler var.

Durum bu.. Hayat devam ediyor.. Sancılı bir bölgede, sancılı bir süreçten geçiyoruz. Fırtınalı bir havada, karanlık bir gecede, mayınlı ve çalkantılı bir denizde, doğru yönde, ileri doğru yol alıyoruz. Birileri gemide kaptan köşküne saldırsa, birileri, geminin  tabanını delmeye çalışsa da.

Erdoğan’a sabır diliyorum. Allahım bize hakkı hak, batılı batıl göster, hakta toplanmayı nasib et. 

Erdoğan için merhametinin öfkesinden büyük olmasını diliyorum. Biz Taif yolcusuyuz.. Bir şeyi Allah dilemişse ne gam. Hem O, iradesini gerçekleştirmek için bize muhtaç değil ki. Eğer biz O’nun rızasının gerçekleşmesinin vesilesi olabilirsek ne gam!

Hem zaten, Allah (cc) bize şer gibi gelen şeylerde hayır murat etmiş olamaz mı? “Hak; şerleri hayreylerdi” değil mi? Mekerallahu.. Hasbunallahu veniğmel vekil.

Selâm ve dua ile..

yeniakit

Bu yazı toplam 923 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar