Erdoğan: Esad Gitmedikçe Bize Uyku Yok

Erdoğan: Esad Gitmedikçe Bize Uyku Yok

Erdoğan: Suriye’yi Rejimden Temizlemeden Bize Huzurla Uyumak Haramdır

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti İstanbul İl Başkanlığında düzenlenen Yeni Üye Çalışmaları Ödül Töreni'ne katıldı. Erdoğan, yaptığı konuşmada bölgede yaşanan gelişmelere ilişkin açıklamada bulundu.
'Suriye topraklarının 3'te 1'lik bölümü, PKK ve Amerika'nın işgali altındadır'
 
"Suriye'deki gelişmeler ülkemizin geleceğini biçimlendirmede hayati öneme sahiptir. Buradan bir kez daha ifade ediyorum; Türkiye'nin Suriye topraklarını işgal ve ilhak gibi bir niyeti asla söz konusu değildir. Tam tersine biz Suriye topraklarını işgalinin ve ilhakının önüne geçmenin gayreti içindeyiz. Suriye topraklarının neredeyse 3'te 1'lik bölümü, PKK terör örgütünün ve onu destekleyen Amerika'nın işgali altındadır. Aynı şekilde Suriye topraklarında Rusya'sından İran'ına kimi Avrupa ve Körfez ülkelerine kadar pek çok devlet faaliyet yürütüyor. Daha önemlisi Suriye'de halkın büyük bir bölümünün desteğine sahip muhatap alınacak meşru bir yönetim de bulunmuyor. Şu anda Suriye'de halk, 'Türkiye, Türkiye, Türkiye' diyor. Suriye'de halk ellerinde Türkiye bayrağı ile sokaklarda dolaşıyor. Suriye'de rejim diye karşımıza çıkarılan yapı, halkıyla kavgalı, birtakım devletlerin desteğiyle suni olarak hayatta tutulan siyasi bir mevtadır.
 
Türkiye'nin Suriye'deki varlığına itiraz edenlerin önce şu sorulara cevap vermesi lazım. PKK terör örgütü ve onu destekleyen Amerika dururken, niçin 4 milyona yakın Suriyeliye kendi topraklarında bundan çok daha fazlasına da Suriye içinde insani destek veren Türkiye hedef alınıyor? Ülkemizin güneyindeki şehirleri terör örgütünün saldırısı altındayken sesleri çıkmayanlar, Türkiye tüm sınır hattı boyunca güvenli bölge oluşturmaya kalkınca niçin birdenbire Suriye sevdalısı kesildiler. Şu anda biz de 3,5 milyon Suriyeli var ama İdlib'den 4 milyona yakın insan yine ülkemize gelme arzusunda. Bunlar için biz ne yapıyoruz? İdlib'de bir güvenli bölge oluşturuyoruz. Onun için yoğun bir şekilde briket barınaklar oluşturmaya başladık. Bu barınaklarda o kardeşlerimizi daha konforlu bir yapıda barındıralım. Onun çalışmaları yoğun bir şekilde devam ediyor. Biz kardeşiz. Muhacir, ensar bu anlayışımız var. Biz onlara, 'Bırakın vursunlar, varil bombalarını yağdırsınlar.' bunu mu diyelim? Buna mı eyvallah edelim? Edemeyiz. Biz bir Esed bu noktada olamayız. Ama onda acıma duygusu diye bir şey kalmış değil. Onun için biz merhamet sahibi bir millet olarak, bu gayretimizi gösteriyoruz. Rejimin kendi halkını, kadın, çocuk demeden uçak, helikopter, tank ve toplarla bombalarken gözü dönmüş katil sürüleriyle katlederek ilerlerken, Türkiye'nin bu insanların hayatlarını kurtarma çabasına niçin bu derece karşı çıkılıyor? Türkiye'nin Suriye'de davetsiz misafir olduğunu öne sürenler acaba kendilerinin dünyanın dört bir yanında davetsiz bir şekilde yürüttükleri faaliyetleri aynı şekilde tarif edebilecekler mi? Onlarda davet var mı? Yok. Davetli olanlar da orada ne yapıyorlar?"
 
'Bir süre sonra rejim tümüyle cesede dönüşecektir'
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin Adana Mutabakatı ile Suriye'ye davetli olduğunu hatırlatarak, şöyle konuştu:
 
"Davetsiz misafir olduğunu iddia ettikleri Türkiye'ye yönelik saldırılara hak verenler aynı zamanda dünyanın dört bir yanında kendileri için de benzer bir yolu açtıklarının farkında mı? Suriye halkının canını ve onurunu korumak için yürüttüğü mücadeleye destek vermek üzere davet ettiği Türkiye'nin, buradaki varlığı rejimin davetinden daha mı az meşrudur? İdlib'den ülkemize yönelen 1 milyona yönelik göç dalgasını umursamadan, kimseye gücü yetmeyen ama kendi halkına saldırmakta pek bir şahin kesilen zalim rejime kol kanat gerenler, Türkiye'nin bu çarpık denklemi bozmakta kararlı olduğunu hala görmüyorlar mı? Bu gün İdlib'de yaşanan insani trajediye sırf Türkiye güç durumda kalacak diye seyirci kalan uluslararası toplumda, yarın yıkılan bir bentten akan seller gibi üzerine çullanacak yükü karşılamaya hazır mı? Bu soruları daha epey uzatmak mümkün. Buradan bir kez daha Suriye'deki zulmü durdurma, sınırlarımızın ve kardeşlerimizin güvenliğini sağlama kararlılığımızı tekrarlıyorum. Rejim güçleri Soçi Muhtırası'nın sınırlarına çekilene kadar İdlib'deki sorun çözülmeyecektir. İdlib'deki sorun çözülmedikçe de ne buradan sınırlarımıza yönelen yeni kitlelerin ne de ülkemizdeki Suriyelilerin evlerine dönüşü mümkün olmayacaktır. Rejimin saldırıya geçtiği her yerde insanlar diğer bölgelere değil, Türkiye'ye yöneliyor çünkü güven bölgesi burası. Çünkü bu insanlar rejimin hakim olduğu yerde ne canları ne onurları ne de mallarının güvende olamayacağını biliyor. Rusya'nın kendi halkına düşman bir rejime toprak kazandırma çabası, suni solunumla onun ömrünü uzatma gayretinden başka bir şey değildir. Bir süre sonra suni solunum da işe yaramayacak, rejim tümüyle bir celsede inşallah cesede dönüşecektir."
 
​Tüm çabalarının bu süreçte olabildiği kadar az can kaybı yaşanması olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları aktardı:
 
"Suriye'yi kendi siyasi ve askeri hesaplarının bilek güreşi alanına çevirmeye çalışanların umurunda olmayabilir. Bu topraklarda yiten her can bizim yüreğimizi yakıyor. Bu insanlar bizim hem tarihi hem coğrafi hem de dini olarak kardeşimizdir. Kardeşlerimizi zalimlerin insafına terk etmeyecek, sınırlarımızda terör örgütlerinin ve meşruiyetini yitirmiş rejimin tehdidiyle inşallah onların vicdanına terk etmeyeceğiz. Biz bu yolda gerekirse ölmeyi göze aldık. Varsa aynı fedakarlığı göze alan 'hodri meydan' diyoruz. Şu anda Suriye'de en aciliyet kesbeden yer olan İdlib'deki çözüm, rejimin saldırganlığının bir an önce durdurulması ve daha önce varılan anlaşmalardaki sınırlara çekilmesidir. Aksi takdirde şubat ayı bitmeden biz bu işi yapacağız. Bunu dostlarımızın desteğiyle gerçekleştirebilirsek memnuniyet duyarız. Yok bu işi zor yoldan yapmamız gerekiyorsa biz ona da varız. İşte bu kadar açık ve net ifade ediyorum. Suriye'yi terör örgütlerinden ve rejimin zulmünden temizlemeden bize huzurla uyumak haramdır. Mademki 81 vilayeti ve 83 milyon vatandaşıyla Türkiye'nin güvenliği buradan geçiyor öyleyse ne yapıp edip bunu başaracağız."