Nureddin Şirin

Nureddin Şirin

Erbakan Hoca Ölümüyle Ölüleri Diriltti, Modern Cahilliyenin Putlarını...

Erbakan Hoca Ölümüyle Ölüleri Diriltti, Modern Cahilliyenin Putlarını Devirdi

Bugün hala daha cenazesinin nerede olduğu bilinmeyen Üstad Bediüzzaman"ın "Benim ölümüm başınızda bir bomba gibi patlayacaktır" sözü ve aynı şekilde "Benim ölümüm hayatımdan daha ziyade İslam'a hizmet edecektir" müjdesi, hayat içinde bir hakikat olarak tecelli etmiş, İslami kimliği, kişiliği ve gayreti dolayısıyla hapishanelerde çürütülmek istenen bir İslam aliminin dillendirdiği ilahi değerler ilahlık taslayan tağutların putlarını ve diktalarını alaşağı etmiştir.

Üstad Bediüzzaman"ın bu anlam dolu sözlerinin taşıdığı derin manayı bütün boyutları ve azameti ile Milli Görüş lideri Prof. Dr. Necmeddin Erbakan"ın cenazesinde gördük.

Kışın ayazında ve hafta içinde İstanbul"un Fatih Camii'ne sel gibi akan milyonlar, tekbirler getirip "mücahid Erbakan" diye haykırırken, ülkenin cumhurbaşkanı, başbakanı, meclis başkanı ve hatta silahlı kuvetlerden bazı generallerinin tevhid bayrağına sarılı tabutu omuzlarken, bir ucu Fatih camiinde diğer ucu ise kilometrelerce uzakta Zeytinburnu"ndaki Merkez Efendi Kabristanı"nda olan insan seli Türkiye Müslümanlarının kalbindeki ilahi aşk ve sevdayı en azametli bir şekilde ortaya koyuyordu.

Adına "İstiklal mahkemeleri" denen katliam tezgahlarının kurularak alimlerin boğazlarına yağlı kementlerin takıldığı, ezanın Arapça okunmasının, Kur"an"ın öğretilmesinin, başörtüsünün bağlanmasının yasaklandığı, dindar insanların baskı altına alınıp aşağılandığı, insanların Allah yolundan uzaklaştırılarak her türlü şeytani tuzaklara sürüklendiği, batı emperyalizmin payandası haline getirilen ülkenin siyonistlerin çiftliğine dönüştürüldüğü bir döneme karşı, ilahi değerler ekseninde yeni bir dünya kurmanın meşalesini tutuşturan Erbakan Hoca, ölümüyle bile bir inkılab gerçekleştirdi.

Erbakan hocanın ayağa kalkışı nasıl bir inkılab idiyse, mele-i alaya hicreti de öylesine bir inkılab oldu.

Sahih-i Müslim"de yer alan bir hadis-i kudsi"de şöyle buyrulur:

"Allah bir kulunu sevdiği zaman, cibril'i çağırıp "ben falan kulumu seviyorum, sen de onu sev!" der. cibril de onu sever ve sonra gökyüzünde şöyle seslenir: "Allah, falan kimseyi seviyor, siz de onu sevin!" bundan sonra göklerdeki bütün melekler onu sever. Sonra o kul yeryüzünde de herkes tarafından sevilip kabul görür."

Acaba, buz gibi bir havada ve hafta içinde milyonlarca insan İstanbul"da görülmemiş bir mahşeri tablo oluşturuyorsa, böylesine muazzam bir görüntü yukarıdaki hadis-i kudsi"nin müşahhas bir delili değil midir?

Bu ülkede başbakanlık yapan ve bir ömür boyu siyaset sahnesinde yer alan bir şahsiyet sabah vaktinde Ankara Hacıbayram Camii"nden İstanbul Fatih camiine tekbirlerle getirilip milyonların omuzlarında tevhid bayrağına sarılı tabutuyla hakka uğurlanıyorsa, resmi ideolojinin ve çağdaş cahiliyyenin putlarının devrildiği anlamına gelmiyor mu?

Siyaset sahnesine çıktığı ilk andan son nefesini verdiği ana kadar İslam Birliği"ni savunan, batı emperyalizmi ve siyonizmin askeri, siyasi, kültürel ve ekonomik sultasına karşı İslami değerler ekseninde yeni bir dünya, hak ve adalet nizamı kurmanın kararlı mücadelesini veren, özellikle de siyonist odakların tüm baskı ve komplolarına karşı bir an olsun eğilmeksizin siyonizm putunu deviren Erbakan Hoca"nın savunduğu değerlerin bu ülkede ne kadar da güçlü ve köklü olduğunu göstermiyor mu?

Erbakan Hoca"nın son İran ziyaretini organize eden Dr. Abdullah Velihah, hocanın vefatı münasebetiyle Türkiye"ye gelip cenaze merasimine katıldığında gördüğü manzara karşısında duygularını şöyle dile getirmişti:

"Erbakan hoca İran"a geldiğinde onun nasıl bir İslami şahsiyet olduğunu yakından görmüştüm. Fikirleri, hedefleri, o yaşına rağmen enerjisi ve dünya Müslümanlarının esenliği için olağanüstü gayreti hepimizi etkilemişti. Özellikle de siyonizme karşı küresel bir İslam cephesi oluşturma çabası bizim için çok güzel bir örnek oluşturmuştu. Şimdi burada onun cenazesine gelen bu insanları gördüğümde, Erbakan hoca"nın tanıdığımızdan da büyük olduğunu anladım. Gerçekten de çok müstesna bir şahsiyet. Keşke İslam ümmeti böyle şahsiyetlere daha çok sahip olabilseydi."

Erbakan hocanın vefatının ardından medya organlarında yapılan tartışmalar, yazılan yazılar ve televizyon programları, hocanın ölümüyle birlikte bir hakikat patlaması gerçekleştirdiğini herkes itiraf ediyor.

Bu da Üstad Bediüzzaman"ın "Benim ölümüm başınızda bir bomba gibi patlayacaktır" sözünü bir kez daha hatırlatıyor bize. Evet bu bir bomba patlaması idi. Ancak bazı devletlerin sahip olduğu nükleer silahlardan daha etkili ve güçlü, fakat, gücünün kaynağını Alemlerin Rabbi olan Allah"tan alan, beşeri tağuti güçlerin karşısında çaresiz kaldığı manevi bir bombaydı bu.

Hapishanelerin, prangaların, yasaklamaların, kısıtlamaların, engellemelerin, tuzak ve komploların patlamasını önleyemediği bir bombaydı bu"

Ve sonuçta, Erbakan Hoca"nın yokluğu yeri doldurulamayacak bir boşluk açtıysa da, onun ölümü yeni bir dirilişin, yeni bir şahlanışın habercisi oldu.

Acaba bu hakikati teslim ve takdir etmeyen pak bir yürek, özgür bir vicdan olabilir mi?

Erbakan hocayı elbette çok özleyeceğiz, ona olan sevgi ve muhabbetimiz kalbimizde sönmeyen bir alev olarak yanıp duracak. Ancak bu özlem ve muhabbetin yanısıra, Erbakan Hoca'nın bu ümmete ve Türkiyeli müslümanlara gösterdiği hedefleri gerçekleştirmek, ve sonuçta özgür Kudüs'ten Erbakan Hoca'yı selamlayıp Kudüs'ün fethini müjdelemek için daha çok çalışacak, mücadelemizi daha çok artıracak ve günlerimizi daha fazla Erbakan'laştıracağız inşaallah.

"Ey Mutmain olan nefis! Allah senden razı, sen Allah'tan razı, dön Rabbine! Gir cennetime, gir kullarımın arasına"

 

Bu yazı toplam 3469 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar