Ehl-i Sünnet ve Ehl-i Reyting

Ehl-i Sünnet ve Ehl-i Reyting

Ehl-i sünnet omurga çökerse ne şiilerin, ne vehhabilerin, ne modernistlerin saldırıları ile çöker.

Asırlardır ümmetimize yapılan saldırıları ve çökertme planlarını en ön safta göğüsleyen ve püskürten Ehl-i sünnet (ehlü’s-sünne) tamlaması, ehlü’s-sünne ve’l-cemâa (ehl-i sünnet ve’l-cemâat) ifadesinin kısaltılmış şeklidir. Sünnetten maksat, dini tebliğ ve beyan etmekle görevli bulunan Hz. Peygamber’in (s.a.s) İslâm’ın temel konularını anlama ve benimseme tarzıdır. Cemaat kavramı, her devirdeki Müslümanların büyük ekseriyeti (sevâd-ı a‘zam) vahyin ilk muhatapları olup inanç, ibadet, hukuk ve ahlâk cepheleriyle İslâm’ı bir bütün olarak sonraki nesillere aktaran ashab cemaati olarak yorumlanmıştır. (Şâtıbî, II, 258-265).
 Geçmiş asırlarda olduğu gibi ümmet olarak bugün de çetin imtihanlara muhatap oluyoruz. İçeride ve dışarıda terör, iç savaşlar, işgaller ve darbeler, işbirlikçilik, ekonomik sömürü, ahlaksızlık, günahların kurumsallaşması gibi birçok sorunla boğuşuyoruz.
 Kilis’e her gün füze yağıyor, doğudan sürekli şehit haberleri geliyor, Suriye iç savaşı tam bir katliama dönüşmüş, Halep adeta yanıyor. Mısır’da ihvan mensupları ve Muhammed Mursi, Filistin’de Raid Salah zindanda çile doldurmaya devam ediyor. Bangladeş’te Müslüman âlimler birer birer idam ediliyor. Arakanda Müslümanlar yakılıyor, Doğu Türkistan’da zulüm bütün vahşiliğiyle devam ediyor.
 Tüm bunlar olup biterken her gün ekranlarda, sosyal medya platformlarında, spor salonlarında, ilim adamlarının, hocaefendilerin, akademisyenlerin, Müslümanların gerçek gündemlerinden uzak, suya sabuna dokunmayan, sanal, esrarengiz ve reyting yapan gündemlerle, sürekli birbirlerini eleştirdiklerini ve münazaraya davet ettiklerini görüyoruz.
 Acaba ümmetimiz bu durumdayken ehl-i sünnetimizin öncüleri Ebû Hanife, İmam-ı Malik, İmam-ı Şafii, İmam Ahmed bin Hanbel asrımızda yaşasalardı, ekranlara çıkma, salonları doldurma, sosyal medya platformlarını kullanma fırsatı bulsalardı gücün yanında saf tutarak, yöneticilerini Hz. Ömer’e benzeterek, abdestsiz bir şey imzalamadıklarını söyleyerek güzelleme yapma yarışına mı girerlerdi?
 Yoksa çıkarıldıkları ekranları, konuştukları spor salonlarını ve sosyal medya platformlarını kullanıp liderlere seslenerek; İsrail’in NATO’daki vetosunu niye kaldırdınız? Allah’ın düşmanı Yahudileri niçin dost ilan ettiniz?
 Bak toplum ve aile çöküyor niçin zinayı tekrar suç haline getirmiyorsunuz? Şu ahlaksız dizilere neden bir dur demiyorsunuz?
 Kavimleri helak eden eşcinselliği ve ateizmi niçin dernekleştirdiniz? 72 tane AB uyum yasasını nasıl geçirdiniz?  Kaç yıl oldu nerde dindar nesil, niye şu karma eğitimi kaldırmıyorsunuz? Laikliği niçin kutsuyorsunuz?
 Suriye perişan, Mursi zindanlarda, Raid Salah zindanlarda, Nizami idam edildi, Arakan yanıyor, niye halen İslam birliğini kurmuyorsunuz? Niçin İncirliği, topraklarımızdaki ABD ve NATO üslerini kapatmıyorsunuz? Milletimiz faizin pençesinde inim inim inliyor, niçin faizsiz ekonomiye geçmiyorsunuz mu derlerdi?
 Ümmeti çökertmek isteyenler önce ehl-i sünnetin, hocaların, ilim adamlarının sisteme entegre olup, reytinge teslim olmalarını istiyorlar. Tıpkı şehit Seyyid Kutub’un dediği gibi, abdesti bozan şeylere fetva veren ancak Müslümanların siyasi, iktisadi ve ictimai durumları hakkında konuşamayan ilim adamları istiyorlar.
 Ehl-i sünnet omurga çökerse ne şiilerin, ne vehhabilerin, ne modernistlerin saldırıları ile çöker. Ehl-i sünnet omurga çökerse güce teslim olmuş, reyting sevdasına düşmüş, sisteme entegre olmuş, hakkı söylemekten çekinen, çözümün adresini göstermeyen, İslami muhalefet ruhunu kaybetmiş, sanal gündemlerle hareket eden ilim adamları yüzünden çöker.
 Abdulaziz KIRANŞAL   Milli  Gazete