"Dünya Pazarı Her Zaman Riskli Olmuştur"

"Dünya Pazarı Her Zaman Riskli Olmuştur"

Star gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren bugünkü köşesinde "Transformasyon" başlıklıo bir yazı kaleme aldı...

Ahmet Taşgetiren / Star

Ergenekon ve Balyoz davalarında Cemaatin etkisinin tartışıldığı günlerde Cemaat’in görünen yüzlerinden birine “Hayret, demiştim, Cemaatin bu kadar yetişmiş ve atak yargıçları var mıymış!” O da bana “Ya öyle mi?” diye cevap vermişti. Şimdi o ifadeyi “Safmışsınız” diye okuyorum ya da “Siz bile farkında olmamışsınız” gibi.

Şimdi Camia adına görünen yüzlere baktığımda, gerçekten yapıyı yeterince tanımadığımı itiraf etme gereği duyuyorum.

Samimiyetle söylüyorum, ben en baştan beri bu süreçten Camia’nın da Hükümet’in de yara almadan çıkmasını istedim. Çünkü ben, her iki olguyu da, “Türkiye’nin Türkiye olma mücadelesi”nde milletin bağrında biriktirdiği bir ortak değer gibi görüyordum.

Tanıdığım bir çok insan var. Pensilvanya’yı ziyaret ettim ve oradaki intibalarımı paylaşırken“Hocaefendi’nin orada dua - ibadet ikliminde gerçek bir inziva hayatı yaşadığı”nı anlattım.

Tanıdığım insanlar... Onların yüzlerini hatırlıyorum, duygu dünyalarını, sevdiğim izlerden söz edebilirim onlardan bahsederken...

Yaşanan süreçte onların bir kısmını hiç göremiyorum. İyi ki göremiyorum, diyeceğim. Çünkü onların da bu sürecin kan - revan ikliminde rol üstlenmiş olduklarını görürsem gerçekten çok hayıflanacağım.

Hocaefendi’nin o beddua - mülaane- mübahale her neyse görüntülerini asla içime sindiremedim. O bir yabancılaşma idi. Hala Mehtap tv’de sohbetleri yayınlanıyor, orada girilen dini bahislerle, şu anda“Hizmet medyası”na yansıyan dil ve yüzler arasında ürkütücü uçurumlar görüyorum.“Hocaefendi”nin süreçte yerleştirildiği “siyasi misyon” da bana göre bir yabancılaşma diye tanımlanabilir.

Bir cemaatin transformasyonuna tanıklık ediyor Türkiye. Belki görülmüyor ama, bence en dramatik olanı bu.

Bilmiyorum, ben mesela bir Mehmet Ali Şengül Hoca ile, Hizmetin medya yüzleri arasındaki uçurumun nasıl oluştuğuna bakmak gerekir diye düşünüyorum. Eğer Mehmet Ali Şengül Hoca da, benim tanıdığım yerlerden, şu anki kan - revan ortamına transfer olmamışsa.

“Hocaefendi”nin etrafında bir ders halkası oluyor sürekli. Bir grup eğitiliyor, sonra yenileri geliyor. Onların aldığı eğitim formatına bakıyorum, ben onların şu kan - revan ortamında rol almış olmalarını düşünemiyorum.

Ben ki, bir Müslüman kişiliğinde “siyasi şuur”u kaçınılmaz görenlerdenim. Ama bir dini cemaat adına böylesine bir siyasi rol, aklıma gelmezdi. Parti değilsiniz ama, bir partiden çok daha kıran kırana boğuşmanın içine düşürülmüşsünüz. Nasıl bir şey bu?

Yazıp duruyorum: Mutfak bütçesinden kısıp öğrenci bursu veren ablalar, Boğaziçi Üniversitesi’nin bilmem hangi bölümünü derece ile bitirip Moğolistan’a nerede ise karın tokluğuna öğretmenlik yapmaya giden genç. Doğu-Güneydoğu’ya kurban eti dağıtmaya giden sade insanlar...

Şu anda, bunların nasıl bir psikoloji içine girdiklerini düşündükçe gerçekten büyük üzüntü yaşıyorum.

Bir mail aldım, bir dershanenin bayan öğretmeni öğrencisini dışarda yemek yemeye çağırıyor ve orada, “Tayyip Erdoğan dersi”ni anlatmaya başlıyor. Bu nedir? Bu da öğretmenliğin transformasyonudur. Evinizde kalan öğrenciye, “Hocaefendi sohbeti” dinletmek ayrı, “Tayyip Erdoğan nefreti” pazarlamak ayrı.

Şu andaki “Cemaat tarifi” neyi içeriyor acaba?

Ben Cemaat’in şu anda, içerde - dışarda bir takım güç odakları içen “operasyonel bir güç” diye görülmesini yadırgamam. Ama “operasyonel güç” işte. Cemaat de kendisini “operasyonel güç”olarak görüyor mu?

İçimden Tayyip Erdoğan’a “Cemaatin şu tarafı sizin de bizim de birikimimiz sayılır. Oraları sakının” demek geliyor. Peki ama “Hangi tarafı” derse ne diyeceğim?

Cemaat içinde genel hatlarıyla iki yapı oluştu: Bir, Cemaatin klasiği olan “dini duyarlıklı” yapı, iki, Cemaatin “dünya pazarı”na sunduğu yapı. Şunu biliyorum: Dünya pazarı her zaman dini yapılar için riskli olmuştur. O pazara girip de, o pazarın genleriyle enfekte olmamak, zor bir iş. Şu anda“Kumpas” dense ilk akla ne gelir sorusu, Cemaat açısından nasıl bir kirli dünyada yol alındığını gösteren tipik örnektir. Bence Camia şu “şefkat tokadı” meselesi üzerinde daha derin düşünse en hayırlı işi yapacaktır.

Transformasyon, transformasyon, transformasyon. Ön yüzdeki gen formülasyonuna bir kere daha bakılmalı, diyorum sadece.