Diyarbakır'da linç Vahşetini Ev Sahibi Anlattı

Diyarbakır'da linç Vahşetini Ev Sahibi Anlattı

Diyarbakır'daki linç vahşetinin yaşandığı evin hanımı, saldırganların eve baltalarla silahlarla daldığını, polisi iki kez aradığı halde polisin gelmediğini söyledi. L.O.'ya göre polis gelseydi o vahşet yaşanmayacaktı

Diyarbakır'da, Kobani protestoları sırasında çıkan olaylarda Hür Dava Partisi (Hüda-Par) yanlıları Yasin Börü, Riyat Güneş, Ahmet Dakak ve Hasan Gökoğuz'un öldürüldüğü evin sahibi kadın L.O., ilk kez konuşarak, o vahşeti kınadığını söyledi. Saldırganların eve baltalarla silahlarla daldığını anlatan L.O., polisi iki kez aradığı halde polisin gelmediğini söyledi. L.O.'ya göre polis gelseydi o vahşet yaşanmayacaktı.

Evlerine sığınan 4 kişiyi kurtarmak için eşi ile birlikte ellerinden geleni yaptıklarını ve defalarca polisi aradıklarını ancak gelmediğini söyleyen L.O., "Polis gelip bir gaz bombası atsaydı onlar kurtulurdu. Devlet o gün neredeydi" dedi.

Diyarbakır'da Kobani protestoları sırasında 7 Ekim günü Hüda-Par yanlıları Yasin Börü, Riyat Güneş, Ahmet Dakak ve Hasan Gökoğuz, sığındıkları bir evde öldürülüp balkondan atıldı. Eşi H.O., ile kayınpederi H.O., tutuklanan olayın yaşandığı evin sahibi L.O., ilk kez olaylarla ilgili konuşurken, can güvenliği gerekçesiyle yüzünü göstermek istemedi. L.O., savcıya daha önce verdiği ifade can güvenliği olmadığını söylediğini belirterek, çok mağdur olmalarına rağmen katil damgası yediklerini belirtti.

"4 KİŞİ EVE GİRİR GİRMEZ BEN POLİSİ, ONLAR YAKINLARINI ARADI"

Olay günü eşinin bayramlaşmak için teyzesini evine götürdüğünü söyleyen L.O., 5 dakika geçmeden 4-5 kişinin kapıya gelerek, "Allah rızası için bize yardım et" dediğini ve kendisinden polisi aramasını istediklerini söyleyerek, şunları anlattı: "Ben hemen ilk başta polisi aradım. İlkin düşmedi sürekli meşguldü. Ondan sonra tekrar aradım düştü. Dedim ki 'çabuk gelin binanın kapısını kıracaklar. Çabuk gelin yetişin bunların kurtarın'. Polis memuru bana, 'tamam geliyoruz' dedi. Öyle demesiyle biraz ferahladım. Dedim ki gelip kurtaracaklar sonuçta. Onların ellerinde kurban eti falanda yoktu. Bir tanesinin elinde bıçağı vardı. Bir tanesinin elinde pala vardı. Hatta bir tanesi de yaralıydı. Sol kolunda kan vardı. Riyad'ın elinde de sopası vardı. Ben Riyad'ın elindekini net hatırlıyorum. Öbürlerini tam hatırlamıyorum. O zamanki şok vardı üstümde. Ben yine polisi aradım. Neredesiniz? Hadi çabuk aşağıdaki dış kapıyı kıracaklar dedim. Yine gelmediler. Ondan sonra defalarca aramaya çalıştım düşmedi. Onlar arkadaşlarını, akrabalarını aramaya başladılar. Bir eve sığındıklarını ve çubuk gelmelerini isteyerek, kapıyı da dışarıdakilerin kıracağını söylediler. Bunlar onların telefon kayıtlarında da vardır. Benim yanımda da aradılar. Sonra aşağıdaki dış kapı kırıldı. Binaya hücum ettiler. Sayısız ayak sesi vardı. 8 katlı binadır. Biz 3'üncü katta oturuyoruz. İlk olarak aşağıdaki kapıları çaldılar. Sonra yukarı gelmeye başladılar. Bizim kapı panjurlu ve iç kapı var. Panjurlu kapı çalmaya hızlı hızlı başladılar. Benim evde olmadığımı ilk başta zannettiler. Yukarı çıktılar. Tek tek aradılar. En sonda baktılar ki hiç kimse açmıyor kapılarını. Yukardan kapıyı açmayanların kapılarını kırıp içeri girmeye başladılar."

"BİZE ZAMAN VERİN, POLİS GELSİN BİZİ ALSIN, YOKSA BUNLAR BİZİ ÖLDÜRECEK"DEDİLER

Ev sahibi kadın L.O., o sırada eşinin geri geldiğini, aşağıda göstericilerin eşine, "IŞİD'ciler sizin binaya girmiş, IŞİD'ciler sizin çocuklarınızı, karınızı kesecekler" lafları doğrultusunda merdivenleri koşa koşa çıktıklarını belirterek, şöyle dedi: "Eşimin eve gelmesiyle Riyadl (Riyad Güneş) onun etrafını sardılar. Bende onlara 'bu benim eşimdir' dedim. Kapıyı kapatıp anahtarı eşimin elinden aldılar. Bize biraz zaman verin, polis gelsin bizi buradan alsın, bunlar bizi alırsa bizi öldürecekler dediler. Öldürüleceklerini kesin olarak biliyorlardı. Bizde tamam size yardımcı olacağız dedik. Epey bi uğraştık. Onlar kendi tarafını arıyordu. Eşim kendi akrabalarını falan arıyordu. Diyordu tanıdık polis varsa gönderin buraya. Eşim kimi araydıysa polisi arayın dediler. Bina içindekiler eşimin içeri girdiğini gördüler. Kapıyı açmadığımız için daha çok baskı yaptılar bizim kapıya. Eşim bana polisi arayıp aramadığımı sorduğunda aradığımı söyledim. Eşim onlara kendi tarafınızdan birilerini arayın, gelsinler sizi kurtarsınlar diyerek evin adresini verdik. Onlarda adresi konuştukları kişilere bildirdiler. Onların tarafları da gelmedi. O sırada çok korktum. Panjurlu kapıyı kırdılar. Kalabalık grup vardı. Biri diyordu 'dinamit getirin kapıyı patlatalım'. Biri diyordu 'çekiç getirin, yok silah getirin kapıya sıkalım kırılsın'. İçeri girelim diye. Biz kapıyı hiçbir şekilde açmadık. Onlarda açmadılar. Yan yana duruyorduk. Eşim bana 'çocukları al' dedi. Onlara da 'herkes saklansın' dedi. Bizde eşimle birlikte yatak odasına girdik. İki tane çocuğumu karyolanın altına sakladık. Ben yatağın sağ tarafına, eşimde sol tarafına uzandı. Çocukları himaye etmek için. Biz odaya girer girmez silah sesi patladı. Biz kapıdan bekliyorduk. İlk başta yatak odasının camı kırıldı. Silahlar sıkıldı. Ben dedim biz artık kesin öldük. Ben sırada yine polisi aradım, hatta ağlıyordum. Dedim ki 'nerdesiniz artık çabuk gelin neden birş ey yapmıyorsunuz. Bakın benim iki tane çocuğun var öleceğiz biz'. Silah sıkılıyor bunu da belirttim polise. 'Tamam adresi ver'dedi. Bende o ağlamakla, şokla adresi verdim. Konuşmam iki defa oldu polislerle. O sırada kavga, silah sesleri geldi. Tam anlamadık" dedi.

"SALDIRGANLARDAN BİRİNDE BALTA VARDI, RİYAD'LAR TEKBİR GETİRDİ"

L.O., saldırganların eve girişlerini yatak odasında saklandıkları için görmediklerini, ilk silahın yatak odasına sıkıldığını ancak o sırada çocuk odasında saklanan Riyat Güneş ve arkadaşlarının tekbir getirdiklerini ifade ederek, yaşananları şöyle anlattı:

"Silah sesini duyduklarından dolayı tekbir getirdiler. Onlar tekbir getirmeyene kadar da ilk biz gözlem altındaydık. Çünkü bizim odamızda olduklarını sanmışlardı. Bize yönelmişlerdi. Onlar tekbir getirdikleri için bizi bıraktılar. O tarafa gittiler. 5 ya da 10 dakika ya sürdü ya sürmedi bir sessizlik hakim oldu. Biz hiçbir şey görmedik. Saklanmıştık. Biz hiçbir şeye şahit olmadık. O vahşi anlara. Eşim sonra etajeri biraz çekip kapıyı açtı. Kapıyı açmasıyla dışarıdaki grup eşime saldırdı. O an ben kendimi eşimin önüne atıp, eşim olduğunu ve bırakmalarını istedim. Ondan sonra bıraktılar. Bize kızıp, bağırıp çağırdılar bize. Saldıranlar 6 kişi vardı ve yüzleri kapalı idi. Ellerinde tam olarak ne olduğunu görmedim ama birinin elinde balta vardı. Çok iyi hatırlıyorum. Hatta içeri girerek elini duvara vurmuştu. Kanlı olduğu için ben anladım onlara bir zarar vermişler diye. Sonra odayı aradılar. Karyolanın altına baktılar. Bende o esnada bağırdım dedim onlar benim çocuklarımdır, sakın dokunmayın. Komşular geldi. İlk başta beni götürdü. Sonra çocuklarımı götürdüler. Ben odadan çıktığım an kan gölü olmuştu. Her yer kandı. Anlatılmaz bir şekilde. Denizde köpek balığı saldırır ya kan olur aynen o şekildi. Ceset yoktu. Ben yaralamışlar götürmüşler sandım. Herkes binayı boşaltın binaya saldırabilirler dedi. Biz aşağı inmemizle baktım ki cesetler yerde, 3 tane ceset. Riyad'ın cesedi aşağıdaydı. Hasan ve Hüseyin'in aşağıdaydı. Olayda yaralı kurtulan Yusuf Er'i görmedik. Nereye saklanmış biz şahit olmadık. Çünkü biz dışarı çıktığımızda kimse içeride yoktu. Bir kaç kişiydi onlarda arama yapıyorlardı. Belki başka yere saklamışsız bazılarını diye."

Olaydan bir gün sonra eşi ve olay günü Hatay Ezin'de olan kayınpederinin polise gittiğini söyleyen L.O., "Bana şimdi sen gelme. Psikolojik olarak çok çökmüştüm. Hastaneye gitmek istedim. Ama yollar kapalı olduğu için beni götüremediler. Onlara gidin olay yeri inceleme gelecek o zaman ifadenizi alacağız demişler. Aradan 3-4 gün geçti ama tam hatırlamıyorum ne zaman olay yeri inceleme geldi. Ama epey bir zaman geçti. Ondan sonra olay yeri inceleme gelerek evde inceleme yaptı. İfadelerimizi verdik biz. Dediler 'sizlik bir şey yoktur, siz elinizden geleni yapmışsınız'. Ben hatta onlara ben sizi aradım siz niye gelmediniz dedim. Bir tanesi orada biri dönüp 'benim çocuklarım o akşam bakıcının evinde yatmış' dedi. Ben şok oldum benim çocuklarım o kurşunların arasında yatarken onun çocukları bakıcının yanında kalmış. Böyle bir devlete yaşıyoruz" dedi.

"ÖLDÜRÜLEN 4 KİŞİYİ İYİ HATIRLIYORUM AMA BÖRÜ'YÜ NET HATIRLAMIYORUM"

L.O., 2 çocuğu olan bir anne olarak yaşanan vahşeti kınadığını belirterek, "Bir anne olarak. Ben o annenin ya da babanın yerine kendimi koyarken nasıl ayaktalar ben hayret ediyorum. Gerçekten de çok zor. Vursaydınız, dövseydiniz, sakat bıraksaydınız. Niye öldürüyorsunuz? Niye aşağı atıyorsunuz? Bu vahşiliktir. Onları kurtarmak için bende eşimde elimizden geleni yapmaya çalıştık. Polisleri de bekledik. Yasin Börü'nün orada olup olmadığını tam kestiremiyorum. Çünkü, öbürlerinin simalarını net hatırlıyorum ama Yasin Börü'yü hatırlayamıyorum. Hasan'ı çok iyi hatırlıyorum. Siyah yarım kollu bir tişörtü vardı üstünde. Yusuf'u da hatırlıyorum, üstünde grimsi bir gömlek vardı. Hüseyin çok çok aklımda. O zaten kilolu olduğu için korkudan tir tir titriyordu ve sakallarında ter akıyordu. Beyaz gömlek vardı üstünde. Riyad'ın da açık yeşil tonları da uzun tişört vardı üstünde. Ama Yasin Börü'yü hatırlayamıyorum. Benim evimde olup olmadığını kestiremiyorum" dedi.

"HÜDA-PAR'A GİTTİM, YÜZLEŞMEK İSTEDİM, YÜZLEŞTİRMEDİLER"

L.O., kayın pederinin olay günü Hatay Ezin'de olduğunu ama buna rağmen tutuklandığını belirterek, şöyle dedi: "Hüda-Par'a da gittim orada da dile getirdim. Hatta Yusuf'la (Yaralı kurtulan) beni yüzleştirmelerini istedim. Çünkü, Yusuf'un bazı yalan beyanları var. Ama o benimle yüzleşmek istemiyor. Yüzleşmemesinin tek sebebi yalanlar var ortada. O yalanların açığa çıkmasını istemiyor. Ben savcılıkta Yusuf için suç duyurusunda bulundum. Dedim ki üstümüze yalan, iftira ediyor. Kayınbabam burada değildi. Eşimin onlara zararı yoktu. Anahtar atsaydı bir saat boyunca onlarla beraber kalmazdı. Anahtarı zaten ondan aldılar. Çünkü Riyad, 'biz burada kalalım polis gelene kadar, biz size karışmayacağız, sizde bize karışmayın dedi. Bizde tamam dedik. Gerçekten yardım etmek istedik. Eşim boş boşuna 4 aydır orada. 4 aydır ben ne çekiyorum o ne çekiyor çok iyi biliyoruz. İki tane çocuğum var ortada. Ve benim eşyalarım babamların bir odasında hiçbir şekilde bu durumu biz hak etmedik" dedi.

L.O., mağdurken devletin kendilerini suçlu yaptığını belirterek, "Mağdurken devlet bizi suçlu yaptı. Madem devlet bizi suçluyorsa o zaman polis memurlarını da suçlasın. Onları da gözaltına alsın. Ben onları aradım. Gerçek katiller onlardır. Polis niye gelmedi onları kurtarmadı. Bizden şikayetçi olacaklarına o polislerden şikayetçi olsunlar. Dışarıda bir olay olsa 200 tane polis toplanır o olaya. O gün bir tanesi gelseydi yeterdi. Bir gaz bombası atsaydı Riyad'ın dediği gibi onları kurtaracaktı. Bu insanlık değil miydi? Hani devlet bizim can güvenliğimizi sağlıyordu. Devlet o gün neredeydi? Ben mağdurum evim yok hiçbir şeyim yok. 5 aydır oradan oraya sürüklenmekten bıktım. Kayınbabam burada değildi diyorum. Savcıya da dedim kayınbabam burada değildi. Ezin'e gitmişti. Bir sinyal tespiti, şahitlerimiz var. Ya da görüntüleri incelesinler. Oda yaşlı başlı adam orada. O da hastadır. Ellerini vicdanlarına koyup hakkı yerine getirsinler. Adalet istiyoruz biz. Bende katillerin bulunmasını istiyorum" diye konuştu.