Diyanet: Aracı İade Edeceğiz

Diyanet: Aracı İade Edeceğiz

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, 1 Milyonluk makam aracı tartışmalarına yönelik "İbret-i Alem olsun diye o aracı iade edeceğiz" dedi.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez katıldığı televizyon programında açıklamalarda bulundu. Son günlerde kirli bir algı operasyonuna dönüştürülen "1 milyonluk araç" haberlerine yanıt veren Görmez, aracı iade edeceklerini söyledi. 

"İBRET-İ ALEM OLSUN DİYE İADE EDECEĞİZ"

Ankara'da devlet gerekliği içinde herhangi bir genel müdürlüğe, müsteşarlığa, bakanlığa bir makam aracı nasıl tahsis ediliyorsa o şekilde bundan birkaç ay önce Diyanet İşleri Başkanlığı'na böyle bir aracın tahsis edildiği doğrudur. Bu haber ilk önüme geldiğimizde Moskova'da bir toplantıdaydım.

Bakanlar Kurulu sadece kurumlara, izin veriyor. O izni sadece Diyanet İşleri Başkanlığı'na vermiyor, Hakkari valisi'ne de Siirt Valisi'ne de veriyor. 

"EDEP EL VERMEDİĞİ İÇİN DAHA ÖNCE KONUŞMADIM"

"Edep el vermediği, bu makamın mehabeti, bu kurumun saygınlığı pek çok şeyi konuşmayı engellediği için ilk defa konuşuyorum. Nasıl bir süreç yaşadık bunu anlatmam gerekiyor.

Haber şöyleydi, Diyanet İşleri Başkanı'na Diyanet Vakfı'nın (Cami önlerinde toplanan para ile) 1 milyon dolarlık zırhlı bir araç alındı. Ertesi gün tekzip edildi. Sadece şöyle değiştirildi; Vakıf parasıyla değil, milletin vergileriyle. Ama düzeltme yapılmadı. Sonra mahkemeye gidildi, Diyanet mahkemeyi kazandı. Gazete üst mahkemeye gitti, yine Diyanet kazandı. Tekzipte bunun doğru olmadığı vardı. 16. sayfada küçük bir şekilde yer aldı. 

Kamu kurumları herhangi bir şey aldığında, her türlü vergiden muaf olduğunu herkes bilir. Devletin ona ne ödedğini herkes bilir. Mesele daha başka. Eş zamanlı Papa, Diyanet İşleri Başkanlığı'nı ziyaret etmişti. Bütün gazetelerde çok mütavazi bir Papa, çok kibirli, israfa boğulmuş, devletini zarara uğratmış bir Diyanet İşleri Başkanı imajı. 

Aynı haberin sonra S. Arabistan'daki üç büyük gazetede yayınlatıldığını öğrendim. Bu bir algı operasyonuna dönüştürüldü. O araca bir gün bile binmedim. 

Bir kurumun ve o kurumun başındaki insanı itibarsızlaştırmak için bir araç olarak kullanıldı. Bunu gördüğüm an benim için o araç bir mezara dönüştü. Ben bir gün daha o araca binmedim. Biz yanlış yapıldığı için o araca binmemezlik yapmadık. Yapılan iş doğru bir iştir. Diyanet İşleri Başkanlığı'na böyle bir aracın tahsis edilmesi, normaldir. 

Araç kesinlikle zırhlı değil. Bana arkadaşlar "Hocam zırhlı almak istiyoruz" sarıkla cübbe kadar büyük bir zırh mı olur. Ben sadece aracın alınma sürecinden zırh meselesinden haberdar oldum. Hiçbir aracın markasını bilmem. İbret-i Alem olsun diye o aracı iade edeceğiz. Eski aracı tamir ederek onunla idare etmeye, yürümeye devam ediyoruz. "

"KİLİSE YA DA RUHBAN SINIFI DEĞİLİZ"

"Seçim süreçlerinde, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın en çok konuşulduğu, tartışıldığı hem  tarihi yapısıyla hem yaptıkları, zaman zaman Diyanet İşleri Başkanı şahsı üzerinden çok yoğun bir tartışma yaşandığını izliyoruz. Biz de büyük bir dikkatle takip ediyoruz."Tabii ki demokratik ülkelerde bu yadırganacak bir durum değildir. Siyasi partilerin, gerek seçim öncesi gerekse her zaman hem din ile ilgili politikaları, Diyanet İşleri Başkanlığı ile ilgili vizyonları, hatta  kaldırmak gibi bir düşüncesi varsa bunları toplumla açık şekilde paylaşması gayet normaldir. Kilise değiliz, biz de ruhban sınıfı değiliz, tartışılmaz değiliz. Bizim bütün yaptıklarımız insanlar tarafından değerlendirilir, eleştirilir."

DEMİRTAŞ'A CEVAP

Demirtaş’ın açıklamalarına ilişkin, “Doğrusu bizim kabul etmeyeceğimiz, toplumun yadırgadığı, toplumun mahşeri vicdanı yaralayan bu tartışmaların bir boyutu var. Diyanet İşleri teşkilatında çalışan mihrap görevlisi, din gönüllüsü, minber görevlisi insanların, cemaatleriyle birlikte size yapacağım bu açıklamaları, toplumdan gelen, kendi teşkilatımızdan gelen baskılar üzerine yaptığımızı açıkça ifade ediyorum. Bu tartışmalarda işin siyasi boyutuna elbette karışmayız ama kurumumuzla ilgili bir itibarımıza gölge düşüren hepimizi üzen, bazen insanların kendi ideolojilerini, öfkelerini hatta bazen asla doğru olmayan haberler üzerinden eğer Diyanet bir polemik konusu haline getiriliyorsa, bu mahşeri vicdanı yaraladığı için bu açıklamayı yapıyorum. Bu açıklamalarda yadırgadımız birkaç önemli husus var. Birinci Diyanet İşleri Başkanlığı sıradan bir kamu kurumu değildir, aynı zamanda millet kurumudur. Kurumun toplumsal meşruiyeti, yasal meşruiyetinin önündedir. Bu toplumun birliğinin çimentosudur, daima millet bu kuruma farklı bakmıştır. Eleştirilerimizi yapabiliriz ama eleştirileri yaparken sıradan bir kamu kurumu gibi ’gelirim kapatırım, yok ederim’ vs düşüncelerle bu doğru değil. Eğer siz bu hizmeti yol, su, elektrik gibi bir hizmet olarak tanımlar ve öyle görürseniz o zaman Diyanet İşleri Başkanlığının varlığını ve yokluğunu vergi politikaları üzerinden tarif etmeye başlarsınız. Bu milletin manevi hayatının inşasında bu kurumun emeği var” diye konuştu.

"DİYANET OLMASAYDI ASİMİLE EDİLİRLERDİ"

Diyanet İşleri sadece Sunnilere hizmet ediyor iddialarına yönelik olarak Görmez "Orada şöyle bir yanılgı var, eğer siz bu hizmeti sadece İslam'ın bir mezhebi çerçevesinde verildiğini kabul ederseniz, yanılırsınız. Mezhep farklılıklarını dikkate alarak kuruma böyle bir eleştiri yapılırsa bu doğru olmaz. Diyanet'in hizmet sadece namaz kıldırmaki Hacca götürmek değil. Alevi vatandaşlarımıza hizmet konusunda çok kafa yorduk. Alevi meselesini Diyanet İşleri üzerinden tartışmak doğru değil.Diyanet olmasaydı, Avrupa'daki vatandaşlarımız asimile edilirdi." dedi.