Diriliş Postası Yazarından AKP'ye Eleştiri

Diriliş Postası Yazarından AKP'ye Eleştiri

Diriliş Postası Gazetesi’nde Şahsi Fikir müstearıyla yazılan yazıda, Ak Parti’nin seçim beyannamesinde gençlere dönük vaatlerinin sadece ‘maddi’ içerikli olması eleştirilerek, ANAP’laşma tehlikesine vurgu yapıldı.

Diriliş Postası Gazetesi’nde Şahsi Fikir müstearıyla yazılan yazıda, Ak Parti’nin seçim beyannamesinde gençlere dönük vaatlerinin sadece ‘maddi’ içerikli olması eleştirilerek, ANAP’laşma tehlikesine vurgu yapıldı.
 Yazının tamamı şu şekilde:
 Parti beyannamelerini inceledim. Gençler de gençler; gençler de gençler. Evlendireceğiz, para vereceğiz, internet bağlatacağız. Özgür ülke, süper gelecek, fıstık gibi yarınlar… En sonda söyleyeceğimi şimdiden söyleyeyim de kurtulayım. Gençlere internet bağlayacağına, maaş bağlayacağına, bir takım kurumları bağlayacağına; gençleri bi tarikat şeyhine bağlasan daha faydalı bir iş yapmış olursun, emin ol.
 İnsanın “her şey para mı be abi” diyesi geliyor. Nerede bir “ahlak politikası”. He? Bir ara ortalıkta dolaşan “dindar nesil” mefkuresine ne oldu. Unuttuk mu onu biz? İnterneti beleş yapıp, ilk işinde parayı cebine koyup sonra evlenirken de çeyizine mütevazı bir katkıda bulunursak “geleceğimizi” kurtarmış mı oluyoruz yani? Önemli vaatler bunlar. Güzel vaatler. Hadi CHP, MHP’yi filan anladık da; AK Parti beyannamenin gençler bahsinde en azından ufacık bir ahlak vurgusu yapmalı değil miydi? Tek sorun para-pul mudur yani?
 Bak mesela Nuri Pakdil Üstad nasıl olsa görünür oldu, Cumhurbaşkanımızdan plaket aldı. İnternete bağlanmaları için destek verilen gençleri Nuri Pakdil’in “Bağlanma”sına yöneltecek bir atraksiyon yapsalardı. O bile yok. Belki dostluk, kardeşlik, arkadaşlık zerk ederdik biraz kalplere, gönüllere. Fena mı olurdu?
 Üç beş kuruş ile meseleyi çözmek
 Ben siyasetten anlamam. Belki seçimi ekonomik vaatler kazandırır onu da bilmem. Ama AK Parti’nin 13 yıllık iktidarı sırasında temellerimize su kaçtı. 2012’ye kadar gençlerin büyük çoğunluğunun hamuru paralel çetenin elinde yoğruldu. Okullar onlarındı, kolejler onlarındı, hatta üniversiteler bile onlarındı. Kafalarındaki gelenek algısının altı oyuldu bu gençlerin. Fakat asıl oyulan şey, bu ülkenin altıydı. Gelenek yok, ideoloji yok, bilinç yok. Büyüyüp geldiler. Şimdi onları sadece ceplerine üç beş kuruş para vererek mi tahkim edeceğiz. Bu mudur tek planımız?
 Bir panik havası seziyorum AK Parti’de. İçten içe bir korku havası. Bu panik havasını dağıtmak için ekonomik vaatler sıraladılar peş peşe. Doğru olanı yaptılar. Tamam. Ama sadece ekonomik gerekçelerle oy istemek yakışır mı AK Parti’ye? İstanbul oligarşisinin baskılarına dayanamadılar. Ne yani? Para ile mi ikna edeceksiniz Anadolu insanını? “Öyle deme abi, millet cebine ne gireceğiyle ilgileniyor” tarzındaki açıklamaları onur kırıcı buluyorum. Hangi millet bu? 100 yıldır üzerinden her türlü ekonomik silindir geçtiği halde dininden, imanından, itikadından taviz vermeyen millet mi? Şimdi bu Anadolu insanı, kendisini merkeze taşıyan tonla projeye imza atmış İslamcılar eliyle dünyevileştirilmeye çalışılıyor. Sadece “iş, aş” ikilemi üzerinden politika geliştiriliyor onlar için. ANAP mısınız kardeşim siz? Biz size sadece cebimize biraz daha fazla para koyun, lüks evlerde oturtun, güzel arabalara bindirin diye mi oy verdik? Nerede maneviyat vurgusu? Nerede köktencilik filan?
 Fiyatla gelen fiyatla gider
 Dünyevileşme dedim ya. Hah onu iyi dedim. Bana kızabilirsiniz, politika bilmez diye suçlayabilirsiniz, siyaset böyle yapılır kardeşim diye ayar verebilirsiniz. Hatta garip bir şekilde haklı da olabilirsiniz. Ama şunu kabul edelim lütfen: AK Parti beyannamesinin renginde bir ümmet bilincinin ufak da olsa izi yok. Böyle bir kaygı da yok galiba. Bilinçli olarak yok belki de, kim bilir. Vatan-millet idealinin izi bile yok. Bak Ruslar kapımıza geldi. Allah korusun yarın ne olacağımız belli değil. İmanlar seyrekleşti, namaz kılmak demode, ahlak bir çok açıdan sükut etmiş. Ne yapacağız? Faizsiz kredi vereceğiz. Planımız bu, öyle mi? Buna ben şimdi dünyevileşme demeyeyim de ne diyeyim. Ekonomide bir kural vardır. (yani galiba vardır) “Fiyatla gelen fiyatla gider” der ekonomi. Can yakıcı bir teoridir. Bir ürünün tek özelliği fiyatıysa, başka biri daha ucuz fiyat vererek onu ikame eder. Bu böyledir.
 Neden “paha biçilemez” değerler üzerinden yürümez siyaset. Ahlak mesela. Maneviyat mesela. Adalet mesela. Adil olmak önemli olduğu için asgari ücrette iyileştirme planlansa diyeceğim yok. Gençlerin onurlarını korumak gibi ahlaki bir tarafı olduğu için para desteği yapılsa gençlere diyeceğim yok. Maneviyat kaygısıyla evlilik desteklense diyeceğim yok. Fakat öyle değil kabul edelim. “Asgari ücret” üzerinden yapılan CHP iletişiminin topuna AK Parti neden girer? Yoksulları kollamak böyle bir şey midir? Sadece maaşına 200 TL zam vermek midir yoksulları kollamak?
 Geçen gün, 22 yaşındaki bir AK Partili genç arkadaşa “İsmet Özel de şöyle şöyle demiş” diye bir cümle kurdum. “İsmet Özel kim” dedi. Kendimi birden Mars’ın uydusundan uzaya fırlatılmış gibi hissettim. İbn-i Arabi, Abdülkadir Geylani, Gazali, İmam-ı Azam Ebu Hanefi filan demedim yav. İsmet Özel dedim. “İsmet Özel kim” dedi bana. Belki de haklısınız. Şu ağzını burnunu kırdığım gençliğinin cebine bedava internet koyalım da biraz daha fazla whatsapp grubunda takılsın, azıcık daha twit atsın, face’de, periscope’da takılsın; ümmet bilincine mis gibi katkımız olur. Peeey hey !