Nureddin Şirin

Nureddin Şirin

Direniş ve Zafer Yurdu Lübnan'dan, Hizbullah Diyarından Selamlar

Hizbullah televizyonu "El Menar"ın davetlisi olarak 20 Mayıs tarihinde Lübnan"a geldik.

1982"de başlayıp 18 yıl süren siyonist işgale karşı Hizbullah"ın kazandığı tarihi zaferin 10. yıldönümü dolayısıyla davet edildiğimiz Lübnan"dan ilk intibalarımızı paylaşmak istiyorum.

Perşembe günü öğleden sonra Uluslar arası Beyrut Havaalanı"na indiğimizde, "Firkat el İsra" marş grubundan iki kardeşimiz ile, El Menar televizyonundan Fadıl adlı kardeşimiz bizleri karşıladı.

Geçen yıl "Kudüs Günü" programı dolayısıyla İstanbul"a gelen Firkat el İsra marş grubundanki kardeşlerimizle ayaküstü de olsa bir hasret gidermiş olduk. Zira kendileri ile İstanbul"da sıcak ve muhabbet dolu bir beraberliğimiz olmuştu.

Fadıl kardeşimiz bizi Beyrut"ta denize yakın Galleria oteline getirdi. Otele yerleştikten bir süre sonra, kardeşimizi arayarak Şehid İmad Muğniye"nin kabrini ziyaret etmek istediğimi belirttim, zira Beyrut"a gittiğimde ilk arzum siyonist İsrail rejimine tarihinin iki ağır yenilgisini tattıran Hizbullah direnişinin büyük komutanı Şehid İmad Muğniye"nin kabrini ziyaret etmekti.

Fadıl kardeşimiz hemen otele geldi ve birlikte Şehid İmad Muğniye"nin içinde bulunduğu Şehidler kabrine gittik.

İmad Muğniye"nin kabrine vardığımızda ilk olarak Şehid İmad"a yöneldim ve kendimi o aziz şehidin kabrinin üzerine bıraktım. Bir Müslüman olarak ona olan minnettarlığımı, sevgi ve ihtiramımı dile getirmek isterdim, ama bunu kelimelere dökmek yerine hıçkırık ve gözyaşlarımızla ifade edebildim ancak...

Keşke hiç onun yanından ayrılmasaydım; onun manevi ruhaniyetinin kanatları altında sürekli orada kalsam ve buram buram her an onu hissedebilseydim tüm benliğimde...

"Hacı Rıdvan" olarak tanınan Şehid İmad"ın şahsiyetine, yiğitlik ve mertliğine, cihad, direniş ve destansı mücadelesine aşina olduktan sonra onun kutlu hatıratına şükran ve minnet içinde olmamak, bu aziz şehide sonsuz sevgi ve ihtiramla yönelmemek mümkün müydü?

Şehid İmad"ın kabrinin başında iken orada çalınan Arapça mersiyeleri dinlemek insanı ister istemez, Kerbela ve Aşura"ya götürüyor.

Hz. Zeyneb"in feryadı ve mesajıyla tüm çağlara iletilen Hüseyni kıyamın taşıdığı anlamı günümüzde üç hadiseyle bütün benliğimle hissediyordum; İran İslam İnkılabı, Lübnan"da Hizbullah"ın, Filistin"de ise Hamas ve İslami Cihad"ın tarihin seyrini değiştiren direnişi. Bütün bunların arka-planında Kerbela"nın kızgın çöllerinde dökülen pak kanların bereketinin günümüzdeki tecellileri"

Şehid İmad"ı anlatmak istemiyorum burada. İnşaallah yakında yayınlanacak olan "Kudüs Gençleri" adlı dergi ile Şehid İmad"ı daha fazla tanıyacağız.

Ancak sadece bir noktaya işaret etmekten geçemeyeceğim.

Hizbullah direniş kaynaklarından edindiğimiz bilgiye göre, Şehid İmad"ı siyonistler nezdinde "affedilmez suçlu" kılan, İmad Muğniye"nin komutası altında Lübnan"da siyonist işgal güçlerine verilen ve siyonistleri tarihte ummadıkları yenilgilerle yüzleştiren direniş değildi sadece"

Şehid İmad Lübnan"daki İslami direnişe komutanlık ettiği gibi, aynı zamanda Gazze"deki İslami direnişin "askeri" boyutu ile de yakından ilgileniyordu.

Gazze"nin silahlandırılması ve Filistinli mücahidlerin eğitilmesi Şehid İmad"ın uyguladığı program içinde gerçekleşiyordu. Şehid İmad, Gazze"deki direnişin zaferi için gerekli tüm donanım, sevkiyat, eğitim işlerinin arkasında yer alan en önemli kişi idi. Diğer bir ifadeyle, Hizbullah"ın Filistin İslami direnişine sağladığı askeri-lojistik desteği Hacı Rıdvan yönetiyordu.

Gazze İslami direnişinin silahlanması ve lojistik yönden güçlendirilmesi için görevlendirilen, bu misyonunu sürdürürken Mısır istihbarat güçleri tarafından yakalanan, sorgulanması sırasında ağır işkencelere uğratılıp Mısır rejiminin askeri mahkemesinde demir kafesler içinde yargılanıp ağır hapis cezasına çarptırılan Sami Şihab ve arkadaşları, Şehid İmad Muğniye"nin kendisine verdiği görevi yerine getiren Hizbullah savaşçılarından sadece biriydi"

Şehid İmad"ın bu yönde yaptığı çalışmaların, Filistinliler arasına sızmış siyonist casuslar tarafından da öğrenilmesi, Şehid İmad"ın siyonistler nezdindeki "suç dosyası"nı oldukça kabartmıştı. Sonuçta siyonist rejim hem Lübnan, hem de Gazze"nin intikamını almak için Şehid İmad"ı ortadan kaldırmanın planlarını yapıyordu"

Mossad ajanları tarafından Dubai"de otelinde şehid edilen Mahmud El Mebhuh da, Filistin İslami direnişinin tüm askeri operasyonlarını koordine eden komutandı. Diğer bir ifadeyle, Hizbullah için İmad ne ise, Hamas için de Mahmud El Mebhuh oydu...

Sonuçta her ikisi de siyonist ajanlar ve işbirlikçileri tarafından şehadete ulaştılar. Onlar dünya hayatında siyonist düşmana karşı omuz omuza, yan yana, bilek bileğe oldular, direnişin izzetini, kardeşliğin ve vahdetin asaletini birlikte yaşattılar; şehadetleriyle birlikte, Abbas Musevi"lerin Fethi Şikaki"lerin, Ahmed Yasinlerin yanlarında Rableri katından rızıklanmaya başladılar.

Zaman bizlere, bu iki komutanın şehid edilmesindeki "ihanet" parmaklarını daha iyi öğretecektir...

Bir önceki yazımızda da değindiğimiz gibi, Filistin İslami direnişi, siyonist düşmanın saldırı ve katliamlarından daha çok "ihanet şebekeleri"nden darbe almaktadırlar. Muhammed Dahlan gibi hainlerin, onların patron ve destekçilerinin Filistin davasına olan ihaneti, siyonist işgalin varlığından daha ağır ve daha yaralayıcı olduğunu bir vesileyle bir kez daha vurgulamış olalım...

Şehid İmad"ın kabrini ziyaret edip mübarek ruhlarına okuduğumuz Fatiha"lardan sonra, hemen yanı başında Seyyid Hadi Nasrullah"ın kabrine yöneldik.

Hizbullah lideri Seyyid Hasan Nasrullah"ın oğlu olan Hadi gencecik bir delikanlı.

Babasının Hizbullah hareketinin lideri olması onu cephelere giderek siyonist düşmanla savaşmaktan alıkoymadı; bilakis Şehid Ragıb Harb"lerin, Şehid Abbas Musevi"lerin pak kanlarıyla suladığı İslami direnişi zafere doğru ilerletmek için kendisini kahramanca bir mücadelenin ortasına, ölüm yağan cephelerin sıcak siperlerine atmıştı. Babasıyla birlikte aynı cephede yar alan Ali Ekber"den farkı yoktu onun"

Seyyid Hadi"nin kabri başında yaşadığımız duygular bizi derin bir mahcubiyetin içine sürükledi.

Velfecr"de yayınlanan "Hizbullah Şehidleri"nin kutlu Vasiyetleri"ni kendi seslerinden dinlediğimizde de bu gencecik Müslümanların nasıl büyük bir iman, tevekkül, teslimiyet, adanmışlık, direniş azmi ve şehadet arzusu ile donandıklarına tanık oluyoruz.

Kelimenin tam anlamıyla "Allah erleri" idi bunlar; rablerine verdikleri söze sadakat gösterip adaklarını yerine getiren yiğitlerimiz"

İslam Ümmeti"nin yiğit gençleri ömürlerinin baharında kendilerini seve seve eda ederlerken, bizim ömrümüz ise dünyevi kaygı, arzu, ihtiras ve meşgalelerin girdabında savrulup gidiyor; gençliğimiz tükendi, geriye dönüp baktığımızda azık torbamızın boş durduğunu acıyla görüyoruz...

İslam adına verdiğimizi iddia ettiğimiz kavganın, yaptığımız birtakım çalışmaların da aslında bu torbayı dolduracak bir şey ifade etmediğini hissediyoruz tüm benliğimizde. Böyle bir hal üzere Rabbimize dönecek olmamızdan daha büyük bir acı, daha büyük bir utanç olabilir mi bizim için?

Şehid Hadi"nin gülen resminin altında kabri başında bu mahcubiyeti tüm iliklerimizde hissederken, Rabbimizden hoşnut olacağı bir akibet niyazında bulunmaktan başka bir şey yapamıyoruz".

Şehidler kabristanındaki diğer direniş şehidleri için de okuduğumuz Fatiha'ların ardından El Menar televizyonuna gidiyoruz.

Kendisiyle, "İslami Radyo ve Televizyonlar Birliği" (ittihadiye) toplantılarından daha önce de tanıştığımız Hacı Nasır"ın odasına çıkıyoruz. Hacı Nasır bizim Lübnan"da bulunacağımız süre içinde katılacağımız programlar ile ilgili bilgilendirdi bizi"

Cuma gününden itibaren ilk olarak El Menar televizyonunda saat 10.00"da canlı olarak yayınlanan bir programa katılacağımızı daha sonra, ise büyük zaferin 10. Yıldönümü dolayısıyla Güney Lübnan"ın Lita bölgesinde düzenlenecek olan "Zafer Kutlamaları ve Direniş Sergisi"nin açılış programına gideceğimizi söyledi"

Yarın: El Menar Programı, Cuma namazı, Zafer Kutlamaları ve Direniş sergisi.

GAZZE SEFERİMİZ MÜBAREK OLSUN

Bizim Lübnan"da bulunduğumuz sırada, İHH"nın gemi filosu da Gazze"ye doğru yola çıkmış oluyor. Biz o gemide olamadığımız gibi, kardeşlerimizi uğurlamaya da gidemiyoruz.

Bu gemilerle Gazze"ye gitme programımız da vardı.

Lübnan programından sonra Gazze"ye gitmeyi planlamıştık. Ancak bir sebepten dolayı Gemi seferinden çıkmayı uygun buldum.

İHH"nın Batı Şeria"daki temsilcisi İzzet Şahin kardeşimizin Siyonistler tarafından tutuklanıp ağır şartlar ve işkenceler altında olduğunu öğrendikten sonra, İstanbul Kağıthane"de düzenlenen "Gazze Günleri" programında yaptığımız bir konuşmada, "eğer Siyonistler İzzet kardeşimizi bırakmazsa, dünyadaki ve Türkiye"deki bütün yahudiler hedeftir" şeklinde ifadelerimiz olmuştu.

Bu ifadelerimizi sayfasına taşıyan Kehaber adlı Siyonist internet sitesi bizim bu konuşmamızla Türkiye Hizbullahı olarak "terör çağrısı"yaptığımızı belirterek hedef göstermişti. Daha sonra ise aynı günlerde, siyonist rejim televizyonlarının da bizim konuşmamızı haber bültenlerine alarak, sansasyonel gündem oluşturmak istediklerine tanık olduk.

Ardından da, "Türkiye"deki Yahudilere ve Yahudi kurumlarına yönelik saldırı tehdidi üzerine MİT tarafından güvenlik güçlerine uyarı verildiği ve ilgili yerlere yönelik güvenlik önlemlerinin artırıldığı" şeklinde Anka ajansı kaynaklı haberler gazetelerde yer aldı. Yeni karanlık senaryoların planlandığı ve bizim de bu senaryonun içine alınmak istendiğimiz görülüyordu.

Siyonistlerin ve uzantılarının geçmişteki komploları ve uyduruk senaryolarını göz önüne getirdiğimizde, yenilerinin de sahnelenme ihtimalini göz ardı etmiyorduk.

Her vesileyle ifade ettiğimiz gibi "su testisi su yolunda kırılır" Eğer bu yolda başımıza bir şey gelecekse, siyonizme karşı mücadele sahnesinde bir bedel ödeyeceksek eğer, bu sonuç, bizler için iftihar edeceğimiz bir sonuçtur sadece"

Ancak yine daha önce gösterdiğimiz hassasiyet üzere, siyonist odakların bizim üzerimizden sergileyeceği bir komploya başkalarının katılmak istenmesine, başkalarının da bu komplolara ilişkilendirilmesine fırsat vermek istemiyoruz.

Bu koşullar altında gemi seferine katılmamız, Siyonist odaklar tarafından provakatif amaçlı kullanılacağı ihtimali üzerine bu gemi seferine katılmamayı daha uygun bulduk"

Bu vesileyle, genelde İslam Ümmeti, özelde de Türkiyeli Müslümanlar adına, tarihi bir misyonu üslenerek, dört yıldır Gazze"ye uygulanan insanlık dışı ambargoyu kırmak ve Gazze"de kardeşlerimize insani yardımları ulaştırmak için bu organizasyonu gerçekleştiren İHH"ya, Türkiye"nin her bir tarafından bu sefere katılarak Ümmet bilinci ve dayanışmasının en güzel örnekliğini sergileyen yüzlerce fedakar kardeşimize yine bir direniş yurdundan selam ve muhabbetlerimizi sunuyor, Allah Tebareke ve Teala"dan bu seferin başarı ve zaferle sonuçlanmasını niyaz ediyorum.

Ümmet, vahdet ve direniş bilinci bizleri Özgür Kudüs"e ulaştıracaktır biiznillah.

TESLİYET

Afganistan"daki yetim çocuklar için yetimhane yapmak üzere bu ülkeye gidip çalışmalarını sürdürdükleri sırada uçaklarının düşmesi üzerine şehadet makamına ulaşan Bahaeddin Yıldız ve Faruk Aktaş ağabeylerimizin naaşlarına ulaşıldığı haberlerini almış olduk.

Daha önce Rus işgalini, ondan sonra da NATO işgalini yaşayan Afganistan"daki mazlum kardeşlerimizin acılarını biraz olsun dindirmek, onların yaralarını sarmak, onları İslam kardeşliğinin şefkati ile kucaklamak amacıyla böylesi mübarek bir çabayı kuşanan Bahaaddin ve Faruk ağabeyler, ömürlerini, direniş ve mazlumiyetle özdeşleyen Afganistan"da tamamlamış olmakla, körelen sorumluluklarımızı bir kez daha bizlere hatırlatmış oldular.

Bu aziz ağabeylerimize Yüce rabbimizden yüksek makamlar ve dereceler niyaz ederken, mahzun ailelerine, yakınlarına ve tüm dostlarına sabır ve tesliyetlerimizi sunuyoruz.

Rabbim onları şehidlerle, sıdıklarla, Salihlerle komşu kılsın, ruhları şad olsun"

velfecr

Bu yazı toplam 3309 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar