Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Din nedir?

Din, Allah’ın Peygamberi vasıtası ile, insanlara ilettiği içinde eksiği ve fazlası olmayan, içinde geçmiş ve gelecek yaratılış gayesi ve kulluk esaslarının öğretildiği O’nun açıklanmış rızasını beyan edendir..

Din, Allah, resul ve kitapdan ibarettir. Mezhepler, tarikatlar, bilim, sanat, felsefe, ideolojiler hepsi dinin yorumudur..

Din fıtri bir hakikattir ve hayat boşluk kabul etmez. Dini kaynaklarından alarak hayatınızın merkezine yerleştirmez iseniz, hayat boşluk kabul etmez, o zaman da ya mezheplerinizi, ya tarikatlarınızı, atalarınızın dinlerini, geleneği, yaşam koçlarınızı ilah ve Rab edinir, onu dinleştirirsiniz..

Onun için Kur’an-ı Kerim, bizi “Atalarımızın dinleri” konusunda uyarır. “Din büyüklerimizi ilah ve Rab edinmemizi” emreder. Ve yine “Şeytan sizi Allah’la aldatmasın” der!

Şeytan, “ağuyu altın tas içre sunacaktır ve onu bala karıştırıp, bize ikram edecektir.. Hakikatı yanlışla kirleterek hakikat namına bize kendi zehrini içirmeye çalışacaktır..

Bakın, dinin esasları ve usul bilmeden hiçbir yola girmeyin.. Yoldan çıkarsınız.. Şeyhinize göre bir din icad etmeyin, dininize göre şeyhinizi ölçüp tartın.. Unutmayın, peşine takıldıklarınız da insan ve Peygamberler müstesna hiç kimse mutlak anlamda masum değildi, gaybı bilmezler ve kurtarıcı da değildirler.. Hatta Peygamberler de kurtarıcı değiller. Onlar kurtuluşa çağıranlardır sadece. Yoksa öyle olsaydı, her namazda salatu selam getirdiğimiz Hz. İbrahim babasını kurtarır, torunu Yakub Yusuf’una kavuşur, hatta çocuklarının yanlışına mani olurdu.. Ali İmrana da selam olsun. Kendi özelinde eşsiz bir Peygamber olan Hz. İsa kavmini hidayete erdirirdi.. Devam eden bir tasarrufu olsaydı, kendi şeriatını saptırıp, kendini sevenleri yoldan çıkaranlara engel olurdu..

Şüphesiz ki, Allah’a her şeye kadirdir, ama bir de Sünnetullah var!

Bakın, siyaset yapacaksanız siyaset; ticaret yapacaksanız ticaret; ne yapacaksanız, o konuda önce Allah’ın emirlerini bilmeniz ve hükmederken usule uygun davranmanız gerek.. 

Aksi halde kim vahye şahidliği bırakır, ona bir şey eklemeye ya da çıkarmaya kalkarsa din aradan çekilir ve kişi eklediği ve çıkarttığı ile baş başa kalır..

Akaid bilmiyorsanız, zaten “mümin olduk demeyin, müslim olduk diyin”. Vahye şahidlik etmeden hayatın sırrını anlamaya çalışırsanız NLP’cilerin oyuncağı olursunuz, yaşam koçları size yoldan çıkarır, nereye sürüklendiğinizi anlayamazsınız bile.. “Yeryüzünde bir cennet, ebedi bir hayat, mutluluk vaadiyle sizi kendi dünyasına çekerler.. Artık gözleriniz var görmez, kulaklarınız var duymaz, kalpleriniz var hissetmezsiniz. İstişare ve şûradan kopar, farklı bir dünyada yaşarsınız.. Artık “münevver” değil “aydın” olursunuz.. Usul bilmiyorsanız akıl sizi fıtrat vadisinden savurur, Şeytanın avukatı olursunuz..

Ku’an’ı okuyacaksınız. Okumak yetmez, anlayacaksınız. Anlamak yetmez, yaşayacaksınız.. Onu doğru anlamak için “usulü tefsir” okuyacaksınız.. “Kur’an” “oku” diye başlar.. “Kur’an” demek, “okunan kitap” demek aslında.. “Amenna ve saddakna” derken “okudum, anladım, kabul ettim” diyorsunuz. Gerçekten bunu yaptınız mı?

Kur’an’ı en iyi anlayan, anlatan, yaşayan kişi Peygamberdi. O zaman sünneti resulü de bileceğiz. Hadislerin uydurmasını doğrusundan ayırt etmek için usulü hadis de okuyacağız.. Sonra da bir fıkıh ve bir de usulü fıkıh okuyacağız ki, yaşadığımız zamana, mekana, nefsimize karşı kendi sorumluluklarımızı akladebilelim.. Tabii bu akletme eylemi için bir de kelam okumamız gerekiyor.. Hz. Adem’den Peygamberimize kadar hepsi aynı dinin tebliğcileri olduğuna göre bir de Peygamberler tarihi okumamız gerek.. Yine bir de mezhepler, tarikatlar nasıl doğdu, dünden bugüne ne oldu anlamak için bir de İslam tarihi okumamız gerekiyor.. İşte o zaman Müslümanca bir hayat yaşayabilirsiniz. “İman ettik demekle yakanızın bırakılıvereceğini mi sanıyorsunuz siz”, “sizden öncekilerin başınıza gelenlerin sizin başınıza gelmeden cennete girdirilivereceğinizi mi sanıyorsunuz..”

Aklınızı kiraya vermeyin, din büyüklerinizi ilah ve Rab edinmeyin.. heva ve heveslerinizin peşine takılmayın, kendinize plesebo dinler edinmeyin.. Unutmayın, cehennemin yolları iyi niyet taşları ile döşelidir..

Hint mistizimini, Yunan sofistikelerinin akıl yürütmelerini sufilik sanmayın.. Hz. Ali taraftarlığı bilinen Şia Esed’e sadakat, İhvan’a ihanet değil, Selefilik Sisi’ye iteati Mursi’ye isyanı öğütlemez..

Liderinize, örgütünüze, tarikatınıza ya da yaşam koçlarınıza göre “evrenin sırrı”nı keşfetme hayalinden, mezhep ve tarikatlarınıza göre din icad etmekten vazgeçin.. Ne ki sizi vahye, Allah’a, resulüne ve kitaba götürüyorsa, ondan yararlanın. Zira hikmet müminin yitik malıdır. Kim ki, size kendi yorumuna, kendine çağırıyor, size ümmetin bütününden ayırıyorsa, oradan kaçın. Orası Şeytanın yurdudur.

Allah’a resulüne ve kitaba iman edenler müminlerdir ve onlar kardeştirler. Onlar tek bir ümmet, tek bir millet ve tek bir cemaattirler. Unutmayın ihtilaf olmayan konuda mezhep olmaz.. Bu dünyada tartışıp durduğunuz konuların hakikati öbür dünyada bize gösterilecek.. Bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelenlerde hayır olabilir.. Muhkemleri bırakıp, müteşabihlerin peşine düşerek, tefsir etmemiz gereken şeyleri te’vil ederek, bir yere varamayız..

Siyasetçiler, STK’lar, sermaye sahipleri, kanaat önderleri.. Hey kardeşler, sesimi duyurabiliyor muyum! Dininizi Allah’a has kılın.. Başkalarını dininize ortak kılmayın..

Size öğütlenen her yaşam tarzı, dininizin özüne yönelik bir müdahale olmasın sakın! Selâm ve dua ile..

yeniakit

Bu yazı toplam 1024 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar