Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

‘Dijital çağda dindarlık’ ve Mehmed Görmez Hoca

10 Şubat Cumartesi günü Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde Üsküdar Kitap Fuarı’nın açılış faslından sonra.. (Önceki Diyanet İşl. Başkanı) Prof. Mehmed Görmez Hoca’nın bir saat süren nefîs konferansını, büyük ekseriyeti genç olan bir kitle ilgiyle dinlediler. 

Bazı insanlar makamlarıyla büyürler ve makamlarından gidince genel olarak bir boşluğa düşerler. Görmez Hoca makamla büyümediği gibi, bulunduğu makamlara kendisinden bir değer ve itibar kazandıran ve o makamdan gitmekle de kendisinden bir şey kaybetmeyen tiplere bir örnek olsa gerek.. 

Mehmed Hoca’nın konferans konusu, ‘Dijital Çağda Dindarlık’ idi. Elbette bu bir saatlik konferansın burada özetlenmesi zor ise de kısaca değinmekte fayda vardır, sanıyorum. Çünkü, bugün, hemen hepimiz dijital alemde ‘bilgilendirme’ adına gerekli-gereksiz yığınla iletilerin bombardımanı altındayız.   

*** 

Mehmed Hoca, sözün başında, İslam’da bilgi kaynağı konusunda Baqara Sûresi’nin 2’nci âyetinde yer alan ‘Lâraybefîh..’ ve Tûr Sûresi’nin 30’uncu âyetinde yer alan ‘rayb-el’menûn’ ibarelerinde yer alan ‘rayb’ kelimesine dikkati çekti. Çünkü bu kelime, ‘kuşku, şüphe, hastalık üreten yanlış bilgi, tereddüt, zann ve vehim’ gibi mânâlara gelmekte olup, Kur’an-ı Kerîm’in, ‘rayb’ kelimesiyle anlatılanın bütün olumsuzlukları bertaraf eden, zamanın getireceği tereddütleri gideren bir ‘kitap’ olduğuna dikkat çekiyordu.  

*** 

Görmez Hoca önce, Kur’an’ın anlaşılmasındaki bilgi kaynağının Hz. Peygamber (S)’in Sünneti ile yaşanmışlığa dönüştüğüne ve ondan sonra ulema tarafından yazılan kitapların bu bilgileri daha sonrakilere aktardığına ve amma, bilgiye ulaşmanın geçmiş asırlardaki zorluğuna’ değindi. ‘Bağdat’ta yazılan bir kitabın, aylarca sonra Endülüs’e ulaştığını; orada da, aylarca istinsah edildiğini, elle yazılarak çoğaltıldığını ve matbaanın icadıyla, bu zorlukların büyük çapta giderildiğini, ama, bu sefer de Kitab’ın bilgi kaynağı olmaktan çok, bir ticarî meta’ haline dönüştüğünü’ anlatan Görmez Hoca, bilgiye ulaşmanın kolaylaşmasına rağmen, aydınlanmanın daha da zorlaştığını, bunun bize yansımalarının da olumsuz etkisi olduğunu, Kadızâde, Sivasî ve Halfetî gibi isimlerin, ‘kabir ziyareti, minare yapılması, Regaib gecesi kutlaması caiz mi, değil mi?’ gibi konular üzerinde bile birbirlerini tekfir edip zındıklıkla suçladıklarını; bugün de bilginin nâ-ehil (ehil olmayan, liyakati olmayan)ellere ulaştığını ve bunun parçalayıcı etkilerinin daha bir yaşandığını; nitekim, şii –sünni meselelerine varıncaya kadar her ne gibi ihtilaf kaynakları varsa, dijital alemde yerini aldığını, ceplerimizdeki tekfir cihazlarının faal halde çalıştığını, ümmetin zıpkın yemiş balık durumuna geldiğini, bunları karamsar olmak için değil, dinimizi doğru öğrenmek zaruretini belirtmek için dile getirdiğini’ ifade etti.  

*** 

Görmez Hoca’nın ifadeleri adeta, bir alarm işareti mahiyetindeydi. O, ‘dijital çağda tam bir kontrolsüzlüğün yıkıcı etkilerinin daha fazla hissedilmeye başlandığına, hele de dijital alandaki hemen bütün bilgilerin problemli olduğuna, bilgi gücünün ‘neo-selefî’ denilen akımların etkisi altına girdiğine, bir mezheb değil bir anayol olarak bilinmesi gereken ‘Ehl-i Sünnet’in dışında bir yol açılmak istendiğine ve yeni nesillerin bir bilgi zehirlenmesiyle karşı karşıya bulunduğuna, fıqıhsız, senetsiz bir hadis anlayışının da bir eczaneden gelişi-güzel ilaç alıp kullanmak gibi olduğunasanal alemdeki hikmet, merhamet ve adâletten yoksun bilginin nasıl denetleneceği konusunun çetin bir problem olduğuna, bu yolla bilgilendirmede irşad, davet ve tebliğ değil, imaj, reklam ve propagandanın hedef alındığına; hikmeti reiting’e fedâ eden bir anlayışla dijital kürsülere kurulu vaizlerin yanlış, yanıltıcı ve kontrolsüz tartışmalar yaptıklarına, sekuler bir parçalanma tehlikesinin yeni nesilleri daha da kuşattığına feryat edercesine değindi ve ‘Aklınızı kullansaydınız cehenneme girmezdiniz..’ ihtarının iyi anlaşılması gerektiğini hatırlattı. 

Kısaca, hepimizin içini sızlatan konulardı, Görmez Hoca’nın anlattıkları... 

0 Şubat Cumartesi günü Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde Üsküdar Kitap Fuarı’nın açılış faslından sonra.. (Önceki Diyanet İşl. Başkanı) Prof. Mehmed Görmez Hoca’nın bir saat süren nefîs konferansını, büyük ekseriyeti genç olan bir kitle ilgiyle dinlediler. 

Bazı insanlar makamlarıyla büyürler ve makamlarından gidince genel olarak bir boşluğa düşerler. Görmez Hoca makamla büyümediği gibi, bulunduğu makamlara kendisinden bir değer ve itibar kazandıran ve o makamdan gitmekle de kendisinden bir şey kaybetmeyen tiplere bir örnek olsa gerek.. 

Mehmed Hoca’nın konferans konusu, ‘Dijital Çağda Dindarlık’ idi. Elbette bu bir saatlik konferansın burada özetlenmesi zor ise de kısaca değinmekte fayda vardır, sanıyorum. Çünkü, bugün, hemen hepimiz dijital alemde ‘bilgilendirme’ adına gerekli-gereksiz yığınla iletilerin bombardımanı altındayız.   

*** 

Mehmed Hoca, sözün başında, İslam’da bilgi kaynağı konusunda Baqara Sûresi’nin 2’nci âyetinde yer alan ‘Lâraybefîh..’ ve Tûr Sûresi’nin 30’uncu âyetinde yer alan ‘rayb-el’menûn’ ibarelerinde yer alan ‘rayb’ kelimesine dikkati çekti. Çünkü bu kelime, ‘kuşku, şüphe, hastalık üreten yanlış bilgi, tereddüt, zann ve vehim’ gibi mânâlara gelmekte olup, Kur’an-ı Kerîm’in, ‘rayb’ kelimesiyle anlatılanın bütün olumsuzlukları bertaraf eden, zamanın getireceği tereddütleri gideren bir ‘kitap’ olduğuna dikkat çekiyordu.  

*** 

Görmez Hoca önce, Kur’an’ın anlaşılmasındaki bilgi kaynağının Hz. Peygamber (S)’in Sünneti ile yaşanmışlığa dönüştüğüne ve ondan sonra ulema tarafından yazılan kitapların bu bilgileri daha sonrakilere aktardığına ve amma, bilgiye ulaşmanın geçmiş asırlardaki zorluğuna’ değindi. ‘Bağdat’ta yazılan bir kitabın, aylarca sonra Endülüs’e ulaştığını; orada da, aylarca istinsah edildiğini, elle yazılarak çoğaltıldığını ve matbaanın icadıyla, bu zorlukların büyük çapta giderildiğini, ama, bu sefer de Kitab’ın bilgi kaynağı olmaktan çok, bir ticarî meta’ haline dönüştüğünü’ anlatan Görmez Hoca, bilgiye ulaşmanın kolaylaşmasına rağmen, aydınlanmanın daha da zorlaştığını, bunun bize yansımalarının da olumsuz etkisi olduğunu, Kadızâde, Sivasî ve Halfetî gibi isimlerin, ‘kabir ziyareti, minare yapılması, Regaib gecesi kutlaması caiz mi, değil mi?’ gibi konular üzerinde bile birbirlerini tekfir edip zındıklıkla suçladıklarını; bugün de bilginin nâ-ehil (ehil olmayan, liyakati olmayan)ellere ulaştığını ve bunun parçalayıcı etkilerinin daha bir yaşandığını; nitekim, şii –sünni meselelerine varıncaya kadar her ne gibi ihtilaf kaynakları varsa, dijital alemde yerini aldığını, ceplerimizdeki tekfir cihazlarının faal halde çalıştığını, ümmetin zıpkın yemiş balık durumuna geldiğini, bunları karamsar olmak için değil, dinimizi doğru öğrenmek zaruretini belirtmek için dile getirdiğini’ ifade etti.  

*** 

Görmez Hoca’nın ifadeleri adeta, bir alarm işareti mahiyetindeydi. O, ‘dijital çağda tam bir kontrolsüzlüğün yıkıcı etkilerinin daha fazla hissedilmeye başlandığına, hele de dijital alandaki hemen bütün bilgilerin problemli olduğuna, bilgi gücünün ‘neo-selefî’ denilen akımların etkisi altına girdiğine, bir mezheb değil bir anayol olarak bilinmesi gereken ‘Ehl-i Sünnet’in dışında bir yol açılmak istendiğine ve yeni nesillerin bir bilgi zehirlenmesiyle karşı karşıya bulunduğuna, fıqıhsız, senetsiz bir hadis anlayışının da bir eczaneden gelişi-güzel ilaç alıp kullanmak gibi olduğunasanal alemdeki hikmet, merhamet ve adâletten yoksun bilginin nasıl denetleneceği konusunun çetin bir problem olduğuna, bu yolla bilgilendirmede irşad, davet ve tebliğ değil, imaj, reklam ve propagandanın hedef alındığına; hikmeti reiting’e fedâ eden bir anlayışla dijital kürsülere kurulu vaizlerin yanlış, yanıltıcı ve kontrolsüz tartışmalar yaptıklarına, sekuler bir parçalanma tehlikesinin yeni nesilleri daha da kuşattığına feryat edercesine değindi ve ‘Aklınızı kullansaydınız cehenneme girmezdiniz..’ ihtarının iyi anlaşılması gerektiğini hatırlattı. 

Kısaca, hepimizin içini sızlatan konulardı, Görmez Hoca’nın anlattıkları... 0 Şubat Cumartesi günü Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde Üsküdar Kitap Fuarı’nın açılış faslından sonra.. (Önceki Diyanet İşl. Başkanı) Prof. Mehmed Görmez Hoca’nın bir saat süren nefîs konferansını, büyük ekseriyeti genç olan bir kitle ilgiyle dinlediler. 

Bazı insanlar makamlarıyla büyürler ve makamlarından gidince genel olarak bir boşluğa düşerler. Görmez Hoca makamla büyümediği gibi, bulunduğu makamlara kendisinden bir değer ve itibar kazandıran ve o makamdan gitmekle de kendisinden bir şey kaybetmeyen tiplere bir örnek olsa gerek.. 

Mehmed Hoca’nın konferans konusu, ‘Dijital Çağda Dindarlık’ idi. Elbette bu bir saatlik konferansın burada özetlenmesi zor ise de kısaca değinmekte fayda vardır, sanıyorum. Çünkü, bugün, hemen hepimiz dijital alemde ‘bilgilendirme’ adına gerekli-gereksiz yığınla iletilerin bombardımanı altındayız.   

*** 

Mehmed Hoca, sözün başında, İslam’da bilgi kaynağı konusunda Baqara Sûresi’nin 2’nci âyetinde yer alan ‘Lâraybefîh..’ ve Tûr Sûresi’nin 30’uncu âyetinde yer alan ‘rayb-el’menûn’ ibarelerinde yer alan ‘rayb’ kelimesine dikkati çekti. Çünkü bu kelime, ‘kuşku, şüphe, hastalık üreten yanlış bilgi, tereddüt, zann ve vehim’ gibi mânâlara gelmekte olup, Kur’an-ı Kerîm’in, ‘rayb’ kelimesiyle anlatılanın bütün olumsuzlukları bertaraf eden, zamanın getireceği tereddütleri gideren bir ‘kitap’ olduğuna dikkat çekiyordu.  

*** 

Görmez Hoca önce, Kur’an’ın anlaşılmasındaki bilgi kaynağının Hz. Peygamber (S)’in Sünneti ile yaşanmışlığa dönüştüğüne ve ondan sonra ulema tarafından yazılan kitapların bu bilgileri daha sonrakilere aktardığına ve amma, bilgiye ulaşmanın geçmiş asırlardaki zorluğuna’ değindi. ‘Bağdat’ta yazılan bir kitabın, aylarca sonra Endülüs’e ulaştığını; orada da, aylarca istinsah edildiğini, elle yazılarak çoğaltıldığını ve matbaanın icadıyla, bu zorlukların büyük çapta giderildiğini, ama, bu sefer de Kitab’ın bilgi kaynağı olmaktan çok, bir ticarî meta’ haline dönüştüğünü’ anlatan Görmez Hoca, bilgiye ulaşmanın kolaylaşmasına rağmen, aydınlanmanın daha da zorlaştığını, bunun bize yansımalarının da olumsuz etkisi olduğunu, Kadızâde, Sivasî ve Halfetî gibi isimlerin, ‘kabir ziyareti, minare yapılması, Regaib gecesi kutlaması caiz mi, değil mi?’ gibi konular üzerinde bile birbirlerini tekfir edip zındıklıkla suçladıklarını; bugün de bilginin nâ-ehil (ehil olmayan, liyakati olmayan)ellere ulaştığını ve bunun parçalayıcı etkilerinin daha bir yaşandığını; nitekim, şii –sünni meselelerine varıncaya kadar her ne gibi ihtilaf kaynakları varsa, dijital alemde yerini aldığını, ceplerimizdeki tekfir cihazlarının faal halde çalıştığını, ümmetin zıpkın yemiş balık durumuna geldiğini, bunları karamsar olmak için değil, dinimizi doğru öğrenmek zaruretini belirtmek için dile getirdiğini’ ifade etti.  

*** 

Görmez Hoca’nın ifadeleri adeta, bir alarm işareti mahiyetindeydi. O, ‘dijital çağda tam bir kontrolsüzlüğün yıkıcı etkilerinin daha fazla hissedilmeye başlandığına, hele de dijital alandaki hemen bütün bilgilerin problemli olduğuna, bilgi gücünün ‘neo-selefî’ denilen akımların etkisi altına girdiğine, bir mezheb değil bir anayol olarak bilinmesi gereken ‘Ehl-i Sünnet’in dışında bir yol açılmak istendiğine ve yeni nesillerin bir bilgi zehirlenmesiyle karşı karşıya bulunduğuna, fıqıhsız, senetsiz bir hadis anlayışının da bir eczaneden gelişi-güzel ilaç alıp kullanmak gibi olduğunasanal alemdeki hikmet, merhamet ve adâletten yoksun bilginin nasıl denetleneceği konusunun çetin bir problem olduğuna, bu yolla bilgilendirmede irşad, davet ve tebliğ değil, imaj, reklam ve propagandanın hedef alındığına; hikmeti reiting’e fedâ eden bir anlayışla dijital kürsülere kurulu vaizlerin yanlış, yanıltıcı ve kontrolsüz tartışmalar yaptıklarına, sekuler bir parçalanma tehlikesinin yeni nesilleri daha da kuşattığına feryat edercesine değindi ve ‘Aklınızı kullansaydınız cehenneme girmezdiniz..’ ihtarının iyi anlaşılması gerektiğini hatırlattı. 

Kısaca, hepimizin içini sızlatan konulardı, Görmez Hoca’nın anlattıkları... 

Bu yazı toplam 780 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar