Davutoğlu'ndan Bomba Açıklamalar!

Davutoğlu'ndan Bomba Açıklamalar!

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a destek vermek için Konya’da bulunan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu aralarında Yeni Akit Ankara temsilcisi Yener Dönmez’in de bulunduğu gazetecilere önemli açıklamalarda bulundu.

Dışişleri Bakanlığı görevini yerine getirmekten başka bir düşüncesi olmadığını ve zihnini AK Parti’de bir genel başkanlık hevesine kaptırmadığını söyleyen Davutoğlu, “Ben Gazze ile Irak ile Türkmenler ile uğraşmak yerine Ankara'da oturup kulis yapmaya başlasaydım, vazifeme ve partime ihanet etmiş olurdum. Cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçlanıncaya kadar böyle bir şeyin şehvetine kapılmamak lazım. Son bir yıldır, Gezi'den bu yana, ‘Acaba Erdoğan'ı şöyle bir kenara koyabilir miyiz?’ senaryosu işletiliyor. Hedef bu. O kenara çekildiğinde, öbür tarafta kavga veya ganimet kavgası olur mu? Olmaz. Ne vefa duygusuna sahip AK Parti kadroları Sayın Erdoğan'ın kenara itilmesine izin verir, ne siyasetin doğası buna imkan tanır, ne de daha 2023 ideali gibi bir dava varken tutup da gereksiz bir tartışmanın içine girerler. Engelleri biz birer birer aşarız, sonunda menzile ulaşırız” dedi.

“BİZDE KULİSÇİLİK OLMAZ”

Başbakan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına seçilmesi durumunda AK Parti’nin geleceğine yönelik spekülasyonlara da değerlendiren Bakan Davutoğlu, “AK Parti’nin derin bir siyasi tecrübesi var, ciddi sınavlardan geçmiş bir partiyiz. Ak Parti'de herhangi bir sarsıntı yaşanmaz. Bizim partimizin mensuplarının ‘acabaları’ ve kuşkuları yok. Bizde kulisçilik de yok. Arkadaşlarımız görevlerini layığı ile yerine getirmeye çalışıyorlar. Hedefine kilitlenmiş ve adım adım Büyük Türkiye idealine yürüyoruz” dedi.

Musul’da rehin tutulan konsolosluk personeli sebebiyle TBMM’de kendisi için gensoru veren CHP’yi eleştiren Bakan Davutoğlu şu açıklamada bulundu: “10 Ekim 2013'te biz IŞİD'i terör örgütü ilan edip, Resmi Gazete'de yayınlamışız. IŞİD ile ilgili bizim tutumumuz belli. Böylesine kritik bir dönemde benimle ilgili gensoru veriyorlar. Burada Türkiye'yi savaşa sokmakla suçlanıyorum. Zaten Türkiye'nin etrafı savaş alanı. Türkiye kamu düzenini koruyor ve bir savaşa müdahil olmuş değiliz. Bu önemli bir başarı… Türkmenler'e müdahil oluyoruz. Bir yandan neden Türkmenler'e yeterli koruma sağlamıyorsunuz diye soruyorlar. Bir yandan da neden bölge ile ilgileniyorsunuz diyorlar. Türkiye Cumhuriyeti, "Müdahil olurum ama sadece Türkmenler için" diyebilir mi? Ezidiler, Hristiyanlar, Araplar insan değil mi? Hem etkin şekilde soydaşlarımızı koruma politikası izliyoruz hem de savaşın dışında kalıyoruz. Ama bir yer var ki, o hakkı kuyumcu titizliği ile kullanırsın. İnsan canı, Türkiye'nin stratejik çıkarları... Muhalefet reddedileceğini bile bile niye gensoru getiriyor. Bu gensoru alıkonulan vatandaşlarımızın güvenliğine halel getiriyor. Bu bile sineye çekilebilir ama tek bir insanın can güvenliğine hassasiyet göstermeden, siyasi saik ile hareket edilmesi sineye çekilemez. Tansiyonun yükselmesinin vatandaşlarımızı nasıl tehlikeye attığını biliyorlar ama bizi kıskaca almak istiyorlar. Kurtarsak şov yapmış olacağız, Allah muhafaza vatandaşlarımızın başına bir şey gelse, onları kaybetsek üzerimize yüklenecekler. Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde bizi zora sokmak için kullanacaklar. Tahliyeyi geciktirdiğimiz iddiası da yalan, kadın ve çocukları getirme teklifini reddettiğimiz de yalan. Vatandaşlarımız açısından bir tehlike yok”

“DAHA ZOR DÖNEMLERDEN GEÇTİK”

Başbakan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına seçilmesi durumunda AK Parti’nin geleceğine yönelik spekülasyonları da değerlendiren Bakan Davutoğlu şöyle devam etti: “Siyasi partiler zaman içinde olgunlaşırlar ve kendi teamüllerini oluştururlar. Başbakanımızın derin siyasi tecrübesi var ancak Ak Parti hiç muhalefet tecrübesi yaşamadan iktidara gelmiş olmasına rağmen o kadar ciddi sınavlardan geçti ki, oluşan o teammüller Ak Parti'yi korur. Hem Başbakan'ın bizzat kendisinin hassasiyeti korur hem de onunla birlikte oluşan psikoloji, Ak Parti'de herhangi bir sarsıntıya meydan vermez. Kolay dönemlerden geçmedik. 2007 öncesini düşünün, Nisan ile Temmuz arası şimdikinden daha zor bir dönemdi. Genel seçime gidiliyor, etrafta e-muhtıralar, darbe senaryoları dolaşıyor. Ak Parti'de beklentileri fazla, korkuları derin olanların koptuğu bir süreç yaşandı. Oradan hiçbir sarsıntı yaşamadan geçmiş ve iki seçim daha kazanmış bir parti bunu çok daha rahat atlatır. Büyük bir iktidar birikimi de sağlamış bir partiyiz. O bakımdan hiçbir sıkıntı olacağını düşünmüyorum.”

“ACABA’LARIMIZ YOK, HEDEFİMİZE KİLİTLENDİK”

AK Parti’de, geleceğe ilişkin hiçbir ‘acaba’ya ve kuşkuya yer olmadığını kaydeden Davutoğlu şöyle devam etti: “30 Mart seçimlerinden önce parti içinde birileri "Acaba yüzde 40'ın altına düşer miyiz" diye düşünse, bunlar bize dışarıda kumpas kuranlardan daha tehlikeli. O zaman insanların zihnini bulandırıyorsunuz. Kilitlenmek lazım. Başbakan'ın liderliği de orada. 30 Mart bir engeldi ve aşıldı. O engelden 3 gün önce bizim bakanlıktaki dinleme olayı oldu. Bizim zihnimizde, "Yahu sonrası ne olacak" diye bir şey olsa, "Yahu bu kadar da sızmış, acaba ne olacak" diye bir soru olsa, o sızma değil, o 'acaba' bizi yıkardı. 30 Mart'tan sonra hemen bir Cumhurbaşkanlığı tartışması başlatıldı. Cumhurbaşkanı Başbakan mı olacak, Cumhurbaşkanı mı kalacak? Bu yaygınlaştırıldı ki, 30 Mart'ın hezimeti unutturuldu. Ne oldu? Ak Parti içinde hiçbir dalgalanmaya sebebiyet vermeden Başbakanımız Cumhurbaşkanı adayı oldu. Bu sefer Ak Parti Erdoğan'dan sonra nasıl bir şekil alacak tartışması başladı. İşte bu da bir engel. Beklendi ki, o iki engel arasında bu partinin yönetici kadroları ya da ismi geçenler hemen aynen daha önce ANAP'da, CHP'de olduğu gibi fraksiyonlaşsınlar, şucular densin, bucular densin, şucular şuculara karşı densin. Bu fraksiyonlaşma doğdu mu? Doğmadı. Görüş beyan edenler oldu, ona karşı görüş beyan edenler oldu. Ama şu anda Ak Parti'de şu fraksiyon bu fraksiyon diye bir şeyden söz edebilir miyiz? Hayır.”

“KULİS YAPIP GÖREVİMİZE VE PARTİMİZE İHANET ETMEDİK”

Kendisinin Dışişleri Bakanlığı görevini yerine getirmekten başka bir düşüncesi olmadığını ve zihnini AK Parti’de bir genel başkanlık hevesine kaptırmadığını belirten Ahmet Davutoğlu, bu görüşünü şöyle anlattı: “Benim zihnimde, "Benim adım çok ortalıkta dolaşıyor" diye bir an odağımı kaybetsem, Gazze ile Irak ile Türkmenler ile uğraşmak yerine Ankara'da oturup kulis yapmaya başlasaydım, vazifeme ve partime ihanet etmiş olurdum. Cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçlanıncaya kadar böyle bir şeyin şehvetine kapılmamak lazım. Sonrasında ne olacak sorusu zihinleri dağıtır. Biz iktidar partisiyiz. CHP bunu yapabilir çünkü çözeceği bir sorun yok ki. Bunlar gruplaşsınlar... CHP'de adrenalin orada. Parti içi mücadele dışında Türkiye'de iktidar mücadelesi verecekleri kudretleri olmadığı için onlar için adrenalin orada. Şimdi 10 Ağustos'a geldik, bu engeli de aşacağız. Ondan sonra yeni engel Ak Parti içinde ve hükümet ile ilgili görev dağılımıdır. O da, o engeli aşmaya öncülük yapan kimse, onun düşüneceği bir şeydir. Başbakanımızın yeni Cumhurbaşkanı olarak kapsamıyla ele alacağı bir konudur. Bu sefer başka tartışmalar başlatıyorlar. Seçimden sonra başbakanlık görevi hemen sona ereceği için "Ne olacak"... Yine bir kaos senaryosu. Son bir yıldır, Gezi'den bu yana, "Acaba Erdoğan'ı şöyle bir kenara koyabilir miyiz?"... Hedef bu. O kenara çekildiğinde, öbür tarafta kavga veya ganimet kavgası olur mu?.. Olmaz. Ne vefa duygusuna sahip Ak Parti kadroları Sayın Erdoğan'ın kenara itilmesine izin verir, ne siyasetin doğası buna imkan tanır, ne de daha 2023 ideali gibi bir dava varken tutup da gereksiz bir tartışmanın içine girerler. Engelleri biz birer birer aşarız, sonunda menzile ulaşırız”

“CUMHURBAŞKANLIĞI İLE BAŞBAKANLIK ARASINDA ÇATIŞMA DEĞİL SİNERJİ BEKLİYORUZ”

Başbakan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına çıkması ile Cumhurbaşkanı ile Başbakan ilişkileri noktasında bir çatışma yaşanacağı yönündeki spekülasyonlara da değinen Davutoğlu, bu ihtimalin karşılığının bulunmadığını belirtti. Davutoğlu, “Bunun garantisi var. Bir gerçek garanti, o süreçle ilgili. İkincisi yapısal tedbirlerle ilgili. Burada psikolojik faktör çok önemli, esas teminat kişiler arası iletişim, güven, sadakat, ortak vizyon, ortak bir siyasi mücadele, ortak bir kavgaya girme duygusudur. Bu olmazsa, anayasal, yasal ne önlem alırsanız alın, kristal çatlar. Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasındaki ilişkiler yamalı Anayasa ile düzenlenmiş kurallarla değil, kişiler arasındaki bir psikoloji ile ilgilidir. İkincisi yapısal tarafı... Bunun da başında Anayasa reformu geliyor. Cumhurbaşkanı ile aynı siyasi tercihlerle oy almış bir başbakanın varlığı, çatışmayı önler, bilakis bir güç birliği ve sinerji sağlar. Genel başkan ile Başbakan ayrı isimler olmamalı. Aksi takdirde güç parçalanması olur, bunu da sistem kaldırmaz” dedi.

YENER DÖNMEZ / YENİ AKİT