Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

D. Devlet

Şimdi e-devlet moda ama, bir de d-devlet var. Yani "derin devlet"..
 DGM eski Başsavcısı Nusret Demiral, Özel Harp Dairesi konusundaki soru üzerine şöyle konuştu: "Bu hususlarda bana bir şey sormayın. Ben devlet adamıyım. Öyle yetiştik biz. Devletin her şeyini konuşamazsın. Demokrasi, her şeyin aynası değildir. Devletin menfaatine olan şeyler gizli kalabilir."
 Peki, o şeyin "devletin menfaati" olduğuna kim karar verecek! "Her şey vatan için" demek yeterli mi? Bunun sınırı ne? Bu gerekçeyle birini öldürebilir misiniz?.. Birinin malına el koyabilir misiniz, birinin şeref ve haysiyeti ile oynayabilir misiniz?
 TBMM Faili Meçhul Siyasi Cinayetleri Araştırma Komisyonu Başkanı Sadık Avundukluoğlu da Demiral için, "Mumcu cinayetini araştırmamızı engelledi" suçlamasında bulunuyor. Bu kendisine sorulduğunda cevabı basit, açık ve net: "Biz böyle yetiştirildik"
 Son TBMM darbeleri araştırma komisyonunun araştırmaları sonucu ortaya çıkan bir gerçek var: Derin devlet hâlâ, bir ölçüde dizginlense de, büyük ölçüde olduğu yerde duruyor..
 Derin bir irade süreci kontrol altına tutuyor.. Açık ve net bir şekilde söylüyorum. Ortada derin devlete karşı verilen bir mücadele yok. Derin devletin kendi içinde bir hesaplaşması sözkonusu..
 "Kontrol dışı unsurlar" üzerinde oluşturulan baskı ile, mesaj veriliyor.. Kontrol dışı unsurlar teslim alınmaya çalışılıyor..
 Ergenekoncuların anti Amerikancılıkları da aynı şekilde, bir kıskançlık histerisinden başka bir şey değil. Yoksa bunların dünki efendileri, paralarını veren, eğiten, silahlandıran, hedeflerini çizen irade ABD değil mi idi? Eski efendileri şimdi yeni bir yapılanmaya gitme kararı alınca, eski uşaklar ayaklanmaya çalıştılar. Bu direnişleri, derin devlet elemanlarının illegal grevidir..
 Patron yine aynı patron. Onu görelim, bilelim.. İşin içinde ABD, İngiltere, İsrail, hepsi var.. Bizim burada biraz nefes almamızın sebebi, bugünler, bundan sonrası için kendi aralarında da görüş ayrılığına düştüler.. Sadece ABD, İngiltere ve İsrail arasında görüş ayrılığı yok, ABD'nin kendi içinde, İngiltere'nin kendi içinde, İsrail'in kendi içinde görüş ayrılığı var.
 Dikkat ettiniz mi, bu derin yapıların dış bağlantıları hiç deşifre edilmiyor. Yine dikkat ettiniz mi bu işin ucu hiç Localara uğramıyor.
 Bilirsiniz ki, her darbeden sonra oluşturulan ara rejim hükümetleri hep masonlardan oluşturulur.. Partiler, dernekler, vakıflar, sendikalar kapatılır ama Loca kapatılmaz, kapatılamaz.. Ama nedense bugüne kadar bu derin hesaplaşmada Masonların adı hiç geçmiyor.. Bunların işin içinde olmadığı bir derin operasyon olabilir mi?
 Mumcu, Özal, Hablemitoğlu davaları gündemde şimdi.. Cumhurbaşkanlığı DDK da devreye girdi.
 Keşke önce şu Muhsin Yazıcıoğlu davası da bir açılsa da önümüzü görebilsek. Çünki en yakında, en açık şekilde ortaya çıkan dava bu.. Hepsi aynı merkezin işi aslında.. Aslında açılacak çok dava var daha. Sıvas, Başbağlar, Maraş-Çorum olayları, Bitlis paşanın ölümü, Okkan, Ersever, Üçok, Aksoy davaları, İpekçi davası, Sabancı suikastı.. Daha yüzlerce dava, olay.. Sanki derin bir ekip, Erdoğan'a gözünü dikmiş gibi.. Birileri fırsatını bulsa Erdoğan için etmediğini bırakmayacak. Bu derin yapıların umudu, parti içindeki birtakım adamlarının bu işleridir sanki.. Yarın tehditle ve şantajla bu adamların karşılarına dikilirlerse şaşmamak gerek..
 AK Partililer de ayaklarını denk almalı. Özellikle belediye ve bazı eski-yeni politikacıların yakın çevreleri ile ilgili yolsuzluk dosyaları, kasetlerle ilgili bilgiler fısıldanmaya başlandı bile.. Birileri "topyekun savaş"a hazırlanıyor yine.. Bakın bu yolsuzluk, karı-kız hikayeleri sizin de, partinin de milletin de başına bela olabilir.. Hepsinden önemlisi Allah'tan korkun. O, olup bitenleri görmekte, duymaktadır. Hacca ve umreye giderek, birtakım hayır işlerine kaynak aktararak günahlarınızı affettiremezsiniz!
 Şu bakanlıkta, şu devlet dairesinde, şu yöre insanları, şu cemaat adamları duruma hakim şeklindeki söylentiler de ayyuka çıktı. Yetti artık.. Bu iş patlarsa çoğu kişi bu işin altında kalır. Erdoğan'ın dış düşmanları kadar, içerideki bazı unsurların ihtirasları da başına iş açacak gibi duruyor..
 Özal'ın otopsisine niye bu kadar takdık kafayı bilmiyorum. Özal suikastını araştırın gerçek ortaya çıkar.. Yirmibeşoğlu'na sorun, Uğur Tönik'e sorun. Otopside zehir buldunuz, ne yapacaksınız. Bu zehri kim, nerede, ne zaman verdi. Çankaya'daki bazı görevliler ve aile fertleri dışında kimi suçlayacaksınız.. Bu işi MOSSAD ya da CIA yapmışsa nasıl bulacaksınız? Bu işi yapan adamı bulsanız ne yazar! Bir garsonu buldunuz varsayalım. Sonuç ne olacak!
 Gerçek ortaya çıksın, ona bir itirazım yok da, birileri, bu sorunları kullanarak sakın dikkatleri başka yerlere çekmek, kendi siyasi rakiplerini tasfiye etmek, ya da birilerini teslim alarak şantaj yapmak için bu işleri kullanmak istiyor olmasın..
 Ha! Sahi, şu Arınç suikastı soruşturması ne oldu? Kozmik odaya girildi, sonra ne oldu? Neyin nesi idi o el bombaları.. 100.000 kişilik gizli ordunun silahları nerede, kim bunlar ve maaşları nereden, nasıl ödeniyor bir öğrensek..
 TBMM darbeleri araştırma komisyonuna ulaşan belgeler 12 Eylül ve 28 Şubat savcılarına gitmiş.. Peki Sayıştay'a neden gönderilmedi? İsteyen mi yok yoksa.. Bana kalırsa asıl büyük soruşturmayı Sayıştay yapmalı..Daha işin başındayız.. Daha işin Media ayağı, Mafia ayağı, Sermaye, Siyaset, Bürokrasi, STK, Diplomasi ayağı çözülmedi, dış ayakları çözülmedi, sanat, spor dünyasına, Locaya kapı açılmadı, Tarikatlardaki yapılar deşifre edilmedi daha.. Hep diyorum ya, şeyh de var bu yapıda, fahişe de.. Sağcı da var, solcu da, Alevi de var, Sünni de.. Olmayan yok ki! Selâm ve dua ile..

yeniakit

Bu yazı toplam 1656 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar