"CUMHURİYETTEN GERİ ADIM ATMAYA ÇALIŞANLAR KARŞISINDA BENİ BULUR"

"CUMHURİYETTEN GERİ ADIM ATMAYA ÇALIŞANLAR KARŞISINDA BENİ BULUR"

Cumhurbaşkanı Erdoğan 36. Muhtarlar Toplantısı'nda konuştu. Erdoğan, 'Cumhuriyetten geri adım atmaya çalışanlar, karşılarında herkesten önce milletimizi ve milletimizle birlikte şahsımı bulur.' dedi.

İşte Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne hoş geldiniz. Kritik günlerden geçtiğimiz dönemde bu buluşmaların çok önemli olduğuna inanıyorum. Biliniz ki bu buluşmalar tüm dünyadan takip ediliyor. Sizinle Türkiye’ye ve dünyaya sergilediğimiz birlik, beraberlik, dayanışma görüntüsüyle, verdiğimiz mesajlarla tarihe adeta not düşüyoruz. Türkiye’de işleyen bir demokrasinin olduğu en somut ispatı 36. defadır tekrarladığımız toplantılardır. Tamamı milletin özgür iradesiyle seçilen muhtarlarıyla milletvekilleriyle cumhurbaşkanıyla ülkemiz demokrasinin tabandan tavana yaşatıldığı bir yerdir. Geçmişte Türkiye’nin demokrasiye bedel ödemeden sahip çıktığı iddası 15 Temmuz’la kalmamıştır.

"ETİYOPYA DEVLET BAŞKANI 15 TEMMUZ GECESİNİ ANLATTI"

Milletimiz o meşum gece demokrasisine, istiklaline sahip çıkacağını göstermiştir. Etiyopya Devlet Başkanı dedi ki “Siz ekranda görünüp de FaceTime’dan, İstanbul’a geleceğinizi açıkladığınız anda ben rahatladım” dedi. Büyükelçiliğinden tanıdığımız bu arkadaşımız oradan takip ederek “Bu iş şimdi halloldu” diyor. Çünkü demokrasi mücadelesi öyle lafla olmaz. Millet, şairin dediği gibi “Eğer sen yürürsen millet arkandan yürür.” Eğer lider taşın arkasına saklanırsa millet dağın arkasına saklanır.

En modern silahların karşısına yüreğindeki imanı ve çıplak elleriyle dikilen Türk milleti demokrasi tarihine altın harflerle yazılacak bir zafer kazandırmıştır. O gece ellerinde silah yoktu, bayrak vardı. Onunla o saldırıları durdurdu ve şehadete yürüdü, Allah’a yürüdü. Vatan dedi, millet dedi. 17 saatte bu işi evelallah sona erdirdi. Milletin bu sağlam duruşunu kendi görev alanlarımızda hakkıyla görev yaparak taçlandırmak gerek. En iyi hizmeti vermemiz gerek. Milletvekiliysek şehrimize ve ülkemize en faydalı projeleri kazandırma peşinde olacağız. Cumhurbaşkanıysak ülkemizi ve milletimizi her alanda en iyiye taşımanın mücadelesini vereceğiz. Aksini savunan demokrasiye ihanet eden bir vesayetçidir.

"CUMHURİYETTEN GERİ ADIM ATMAYA ÇALIŞANLAR KARŞISINDA BENİ BULUR"

Türkiye 1923 yılında cumhuriyete geçerek rejim tercihini yapmıştır. Artık milletimizin böyle bir meselesi yoktur. Şu anda anamuhalefetin başındaki zat ikide bir rejim, mejim diyor ya. Türkiye’nin böyle bir sorunu yok. 1923’te  atılan adımla yoluna devam ediyor. Cumhuriyetten geri adım atmaya çalışanlar herkesten önce karşısında milletimizi ve şahsımı bulur.

"ARTIK SÖZ DE KARAR DA MİLLETİNDİR"

Bununla birlikte yönetim sistemi arayışı hangi rejimde olursak olalım son 200 yıldır sürekli devam eden bir mesele olarak karşımıza çıkıyor. Bugün dünyadaki devletlere baktığımızda monarşi ile parlamenter sisteminin, cumhuriyetle başkanlığın bir arada olduğunu görüyoruz. Meclis-i Mebusan 1921’de işgal nedeniyle kapanırken Ankara’da TBMM adıyla yeniden açıldı. Üstelik aynı meclis 1923’te cumhuriyeti ilan ederek ülkemizi yeni bir rejime geçirmiştir. Aynı meclis geçirmiştir. İşin doğrusu hiçbir yönetim sistemi ülkeleri belirli bir kategoriye yerleştirmeye kafi değildir. Biz damdan düştük. Düştüğümüz için bu işi iyi biliriz ama damdan düşmeyenler bu işin farkında değil. Cumhuriyet dönemimizin darbelerle, muhtıralarla, krizlerle dolu olması herhalde yönetim sistemimizin mükemmelliğinden kaynaklanmıyor.  TBMM’de geçtiğimiz haftalarda kabul edilen ve onayıma sunulan bir anayasa değişikliği teklifi var. Bu teklif yeni ve çok önemli bir reformun ifadesidir. Türkiye yetki ve sorumluluğun cumhurbaşkanında toplandığı, yürütme, yasama ve yargı arasındaki sınırların daha açık ve net çizildiği bir yönetim sistemine inşallah geçiyor. Meclis üzerine düşeni yaptı. Cumhurbaşkanı olarak ben de incelememi tamamladıktan sonra mesele milletimizin önüne gelecektir. Artık söz de, karar da milletindir, milletimizindir. Kardeşlerim, milletten bu kararı kaçırmak isteyenler oldu. Ya niye korkuyorsunuz, bırakın millet versin kararı. Hadi biz bunu millete gönderelim niye demediler? Milletten korkuyorlar da onun için. Ama hak galip geldi, millete gidiyor, millet de kararını verecek.

"ONLARIN AĞIZLARINA HAYIRLI İŞ YAKIŞMIYOR"

Ülkemizde bir kesim var ki gündeme gelen her şeye itiraz ediyor. Köprü yaparsın, karşı çıkarlar. Hızlı tren yaparsın, karşı çıkarlar. Yeni yeni havalimanı yaparsın, karşı çıkarlar. Bombalarlar da. Hakkâri’de havan toplarıyla havalimanını vurdular. Mecburen uçuşları durdurduk. Bunlarda insanilik yok. Oradaki Kürt kardeşlerime, havalimanına in, orada köyüne git, oradan dünyanın değişik ülkelerine git, bu hakları devlet sana veriyor. Burada Kürtler yaşıyor demiyor, burada insan yaşıyor diyor. Çünkü ayrımcılık yapamazdık, bu bizim yaradılışımıza ters. Bundan sonraki süreçte sesleniyorum, sizler hangi hayırlı iş yapılırsa karşınıza dikildiniz. Onların ağzına hayırlı iş yakışmıyor. Sadra şifa olacak, ülkeyi büyütecek hiçbir adımın yanında bunlar yer almazlar. Müzmin muhalifler gibi sürekli çarpıtmayla, yalanla, iftirayla meseleleri ters yüz etmeye çalışırlar. Türkiye’nin yaşadığı darbelerin, muhtıraların, krizlerin, sıkıntıların müsebbibi olan mevcut sistemi göklere çıkartarak sürekli cumhurbaşkanlığı hükümeti sistemini karalıyorlar. Tarihimizin en büyük yönetim reformlarını engellemek için Meclis’te sergilenmedik çirkinliği bırakmadılar. Şimdi aynı şeyi meydanlarda yapacakları anlaşılıyor. 2007 cumhurbaşkanlığı krizi sırasında atılan adım ülkemizi bu noktaya getirmiştir. Yüzde 69 evet oyuyla asırlık arayış yeni bir yola girmiştir. 10 Ağustos’ta malum kardeşinizi cumhurbaşkanı yaptınız. Türkiye 10 Ağustos’un akabinde her ikisi de meşruiyetini milletten alan iki ayrı yürütme gücünün olduğu bir sistemle karşı karşıya kaldı.

Ülkemizin 2014’ten beri yaşadığı krizleri Cumhurbaşkanlığı makamının ortaya koyduğu liderlikle aştığı inkar edilemez. Söz konusu olan şahsım değildir. Elbette süreç şahsımla birlikte yaşandı, ancak kim oturursa otursun kendisinden aynı liderlik beklenecekti. Siyasi hayatları birçok krizle geçen rahmetli Özal’ın ve Demirel’in nihai aşamada geldiği yer bugünküyle aynı yerdir. Merhum Erbakan’dan rahmetli Türkeş’e kadar hepsinin benzer görüşlere sahip olduğunu görüyoruz.

"HER ŞEY TEK ADAMDA BİRLEŞECEK, DİYORLAR EL İNSAF HEPSİ YALAN"

Milletimin bu değişikliğe sahip çıkacağına ben inanıyorum. Eskiden beri hayırcı bir blok var. İstanbul’a ilk köprü yapıldığı zaman bu hayırcılar neler yapmadı ki. Baraj inşasına başlanır hemen başlarlar, özelleştirme denilir bunlar yine ortalığı velveleye başlar. Sermaye girişi olur, itiraz ederler. Cebinden para çıkmıyor ya. Adam geliyor, yapıyor. Biz gelene kadar böyle bir  anlayış yoktu. Biz geldik, aman yarabbi. Borç yığın, biz bu borçla bu ülkede nasıl yatırım yapacağız. Biz kaynak çeşitlendirme diye bir olay var. Bunu yapmamız lazım. Kendimize farklı kaynaklar üreteceğiz. Kasa ortada. Delikli kuruşa muhtaç olan, memurunun maaşını ödeyemeyen bir Türkiye vardı. Kasaların fırlatıldığı bir Türkiye vardı, hatırlayın o günleri. Nereden nereye geldik. Şimdi her olayda ev eşyasını, arabasını sürekli değiştiren bir Türkiye var. Daha iyisi olacak, buna inanıyorum.

İlk başbakanken söyledim. Eğitim, sağlık, adalet, emniyet dört temel direk olacak. Ulaşımı, enerjiyi, gıda tarımı ilave ettik. Toplu konutları ilave ettik. 760 bini bulan toplu konut var. Modern şehirlere kavuşalım diye yaptık. Şimdi yeni bir süreç, kentsel dönüşüm dedik. İnanın bu değişimle çok daha memnun olacaksınız. Ve devlet, hükümet hiçbir zaman halkını sömürmenin peşinde değildir. Tek derdimiz var, bunu yapalım ki şehirlerimiz çok daha güzel olsun.

Parlamento yok diyorlar el insaf. Her şey tek adamda birleşecek diyorlar el insaf. Yargı yok diyorlar. Bunların hepsi yalan. Yalanla yatıp yalanla kalıyorlar.

Bize düşen bir an önce doğru olanı harekete geçirmektir. Tüm Türkiye’deki muhtar kardeşlerime sesleniyorum. Buna hazırsınız inşallah, 450 muhtar kardeşim var. Tüm Türkiye’deki muhtarlarımıza sesleniyorum. Şimdi sizlere madde madde açıklamak istiyorum teklifi. Asıl meselenin yeni Türkiye’yi inşa, 2023, 2053 ve 2071 vizyonlarımızı hayata geçirme olduğunu lütfen milletime anlatın.

"BİZE MİLLET-İ İBRAHİM DENİR"

Cumhurbaşkanlığı sisteminin tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet ilkelerinin sistemi olduğunu çevredeki herkesle paylaşın. Tek milletiz, bize millet-i İbrahim denir. Eninde sonunda anamız babamız, Adem ile Havva değil mi? Biz oradan gelmiyor muyuz? Bizi bölmek isteyenler ihanet içindedir. İki, tek bayrak. Rengi belli, şehidimizin kanı. Hilal bağımsızlığımızın ifadesi, yıldız şehidimizin ta kendisi. Bunun dışında kimse bayrak edebiyatı yapmasın, bizim o paçavralara asacak yüzümüz yok. Bir kere gitti, kimin gittiğini biliyorsunuz, terör örgütüyle anlaşarak gitti. Kendi bayraklarını bile dalgalandıramadılar. Bu mesele yürek meselesidir. Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır. Tek vatan. Ve dört, tek devlet. Kim ki böyle bir gayretin içine girerse bunun bedelini ağır öder, ödemeye başladılar, daha da ödemeye devam edecekler. Milletimiz bize görev verdi. Bu vatana ihanet edenlerden kurtarın. Bunların ödemesi gerek dediler. Gittiğimiz her yerde bunu söylediler. Benim verdiğim vergiyle beni niye doyuruyorsunuz. İşlenen suçların bedelini hukuk içinde yargı soracak. Yargının da görevi budur. Kardeşlerim biliyorsunuz, 18 maddelik anayasa değişikliğinin dört maddesi farklı hususlarla ilgiliyken, kalanları doğrudan yönetim sistemini düzenliyor. Birinci madde yargının bağımsızın yanına tarafsız ekleniyor. Yargı bağımsızdır, tarafsızdır. Bundan kim niçin rahatsız olabilir ki? İkinci madde milletvekili sayısının 550’den 600’e çıkmasıyla ilgili. Bizde eski çift kamaralı sistem vardı. Milletvekilleri, senatörler. Toplamda 600 seçilmişle çalışan bir meclis vardı. Dünyadaki örneklerine gayet uygun.

"18 YAŞINDA VEKİL SEÇİLENLER ASKERLİKTEN MUAF TUTULUR" 

Bana göre anayasa değişikliği teklifinin en önemli maddelerinden biri budur. Gençlere 18 yaşında seçme hakkı veren ama seçilmelerine rıza göstermeyen bir saçmalık olur mu? Seçilmek mi zordur, seçmek mi zordur. Seçmek zordur. Bir zamanlar bir siyasi Taksim Meydanı’na dört ayaklı çıkarsam seçilir dedi. 18 yaşında adam gibi adam, genç, seçilme hakkı kazanıyorsa o genci de gönderir. Bugün dünyada 57 ülkede 18’dir. 25-26 yaşında bakan oluyor adam. Gençlerimize güveneceğiz. İnanıyorum ki gençlerimize farklı bir sınıf atlatacak. Şimdi çıkmışlar askerlik ne olacak? Yahu 7 milyon gencin tamamı meclise mi girecek?  Bunları tutarsın askerlikten muaf tutarsın, olur biter. Bakın tecil demiyorum. Muaf diyorum.