Çözüm Süreci davasında takipsizlik

Çözüm Süreci davasında takipsizlik

Çözüm Süreci'yle ilgili atılan adımları 'bölücülük' olarak nitelendiren bazı kişi ve kurumların başta Başbakan olmak üzere yetkililer hakkında açtıkları davada takipsizlik kararı verildi. Şikayette bulunanlar arasında MHP de vardı

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, demokratik açılımla ilgili olarak "ülkenin bölünmesine teşebbüs ve bölücü terör örgütüne yardım ettikleri, terör örgütünün propagandasını yaptıkları" iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bazı bakanlar, milletvekilleri ve akil adamlar hakkında bulunulan suç duyurusu üzerine yürütülen soruşturmada takipsizlik kararı verdi.

Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekili Murat Esen'in verdiği kararda, MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman'ın da arasında bulunduğu bazı kişiler ile tüzel kişi sorumlularının, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bazı bakanlar, dönemin BDP'li kimi milletvekilleri, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, akil adamlar ve bazı bürokratlar hakkında, "terör örgütü elemanlarının ülke dışına çekilmesine göz yummak suretiyle terör örgütüne yardım ve ülkenin bölünmesine teşebbüs ettikleri, terör örgütünün propagandasını yaptıkları" iddiasıyla suç duyurusunda bulunduğu belirtildi.
SUÇ DUYURULARI TEK DOSYADA TOPLANDI

Ankara dışında bulunulan suç duyurularının da Ankara'ya gönderilerek, tek soruşturma altında toplandığı anlatılan kararda, " Demokratik açılım ve şikayet edenlere isnat edilen eylemler nedeniyle şikayet edenlerin doğrudan veya dolaylı olarak herhangi bir zararlarının bulunup bulunmadığı, varsa nasıl ve ne şekilde zarar gördükleri belirtilmemiştir. Yapılan inceleme sonucunda şikayetçilerin olaylar nedeniyle, olaylardan doğrudan veya dolaylı bir zarar görmedikleri, herhangi bir mağduriyet ve zararları ile zarar gören sıfatlarının bulunmadığı kanaati oluşmuştur" denildi.

Kararda, "şikayet edilenlerdendemokratik açılım sürecinde görev yapanların, demokratik açılım nedeniyle yaptıkları çalışmalar, açılıma karşı olanlar tarafından suç olarak değerlendirildiği" belirtilen kararda ancak şikayet edilenlerin demokratik açılımı destekleyen pek çok kişi ve kurum gibi demokratik açılımın başarıya ulaşması ve terörün bitmesi için çalıştıkları, ülkenin bölünmesine yardım gibi suçları işleme kasıtlarının bulunmadığı kanaatine varıldığı vurgulandı.

Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinde ve benzer soruşturmalar sırasındaki yazışmalara verilen cevaplarda, terör örgütü mensuplarının ülkeyi terk ettiğine dair görüntü kaydı tespit edilemediğinin belirtildiği aktarılan kararda, basında önceleri örgüt elemanlarının ülke dışına çıkacaklarına dair haberler çıktıysa da açılım süreci sonunda çıkan haberlerde ülke dışına çıkmadıklarının belirtildiği kaydedildi.

"Bu nedenle terör örgütü mensuplarının ülke dışına çıktıklarına dair yeterli delil ve emare bulunmadığı gibi, terör örgütü mensuplarının çekilmesine göz yumma eyleminin gerçekleştiğine dair yeterli delil ve emare de bulunamamıştır" ifadesi kullanılan kararda, "İhbar edenlerin dilekçelerinde yazılı olan Genelkurmay Başkanı, Jandarma Genel Komutanı, MİT Müsteşarı, Emniyet Genel Müdürü ve diğer kamu görevlileri devam eden terörü bitirmek ve sona erdirmek için kanunların verdiği yasal görevleri yerine getirmişlerdir. Kamu görevlilerinin isnat edilen eylemleri gerçekleştirdiklerine dair, ihbar edenlerin soyut iddiaları dışında kamu adına soruşturma yapmaya yeterli delil ve emare bulunmadığı gibi, isnat edilen suçların unsurlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır" denildi.

MİT Müsteşarı ve diğer yetkililerinin faaliyetlerinin terörü bitirmeye dönük çalışmalar olduğu, haklarında iddia edilen eylemlerde suç kastı ve unsurlarının bulunmadığı gibi suç işlendiğine, eylemlerin gerçekleştiğine dair soyut iddialar dışında delil bulunmadığı gerekçesiyle MİT personeli hakkında soruşturma izni isteme gereği duyulmadığı bildirilen kararda, haklarında şikayette bulunulan dönemin BDP milletvekillerinin TBMM ve diğer görüşme ve toplantılarındaki konuşma ve görüşmelerinin şikayet edildiği ancak hangi milletvekilinin nerede, ne zaman, nasıl konuştuğuna dair hiçbir delil ibraz edilmeden, açıklamada bulunulmadan genel eleştiri mahiyetinde cümleler yazıldığı aktarıldı.

YASAMA DOKUNULMAZLIĞI

Ayrıca milletvekillerinin konuşmaları belli olsa bile TBMM'deki konuşmalarının ve bunları dışarıda tekrarlamalarının, yasama dokunulmazlığı kapsamında olduğuna dikkat çekilen kararda, TMK'da yapılan değişikliğe göre, konuşmaların suç olabilmesi için terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerinin meşru gösterilmesi, övülmesi ya da bu yöntemlere başvuruyu teşvik etmesi gerektiği vurgulandı.

AİHM'nin de içtihatlarında, bu konuda cebir ve şiddeti övmek ile yakın tehlike unsurunu aradığı hatırlatılan kararda, şikayet edilen milletvekillerinin isnat edilen eylemleri gerçekleştirdiklerine dair yeterli delil ve emare bulunmadığı, yüklenen suçların unsurlarının oluşmadığı ifade edildi.

Kararda, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, eski Bakanlar Sadullah Ergin ve Muammer Güler ile Bakanlar Kurulu üyelerine isnat edilen iddiaların, terörle mücadele ve terörü bitirmek amacıyla yapılan siyasi faaliyetler olduğu ve isnat edilen suçların unsurlarının oluşmadığı vurgulandı. Ayrıca, yüklenen suçların işlendiğine dair yeterli delil ve emare de bulunmadığı kaydedilen kararda ayrıca Anayasa'nın 100. maddesi ve TBMM İçtüzüğünün 107. maddesi gereğince Başbakan ve Bakanlar hakkında, görevleriyle ilgili soruşturma yetkisinin TBMM'ye ait olduğu kanaatine varıldığı bildirildi.

Akil adamların da terörün bitirilmesi amacıyla çeşitli faaliyetler yaptıkları, görevlerini tamamlayarak raporlarını düzenledikleri belirtilen kararda, akil adamların eylemlerinin suç olduğuna ilişkin emare bulunmadığı kaydedildi.

Kararda, tüm bu sebeplerle şikayet edilenler hakkında "kovuşturma yapılmasına yer olmadığına" karar verildiği belirtildi.