Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

‘Çökme’ söyleminin kritiği

İnternet ortamında yayınlanan Gazete Duvar’dan İslam Özkan, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Karar’daki mülakatına yansıyan ‘Siyasal İslam çöktü’ görüşünden yola çıkarak, benimle yazılı bir mülakat yaptı. 14 soru sordu.

Tamamını oradan https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2020/03/07/ahmet-tasgetiren-insan-haklari-islam-ulkelerinin-yumusak-karni/ okuyacağınız mülakatın bir bölümünü burada sizlerle paylaşmak istiyorum. 

-Sayın Gül’den bağımsız olarak İslamcılık paradigmasının çöküşü tespitine nasıl bakıyorsunuz? 

-Önce bir düzeltme yapmak lazım, sayın Gül’ün söyleşisindeki ifade ‘Siyasal İslamcılık’la ilgilidir. Siyasal İslamcılık, İslamcılığın bir alt kategorisidir. İslamcılık daha kapsayıcı bir yaklaşımdır. Bu yönüyle İslamcılık, farklı zamanlarda farklı ihtiyaçları karşılamak için kullanılmış olsa da, genel anlamıyla, Müslümanların güç kaybettiği, mazlum, mahkum olduğu zamanlarda İslam’ı yaşayabilme gayretinin, mücadelesinin adıdır, denebilir. Siyasal İslamcılık, bu mücadelenin siyasal alanda yürütülmesini ifade eder. Bunun anlamı, siyasal alanı İslam’ın yaşanmasını kolaylaştıracak bir zemine dönüştürmektir. Sonuçta Müslüman için önemli olan, İslam’ı bihakkın yaşayacak alana sahip olmaktır. Siyasetten maksat güç sahibi olmak değildir, her türlü güç sahibi olma durumunda Müslümanlık sınavı verilemiyorsa adına İslamcılık dense bile gayeden uzaklaşılmış demektir. Onun için siyasi iktidar olup, diyelim zulme yöneliniyorsa yola nasıl çıkılmış olursa olsun, ‘İslamcılık’  amacına ulaşılmamış demektir. 

-İslam’la birlikte yürüyüş herkes için sonsuz bir sınavdır. İster kişiler olarak düşünülsün ister gruplar olarak… İnsanlar toplum olarak ve örgütlenerek yaşıyorlar. Gerek birey, gerek toplum ve gerekse örgütler planında kan kaybı her zaman mümkündür. Her zaman yeniden toparlanmak da mümkündür. Ben “İslam güzeldir, onunla her zaman dünyanın her yerinde yeniden ilişki kurmak mümkündür ve bu ilişkiyi kurabilenler yeni bir süreci başlatabilirler” diye bakarım. 

- İslamcılar İslamcılığı doğru bir yerden tartışıyor mu? 

-Müslümanlar hayatla sınanıyor. Mazlumiyetle sınandı, sistem dışı kalmakla sınandı, modernlikle sınandı, parasal iktidarla, siyasi iktidarla, sistem içi iktidarla sınanıyor. Mazlumiyetin sınavı ayrı, iktidar olmanın sınavı ayrı. Bir sıkıntı, ‘iktidar perspektifi’nin her şeyi bürümesidir. Bir tür açlık psikolojisi içinde. Bence daha ‘İslam eksenli’ bakılabilirse – ki kadim olan ve kalıcı olan odur- kimi sendromların aşılması mümkün olur. 

-Türkiye Müslümanları şu anda böyle bir ikilemi yaşıyor. Devleti yönetiyorlar ve devlet adına yapılan her şey, İslam’ın yansıması gibi algılanma ihtimalini gündeme getiriyor. Devlet dilinin İslam dili gibi algılanması söz konusu. Şu anda islami camianın bunun ne tür sonuçlar doğuracağını değerlendirdiğini söylemek zor. Devlete de dışardan bakan bir islami duyarlılık bana göre İslam yaklaşımına daha uygun. Onun için sivil islami bakışı her halükarda korumak ana duyarlılık olmalı. İktidarda sorumluluk alan kişiler de, devlet tavrını her halükarda kutsamak yerine, kendilerinin dışardan nasıl göründüğüne önem veren bir denetleme sistemini hayata geçirmeli. 

Muhafazakarların iktidar deneyimi, ‘İslamcılığın iktidar sınavı’ gibi algılanıyor ve muhalefette iken ki duruşlarından bir hayli farklı bir yere savruldukları değerlendirmesi yapılıyor. Bu değerlendirme yabana atılamaz. Bu değerlendirmenin sadece dışardan yapılmadığını, içerden de çok radikal eleştiriler geldiğini biliyoruz. Geniş kitleler ‘iktidarın getirileri’ni belki daha çok önemsiyor halen, ama fikri planda kayıpların sorgulamasının yapıldığı bir gerçek. Bu sorgulamanın daha etkin hale gelmesini temenni ederim 

-Gerek Türkiye’de gerekse dünyada İslamcılar genel hatlarıyla bakıldığında insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi konularda sizce tutarlı bir duruş sergileyebildi mi?

-İnsan hakları ve hukukun üstünlüğü İslam’ın olmazsa olmazlarıdır. İslam ülkelerinde bu alanlar en sorunlu alanlardır. Ülkemizde dindar insanların hak – hukuk sorunu olduğu dönemlerde güçlü bir hak – hukuk söylemi geliştirildiği bir vakıadır, ancak, iktidar döneminde hak – hukuk alanının diğer dönemlere benzer bir sorunlar yumağı haline geldiği de bir vakıadır. Türkiye, İslam dünyasına örnek olacak bir insan hakları ve hukuk devleti örneği sergileyebilmeliydi. 

-Seküler kesimdeki İslamcılık eleştirilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? 

-Muhafazakar insanların iktidardaki problemli görünümlerinin, içinde sizin seküler diye nitelediğiniz insanların da bulunduğu, bir yanlarıyla İslam aidiyeti içinde bulunan insanları olumsuz etkilemesi söz konusudur ki, bundan insanların İslam aidiyeti üzerinde de olumsuz sonuçlar doğurması mümkündür. Bu da, İslam duyarlılığı ile yola çıkanların, insanların İslam’la arasına mesafe girmesi sonucunu doğurmasıdır ki, buradaki çarpıklık açıktır. İktidar ortamı bunu görünmez kılsa da, bunun İslamcılıkla çeliştiğini görmek de bir bilinç duyarlılığıdır. 

Bu yazı toplam 908 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar