Abdullah Büyük

Abdullah Büyük

Çobanların sorumluluğu ağırdır

Çoban kelimesi Farsçadır. Büyük ve küçükbaş hayvanları otlatan, güden kimsedir. Mecazi manada peygamber, hükümdar, melik, lider, devlet başkanı manalarına gelir. Daha geniş manası ise sorumlu olan herkese çoban denir.
Peygamberimiz Efendimiz: "Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürünüzden sorumlusunuz" buyurur. (Buhari-Müslim) Devlet başkanından aile reisine, imamlarımızdan öğretmenlerimize kadar herkes hatta hizmetçilerimize kadar herkes çobandır.
 Çobanların dikkat edeceği iki şey vardır, dikkatli olmak ve kendisine güvenilmek. Ben de çobanım, diyen bir insanın, olmazsa olmazlarından biri sürüsünü görmesi, ikincisi ise gözetmesidir. Aksi halde sorumlu olduğu kişilere karşı vazifesini yapmamış olur.
 Şimdi bu temel bilgilerden hareket ederek, günümüz dünyasında yaşananları, konuşulan meseleleri göz önünde tutup, çobanlarımızın dikkat edeceği konuları tek tek ele alalım.
 
Tüm Peygamberlerimizin takip ettikleri en belirgin metotlarının başında nefis terbiyesi ve gönderildikleri toplumun idaresiyle meşgul olmalarıdır. Yani hiçbir Peygamber tribünde oturup, minderdekileri izlememişlerdir. Galip de gelse, mağlub da olsa, hep minderde kalmışlardır. Sorumlu olan her çoban (eğitimci-yönetici) aynı yolu ve metodu izlemekle mükelleftir.
 
Peygamberler, sorumlu oldukları insanlara en faydalıyı, en yararlı olanı sunmuşlar, lüzumsuz, faydası olmayacak konulara hiç girmemişlerdir. Hatta Peygamberimize, ayın, niçin dolunay şeklinde büyüyüp sonra küçüldüğü, sorulduğunda, cevap mahiyetinde inen ayet-i kerimede Rabbimiz, sorunun mecrasını değiştirerek ayların faydalarından bahisle şöyle buyurmuştur: "Sana aylar hakkında soruyorlar. De ki: Onlar, insanların ve hac vakitlerinin ölçüsüdür." Bakara Suresi/70.
 Peygamberlerle, günümüzdeki sorumlu olanları(çobanları) tek tek ele aldığımızda önemli bir gerçeğin göz ardı edildiğine şahit olmaktayız. Her Müslüman yetkili olduğu alanı İslam esasları çerçevesinde hareket ederek, yetki alanını İslamlaştırmalıdır. Yetki alanının İslamlaştırılmasının ilk ayağı, ilk adımı elbette aileden, evlerimizden başlamalıdır. Durgun suya taş atıldığında, taşın etrafında daireler oluşur. İlk daire ailemiz, evimiz ise, son daire tüm ülke olmalıdır. Ama ne yazık ki evlerini bir nevi otel ve lokanta görenler ile ailesini İslamlaştırmadığı atmosferde tutanlar, çobanlıklarını kaybetmiş olurlar.
 
Zaten en acı gerçek de bu değil mi? 80-100 metrekare alanda İslami ölçülerle iktidarı sağlayamayanlar, ülkenin iktidarını nasıl temin edebilirler ki? Şefaatini ümit ettiğimiz Peygamberimizin hayatı İslamiyet'in tüm kurum ve kuruluşlarıyla yaşanır hale getirilmesi mücadelesi olmuştur. Eğer çalıştığımız iş yerimizde, ofisimizde, büromuzda ve hatta camilerimizde İslamiyet'i yaşanır hale getirmezsek, çobanlığımızı nereye koyacağız?
 Görülüyor ki yetki ve iktidar alanımıza İslami ölçüleri koyarak, yetki alanımızı İslamlaştırmakta ve sorumluluk duygularımızın, üzerimizdeki hakkını ödeyerek, vazifemizi yapmış oluyoruz. Bu gerçek bizleri bir başka gerçeğe götürüyor ki o da, şahsi planda yaşamak Müslüman bir insan için yeterli değildir.
 
Haftalık mesajımızı burada noktalamıyor üstelik çoban mesajımızın önsözünü sizlere sunmakla yetiniyor ve inşallah gelecek hafta devamını sunmayı hedefliyoruz. Çoban ve çobanlık mesajımızın can damarını tekrar hatırlatalım: Bütün peygamberlerin olmazsa olmaz meşguliyetlerinin başında nefis terbiyesi ve ümmetin idaresi gelmektedir. Bu iki temel konudan habersiz veya ilgisiz olan kim olursa olsun, bulunduğu yer minder değil, tribünlerdir. Tribünlerdekilerin ise ne kendilerine, ne de başkalarına çobanlık yaptığı ne duyulmuştur ve ne de görülmüştür. Selâm ve sevgilerimle.
 
yeniakit

Bu yazı toplam 1616 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar